Sinemanın En Güzel Konseptlerinden: Post Apokaliptik Filmlerdeki Retrofütürizm
post apokaliptik film tasarımında olmazsa olmaz bir yaklaşım. şöyle bir ortam oluşturuyorlar. her şey yıkılmış bitmiş ve o meşhur atom bombasını dünyanın göbeğinde işleme almışlar. ardından geriye kalanlar için ilkel bir ortam oluşmuş. her şey ortaçağa dönmüşken biri elinde ileri teknoloji ürünü bir cihazla ortaya çıkar. veya darmadağın olmuş araçlar madmax'teki gibi retrofütüristik bir yaklaşımla yeniden tasarlanır. döküntü ve ilkelleşme içinde süper teknolojiler sergilenir. şu ana kadar bir retrofütürizm öğesi olmayan post apokaliptik film görmedim.
çoğunuzun gayet iyi bildiği terimleri içeren bir cümledir
retro ve fütürizm. yani retro öğeler içeren gelecek veya alternatif evren tasviridir. (bunun fularlılıkla veya havalılıkla bir alakası olduğunu düşünmüyorum.)
mesela bir filmde uçan klasik otomobil görürseniz bu bir çeşit retrofütürizm örneğidir. klasik otomobil retrodur, otomobilin uçması da fütüristiktir.
umarım açıklayabilmişimdir.
izleyicide yoğun bir duygusal etki bırakmak için izlenen klasik bir strateji
insan beyni eskileri, eskilerin yaşandığı zamandan daha güzel anımsamaya eğilimlidir. romalılar buna "memoria praeteritorum bonorum" derlermiş.
nostalji duygusu, toz pembe retrospeksiyondur, bilişsel bir önyargıdır. insanın gerçeklik görüşünü bozar, lakin bireyin kendisine duyduğu saygıyı artırır ve psikolojik olarak faydalıdır. geçmişe duyulan bu mânâsız, illüzyonel özlem, evrimin insanoğluna miras bıraktığı bir tür psikolojik kalkandır.
post apokaliptik filmler hayatta kalma mücadelesini işlerler, yani canlıların en temel dürtüsünü. bu tür filmlerde görülen depresif fütürizm, izleyiciye yabancılık, güvensizlik duygusunu verir. böylelikle nostaljinin zıttı bir etki yaratır.
nasıl sıcak ve akışkan çikolatalı sufleler ve buz gibi dondurmalar aynı tabakta servis edildiklerinde, ağızda etkileyici bir tat bırakıyorlarsa; post apokaliptik filmlerdeki retrofütürizm de aynı şeyin insan beynine yapılışıdır. yıkık dökük bir metropolde, tek başına swing diyen biri, izleyiciye kolay yoldan duygusal kargaşa yaşatır; film endüstrisi de haliyle bayılır buna.
bu aslında 50'lerde 60'larda çekilen fütüristik filmlerin bir yansıması
o zamanlarda çekilmiş filmleri incelerseniz dönemin fütüristik tahminlerinin 21.yy'da retrofütürist olduğunu görürsünüz. bu eski filmlerin kendine has tasarımları daha sonra estetik bir algıya dönüşmüş ve bir akım haline gelmiş, aslında post apokaliptik filmlerde kullanılan derme çatmalık durum tam olarak retrofütürist yaklaşımdır diyemeyiz. retrofütürizm bir sanat anlayışıdır. 1930'larda geçen stramline akımının izlerini bolca taşır retrofütürizm.
mesela retrofütürist bir ütü yapmak istersek günümüzün rezistanslı ütü teknolojisini kullanarak eski kömürlü ütülerin estetik anlayışını uygularız.
ortaya baloncuk şekercik gibi ürünler çıkar, atalarımız geleceğin tasarımlarının bugün uyguladığımızdan çok daha amorf olacağını düşünmüş, konseptleri inceleyin
bu konseptler kendilerine has estetik çizgiler taşır ancak üretim teknolojimiz bunların çok ötesine gitti ve bu konseptlere hiç benzemeyen şeyler tasarladık
bunun sebebi artık plastiğe çok daha hakim olmamız, çok daha kompleks formlar yaratabilmemiz ve tabii otomobil güvenlik yönetmeliklerinin çok değişmesi.
peki bu kendine has estetikle ne yapabilecektik? belli bir grup çoktan bu tasarımları sinemada görmüş ve benimsemişti, eninde sonunda bu neonpunk, cyberpunk, steampunk gibi akımların ortaya çıkmasına sebep oldu.
peki post apokaliptik filmlerde niye böyle oluyor? dünyada bi boklar dönmüş, milyonlar ölmüş, sanayi yok, yeni şarkılar bestelenmiyor, yeni evler yapılmıyor anlayacağınız bir şey çalışır hale gelecekse kendin yapacaksın. elindeki lazer silahın bozuldu mu? gideceksin müzede bulduğun pompalı tüfekle birleştireceksin, arabayla gezmek çok mu zor? gideceksin her yerini otla bokla kaplayacaksın.
