Succession'ın Esas Adamı Logan Roy ve Günlük Hayattan Eksik Olmayan Otorite Kavramı

Hit dizinin esas adamlarından birinin otoriteye dair düşündürdüğü şeyler.
Succession'ın Esas Adamı Logan Roy ve Günlük Hayattan Eksik Olmayan Otorite Kavramı

bazı otorite biçimlerinin büyütmediğini, hakimiyeti altında bulundurduklarının kafasına vura vura, onları manipüle ede ede bu insanların her daim çocuksu kalmalarına yol açtıklarını, kendi çıkarları uğruna yakınlıkları kötüye kullanarak bu yakınlıklardan tek yönlü olarak pay devşirirken ilişkinin diğer tarafını oluşturan insanlara onulmaz zararlar verdiklerini de görebiliriz logan roy karakterini düşündüğümüzde.

"büyütmeyen otorite" başlıklı bir yazısına denk gelmiştim alper şahin'in. otoritenin her daim negatif bir şey olmadığını, özellikle bizler küçükken otoritelerin yol göstericiliğine, sınır koyuculuğuna, bazı engeller karşısında elimizden tutarak cesaret verici güçlerine atıfta bulunuyor ve bunlara pozitif otorite diyordu. ancak bunun yanında, yazısının büyük kısmını oluşturan bir "sapkın otorite"den de bahsediyordu ki bu sapkın otorite figürünün son zamanlarda izlediğim en çarpıcı örneği logan roy oldu.

neydi bu sapkın otorite alper şahin'e (insanları büyütmeyen ya da onların büyüyememesinden pay devşiren sapkın otoritenin kökenleri etienne de la boetie'nin "gönüllü kulluk üzerine söylev"inde de önemli bir yer işgal ediyor) göre? sapkın otorite bir ilişki içinde, örneğin baba-çocuk, öğretmen-öğrenci ilişkisi gibi, ilişkinin asimetrisinin kendisine verdiği gücü bir baskı aygıtına dönüştürmekte kullanan kişi olarak tanımlanabilir. asimetrik ilişkinin "güçsüz" tarafında yer alanı güçsüz durumda tutarak kendi gücünün narsist onayını alıyor olabilir; bu ilişkiyi kullanarak hükmediyor olabilir; bu ilişkiden maddi kazanç devşiriyor olabilir; bu ilişkiyi hazlarının bir aracı haline getiriyor olabilir gibi gibi. oysa pozitif otorite bu asimetrik ilişkinin güçlü tarafında yer aldığını bilir ve zayıf tarafı güçlendirmek, onun büyümesine yardım etmek, elinden tutmak, dünyayı göstermek, hazlar ve zenginlikler edindirmek için kullanır.


böyle bir ayrımın ardından logan roy'a geri dönecek olursam

kesinlikle acımasız bir kötülüğü var. bu acımasızlığı nereden kaynaklanıyor olabilir diye düşündüğümde aklıma gelen göçmen kökenleri, kimsesizliği, bırakılmışlığı, sebep olduğunu düşündüğü bir ölümden duyduğu onmaz suçluluk, tutunduğu tek şeyin kurduğu medya imparatorluğu olmasına yol açan hayatla bağlantısızlığı, organik bağlarının o ya da bu nedenden dolayı yarım kalması ya da hiç oluşamaması gibi nedenler zinciri geliyor aklıma. kendi sorunlarının üstesinden gelmek için ötekileri cehenneme atmaktan çekinmeyen sayısız kötü figürden biri işte..büyük başarı hikayeleri gibi görünen şeylerin gerisinde ne çok yıkım hikayesi de olduğunu görüyoruz aslında succession dizisinde. dünyayı tek taraflı ele alan ve sadece kendi belirledikleri yolları yürümek isteyenler büyük zararlar verebiliyor ötekilere ve ötekiliğe.

