Sokrates, Gerçekten de "Bildiğim Tek Şey Hiçbir Şey Bilmediğimdir" Dedi mi?

Platon'un yazdığı "Sokrates'in Savunması" kitabında geçen bu ifade gerçek mi? Gerçekse anlamı nedir?
Sokrates, Gerçekten de "Bildiğim Tek Şey Hiçbir Şey Bilmediğimdir" Dedi mi?

sosyal medyada biraz romantize edilmiş, “bütün kibri tuzla buz etti, ölümü bile fikrinin parçasıydı” minvalinde bir yazı gördüm. güzel bir niyet ve heyecan var ama işin felsefi zemini biraz kaymış gibi. bu yüzden hem tarihsel gerçekliği hem de sokrates'in aslında ne demek istediğini açıklığa kavuşturmak istiyorum.

sokrates'in “bildiğim tek şey, hiçbir şey bilmediğimdir” sözünü dillere pelesenk edip de olayı yanlış anlayanlar için ufak bir düzeltme gerekiyor. bazıları bu sözü “vay be adam ne mütevazı, bütün kibri tuzla buz etti” şeklinde yorumlayıp filozofu adeta ermiş mertebesine çıkarıyor. lakin işin aslı o kadar basit değil.

tarihsel gerçek

bu meşhur cümle, doğrudan sokrates'in ağzından bire bir böyle çıkmış bir alıntı değildir; modern bir parafrazdır. platon'un savunma diyaloğunda 21d pasajında sokrates'in verdiği esas ifade, “ben ne biliyorum ne de bildiğimi sanıyorum” anlamındadır. popüler formülasyon, yüzyıllar boyunca çeviri ve yorumlarla oluşmuş bir özetlemedir. çağdaş platon uzmanları da bu kesin biçimin birincil kaynaklarda bulunmadığını, bu yüzden doğrudan sokrates'e atfedilmemesi gerektiğini vurgular. (bkz: apologia 21d çevirileri ve stanford encyclopedia of philosophy'nin sokrates maddesi.)

öncelikle sokrates bu lafı ettiğinde “aman efendim ben hiçbir şey bilmiyorum, sizler daha iyisiniz” diye eğilmiyordu; tam tersine, herkesin cehaletini yüzüne vuran bir ironi yapıyordu. evet, adam kendisinin cahil olduğunu söylüyor ama bunu derken bile ortamdaki en zeki kişi olma ihtimali yüksek. zira ne demiş: “ben diğerlerinden akıllıyım, çünkü ben bilmediğimi biliyorum, onlar ise bilmiyor ama bildiklerini sanıyor.” (platon'un apologia metninde 21d–21e geçer.) şimdi bu alçakgönüllülük numarası mı, yoksa ince bir zeka gösterisi mi… benim bakışına göre bu, mütevazılıktan çok zekanın ince kıvrımı; herkes kendi sezgisiyle nerede durduğunu bulabilir.

gelelim “bütün kibri tuzla buz etme” meselesine

sokrates bilgi taslayan birçok ukalaya sağlam ayar vermiş midir? muhtemelen evet. adam atina'da kime “çok biliyor” deseler gitmiş, “bir anlat hele” diye sorular sormuş; karşısındakiler cevap verdikçe ufak ufak rezil rüsva olmuşlar. sonuçta ne oldu? kibirleri tuzla buz oldu mu bilmiyoruz ama gururları fena halde incindiği için toplandılar, sokrates'i mahkemeye verdiler. yani sokrates aslında kibri bitirdi diye sevinmek zor; aksine kibirli adamların tepkisini çektiği için baldıran zehri içmek zorunda kaldı. öyle ki mahkeme salonunda “sorgulanmamış bir hayat yaşamaya değmez” diyecek kadar da dik durdu. bu dik duruş kimilerinin gözünde kibri kırmaksa, evet, sokrates en azından sahte bilgeliğin kibirini yerle bir etti diyebiliriz.

“ölümü bile fikrinin parçasıydı” şeklindeki romantik yoruma ise bir dur demek lazım

sokrates ölümü kucakladı, çünkü inandığı doğrulardan vazgeçmek istemedi; fakat bu demek değildir ki ölmek onun felsefi planının bir parçasıydı. ortada bir intihar ya da ölüme koşma durumu yok; kaçma şansı varken bile kaçmadı, çünkü prensiplerine aykırı buldu. platon'un kriton diyaloğunda da anlatılır, arkadaşları hapisten kaçırmayı teklif ediyor, sokrates “yav he he” deyip teklifi geri çeviriyor. neden? çünkü hukuka ve kendi ahlaki ilkelerine bağlı kalmayı, sürgün hayatına yeğ tutuyor. bu tutum, onun karakterinin bir parçası elbette, ama “ölümü fikrinin parçasıydı” demek sanki adam projeyi ölmek üzerine kurmuş gibi bir hava yaratıyor. yok öyle bir şey: sokrates ölümü göze aldı, fikirlerinden taviz vermedi, o kadar.

özetle, sokrates'in “bildiğim tek şey, hiçbir şey bilmediğimdir” deyişi, cahil adamın itirafı değil, bilgece bir paradoks

amacı da “hepimiz hiçbir şey bilmiyoruz, boşverin” demek değil, tam tersine “bildiğini zannedenler en az bilenlerdir” mesajını vermek. yani sokrates aslında “kendini bil” diyor, “cehaletinin farkında ol ki öğrenmeye başlayabilesin” diyor. bu tavır mütevazı gibi görünse de alt metninde koskoca bir özgüven ve ironi var. adam hem kendini küçük gösterip hem de karşısındakine ince ince ayar veriyor. işte gerçek bilgelik bu: ne biliyorsan bil, önce bilmediğini kabul edeceksin ki gerçekten öğrenebilesin. sokrates'in tüm yaptığı da buydu; kibri “tuzla buz” etmesinin sırrı, kendi cahilliğini en baştan ilan ederek sahte bilgelik taslayanları savunmasız bırakmasıydı. böylece en büyük kibir olan cehalet, onun karşısında çırılçıplak kaldı.

ek kaynak notu: antik gelenekte ifadenin değişik aktarım biçimleri için cicero'nun academica'sındaki “ipse se nihil scire, id unum sciat” pasajına ve diogenes laertios'un “cehaletinin olgusundan başka bir şey bilmediğini söylerdi” aktarımına bakılabilir.