ha genelde distopya filmlerinde retrofütürizm kullanılır mesela vizyona yeni giren blade runner 2049 bir cyberpunk filmidir. bunun sebebi ise mesela 1966 yılında çekilen fahrenheit 451 filmi gibi filmlerdir, artık öyle bir algı var, distopik filmlerin estetik anlayışı budur.
entellektüelizm ile alakası olmayan çok hakiki bir olgudur
fallout evreni bunun üzerine inşa edilmiştir. bu olgunun tersini aldığınızda ise ortaya bioshock evreni çıkar. hepsinde retrofuturizm'e bir atıf vardır. siyah beyaz, dökük, eski moda ama aynı zamanda 19. yüzyılın dahilerinin tüm matematik formüllerinin hayat bulduğu tesla silahları, gauss silahları, plazma teknolojileri ve daha birsürü matematiğin vücut bulup teknolojiyi temel bilimler ile yeniden yaratma trendi retrofuturizm ile ilişkilendirilebilir. aynı zamanda uyuşturucu öğeleri de ileri derecede önemli ve melankolik bir felsefeye dayalı bir yaşam tarzı bu evrende hüküm sürer. edgar allen poe, h.p lovecraft veya sigmud freud ve tabiki bunlar ile birlikte isaac newton, carl friedrich gauss, nicola tesla ve albert einstein bir bulamaç şeklinde retrofuturist öğelerle bağdaştırılır ve karanlık edebiyat-temel fen bilimleri ile hiç olmadığı kadar yakınlaşır.
tanrı olgusu, büyük birader, herşeyi gören o göz, ego, kibir ve en tabi duygu olan korku, edebi ve paslanmış ileri teknoloji ile bir bütün oluşturur ve geleceğin aslında insanın özüne yani "id" sine giden pis bir yol olduğu bütün çıplaklığı ile gösterilir. o yüzden silahlar pistir, insanlar pistir, objeler pistir, herşey çirkindir ve sınıf ayrımı, yeni bir rönesans yapılmasını gerektirecek kadar da ileri gitmiştir.
işte tam da bu yüzden komunizm öğretileri ve öğeleri aşırı şekilde kendine yer bulur. bir tarafta savaş ve yıkım adı altında oluşturulan bir "senaryo" vardır ve kazanan hep aynı taraftır. dünyayı post-apokaliptik hale getiren de odur. insanları birer pislik haline getiren, 3 kuruş için arkadaşını boğduran bu sistemin köpeği olmak istemeyen alternatif oluşumlar komunist öğeler olarak karşımıza çıkar. komünizm de pistir. pis anlatılır. yerilir. aslında o da yönetilir. herşey pistir. anladınız mı herşey paslı, herşey çirkinlik ve vahşi insan doğasının acı dolu gerçeği üzerine kuruludur.
her distopyada gözlenmeyebilir.
retrofuturism bir akım olmasının yanı sıra, bazı eserlerde de sonuçtur. eserin yazıldığı zamanın ruhuna uygun gelecek algısını temsil eder.
aslında postapokaliptik filmin gereği retrofütürizmdir
tabi mevzubahis kıyametin ne zaman gerçekleştiği de önemli. örneğin başlıkta çokça örnek olarak verilen fallout evreninde nükleer savaş 1960'larda gerçekleşmiş. şimdi bu evrendeki fütürizm retro olmasın da ne olsun. postapokaliptik demek zaten "hayat tarihin bir noktasında durdu" demek. işte o hayat tarihin hangi noktasında durduysa o dönemin teknolojisi de uzunca bir süre kullanılmaya devam edecektir. bunda çok garipsenecek bir şey yok.
ha günümüzden çok sonraları gerçekleşen bir kıyamet sonrası bile günümüz teknolojileri hatta geçmiş dönemlerin teknolojileri kullanılıyorsa o durum biraz anakronizm de olabilir. ama şöyle de bir durum var, gerçekleşen kıyametin etkilerine göre o dönemde kullanılacak teknolojiler de değişiklik gösterebilir. mesela dijital sistemleri kullanılmaz hale getiren bir kıyamet sonrası insanların analog sistemlere dönmesi kaçınılmazdır.
yine de bazı yönetmenlerin geçmiş sevdasıyla bu tarz uygulamalara gittiğini gözardı etmemek lazım. bana sorarsan retronun, nostaljinin sci-fi alanında yeri yok. birbirine taban tabana zıt kavramlar gibi geliyor. ama seveni de var.
karanlık şehir atmosferinin kasvetine kasvet katan öğelere zeplin gibi güzel örnekler verilmiş, arada gözümden kaçırdıysam affola ama mesela ilk blade runner'daki voight-kampff test makinesi buna bir örnektir.
muhtelif filmlerde eski tüplü televizyonları andıran kocaman ekranlı bilgi giriş terminalleri de mevcuttur.
çok entellektüel olmadı ama yine de ardımdan bir fular-pipo esprisi gelmezse küserim.
bahsi geçen filmler gelecekte geçtiği için retrofütüristik ögelerin bulunması gayet normaldir. zaten retrofütirizm kelime anlamıyla geçmişin gelecek hakkındaki tahminidir.