babalarımızı ya da annelerimiz, eğer çok acı çektilerse ve bu acılarını telafi edemedilerse zalim birer ebeveyn figürüne dönüşüyor. mesela bir baba çocuğu yüzme öğrensin diye onu denize atıveriyor. çünkü kendisi yüzmeyi atılarak öğrenmiş ve bunun oldukça hüzünlü bir öğrenmek zorunda kalmak biçimi olduğunu inkar ederek (çünkü "babalar güçlüdür" safsatası) aynı şeyi çocuğuna yaparak kendi zorunluluğundan haz devşiriyor ama aslında kendi yaşadığı travmayı çocuğuna aktarıyor. onun zihninde yüzmek atılarak öğrenilen bir şey halinde kazınmış ve buna kimse müdahale etmediğinde ailenin düşünsel evreninde genel bir cümle halini alıyor bu durum.

neden yüzme örneğini verdim logan roy'u düşünürken diye düşündüğümde aklıma gelen şey logan'ın çocuklarını suya atan ama çocukların yüzemediklerinden doğan çırpınışlarından, o sıradaki dehşetlerinden, korkularından zevk alan bir baba figürü olduğu. logan çocuklarının nasıl da yüzemediğini görmek için ve kendi yüzme kabiliyetinden bir kez daha emin olmak için onları suya atıyor. elbette bu dizi babında yüzmek şirketi yönetmek demek ve çırpınmak da şirketi nasıl yöneteceğini bilmiyor olmak demek. mesela şirketi yönetmeye en istekli kişi olan kendall roy her başarı anından sonra denizde yüzüyor, iyi bir yüzücü olduğunu gösteriyor, kulaç atabildiğini, dalabildiğini ve karaya yeniden ulaşabildiğini. oysa sadece bir travmayı aşmaya çalışıyor, yüzmek/şirketi yüzdürmek o kadar zor bir şey ki öylesi bir babanın varlığında/yokluğunda.

yani diyeceğim şey şu ki tanımlamaya çalıştığım manada sapkın otoritenin çocuklar üzerindeki ebediyen çocuksulaştırıcı, büyütmeyen, hatta iyice bebeksiliğe gerileyen etkilerini bu diziyi izleyerek de fark edebiliriz. bizler büyütmeyen otoritelerin "tek adam", "ikinci adam", "büyük adam olmak", "adam olmak", "reis olmak", "adam gibi adam olmak" gibi sözcük kalıplarıyla övgüye değer bulunduğu topraklarda yaşamanın acısını çekiyoruz. sürekli olarak kafalarımıza vuran ve bunu sadece ve sadece kendi babalığını, atalığını, "adam"lığını, makamını yüceltmek ve bu pozisyonlardan sapkınca bir zevk almak için kullanan otoriteleri yenemiyoruz. aslında bu bakımdan succession'daki kardeşleri andırıyor durumumuz.


diziyi bitirdiğimden bu yana bu kardeşlerin hapsoldukları evrenden nasıl çıkabileceklerine kafa yoruyorum

sapkın otorite öylesine tümgüçlü bir zırhla kuşatıyor ki kendilerini, duydukları özgüven, kendi zihinlerinin potansiyellerine duydukları güven, birlikte düşünmeye olan inanç gibi değerleri de kaybetmiş haldeler. yapabildikleri tek şey otorite figürünün kendilerini seçmesi için koşuşturup durmak ve bunu yaparken de kardeşlere ve kardeşlik bağına zarar vermek. yine burada da sapkın otoritenin başka bir özelliği ortaya çıkıyor: kendall, shiv ve roman birbirlerine zarar verirken otorite onları birbirinden ayırmıyor, tam tersine, onların kavgalarından, kardeş kavgasından besleniyor. bu durumsa türkiye için son derece tanıdık mesela etnik çatışmalar karşısında devletin tutumunu düşündüğümüzde. pozitif otorite bu kavgayı kardeşler birbirine zarar vermeden durdurabilecekken ve üstelik otorite olarak da bunu yapma potansiyeli varken, bunu yapmayarak sapkın otoriteye dönüşüyor. kardeşlerin kavgasından beslenen bir babanın vahşeti..

hapsedici bir evren nasıl oluşturulur, nasıl güçlendirilir ve nasıl yönetilir ve de bu evren yapısı, içinde bulunanlara nasıl zararlar verebilir izlemek ve üzerine düşünmek için önemli bir yapım bence succession. liberal değerlere giden yollar için önce bu otoriteleri düşürebilmek gerekiyor.