Sipariş Verirken "İstiyorum" Kelimesini Kullanmanın Altında Yatan Ego Gerçeği
kendini güçlü hissetmeye ihtiyaç duyan şahısların basit cafe, bakkal, pastane, lokanta tribidir. genellikle hatunlarda rastlanan bir trip olup tikky zihniyetle de normalin üzerinde bir alakasını ben saptadım, sizi bilmem. şimdi ne diyor bu adam diyorsunuz, haklısınız. izah etmeye kasacağım.
bir cafeye, lokantaya gittin misal. garsona sipariş verirsin değil mi? istediğin bir şey olduğuna göre de, kurduğun cümle veya cümleler içinde "istemek" fiilinin geçmesi kadar doğal bir olay yoktur. ama bir şartla, bakın nasıl:
- merhaba hanımefendi buyrun, ne istemiştiniz?
- bir nescafe istiyorum, sütlü olsun. bir tane acıbadem istiyorum, bir tane de tramısu istiyorum.
- tamam hanfendi.
- çıkarken de bir pasta istiyorum. franbuazlı var mı acaba?
- evet efendim.
- o zaman bir tane de franbuazlı pasta istiyorum.
burada sipariş veren şahıs her istediği "şey" kadar istemek fiili kullanmıştır.
- hoşgeldiniz. ne alırdınız?
- biz önden birer tane çorba istiyoruz, birer tane içli köfte istiyoruz. canım çiğ köfte ister misin?
- olabilir.
- ortaya bir tane çiğ köfte istiyoruz. daha sonra ben bir tane adana istiyorum.
- hanfendi siz?
- ben iki tane lahmacun istiyorum. acısız istiyorum lütfen.
- künefe alır mıydınız?
- evet, iki tane de künefe istiyoruz.
- anlaşıldı.
- teşekkür ederiz.
ne kadar nazik ve doğallar değil mi?
değil!
yukarıdaki iki örnek sipariş diyalogu, anlamda hiçbir değişim olmadan ve aynı nezaket ile ama çok daha "az" istemek fiili ile kurulabilirdi. peki fark ne?
şudur:
sanki bu tarz kişiler bir şeyi vurgulamak ister gibidirler. bunu kasten yapmıyorlar. sadece farkında olmadan "istemek" filli kullanırken "..... istiyorum." derken kendilerini iyi hissederler. o yüzden de haddinden çok kullanırlar. parasını verecekleri bir ortamdalar. tabi istediklerini alacaklar. ama her "- istiyorum..." aynı zamanda bir "- alıyorum, güçlüyüm, kıymetliyim..." demek sanki.
bakın çok basit bir sipariş daha:
- bir paket marlboro lights istiyorum, bir tane kağıt mendil istiyorum, bir de çikolata istiyorum...
şöyle olamaz mı?
- bir paket marlboro lights, bir kağıt mendil bir de çikolata alabilir miyim lütfen?
ne değişti?
birinde nezaket dahilinde de olsa conan girdi bakkala, istediğini aldı, öyle hissetti, sıradan bir şeyi özel hissetti, öbüründe ise ricacı bir adam!
bu gözlemi yaptığımda daha çok gençtim. önceleri fazla kullanılmıyordu. sonra özellikle kadınlarda çok yoğun kullanımını görür oldum. burada kadınlar bir de bu "istiyorum"u özel bir tonlama ile söylerler. hiç bir harfi yutmadan, bazen sonunu "istiyorroaam..." falan gibi gevrek tamamlarlar. sevimlilik tribi yaparlar... sanki... bak sanki diyorum.
bir sipariş veriyorsun. tabi ki istiyorsun. bunu bu kadar vurgulamak neyi gösterir? bir şeyleri gösterir gibi. istediğini alma garantisi olmayan ortamlarda istediğini alamayanlar, istediklerini alacaklarını bildikleri ortamlarda habire isterler. çünkü isteyip "almaya" ihtiyaçları vardır onların. sanki bir tür "ödünleme".
sipariş vermede bu formatın hiç böyle düşünülmeden, beğenildiği için kabul edildiğinin ve tabi ki "- ezikler böyle yapıyor abi..." demediğimi özellikle anlatmak isterim. dediğim şu: bu format böyle adamlar tarafından, anlattığım hisleri yaratarak kullanıldı, sonra böyle olmayanlar tarafından "sevimli" bulundu, yayıldı, içindeki "afyon" onları da etkisi altına aldı ve böyle bir gözlem oluverdi.
izah edebildiğmi düşünüyorum. onda pek şüphem yok. şüphe duyduğum şudur ki, acaba sizde "- harbiden lan, böyle habire isteyip isteyip duran tipler var, ben hiç böyle düşünmemiştim..." dedirtebildim mi?