Sihir Dünyasında Dahi Şansa Yer Bırakmayan Makyavelist Büyücü: Albus Dumbledore

albus dumbledore, fantastik seriler içinde yaratılmış en sistematik, pragmatist ve büyücülük dünyasında dâhi şans kavramına asla inanmamış karakterlerden biri…
sıkı bir dumbi hayranı olduğumu belirtmeliyim öncelikle. çünkü salt iyi ve güçlü bir karakter olduğunu düşünmedim hiçbir zaman. zaten voldi'nin kendisinden bunca korkmasının nedeni muazzam büyü gücü değil; en karanlık büyücüden daha taktiksel ve stratejik bir zihne sahip olması. zira voldi'nin motivasyonu hitler'den, mussolini'den ne bileyim pinochet'den hiç de farklı değil. ölümden bu denli korkan bir karakterin referanslarının ölümlüler olması da ironik tabii. dumbi ise serinin genelindeki yunan mitolojisi ve hristiyan alt kültürü göndermelerinin belkemiği sayılabilir. kudretini buradan bile anlayabiliriz aslında.
dumbledore'un harry'yi bir kahraman yapmak için uyguladığı yöntem, yunan mitolojisinde herakles'in başından geçenlere oldukça benzer. herakles'ten bir kahraman yaratılması gerekliliktir. zira titanomakhia gerçekleştiğinde; bir yarı tanrı zeus'un yanında savaşmazsa titanların 12 olymposluyu devireceği öngörülmüştür.
herakles'in 12 işi, sadece onun gücünü ve kahramanlığını test etmekle kalmaz, aynı zamanda bir kefalet ve kadere boyun eğiştir. herakles 12 işi boyunca kaba kuvvetini* de, kurnazlığını* da, itaatkârlığını da ispat eder zeus'a. tıpkı harry'nin dumbi'nin çizdiği yoldaki gelişimi gibi. harry hem büyü gücünü, hem cesaretini hem de zekasını fark eder bu yolculuk boyunca. dumbledore da harry'yi "iyi bir insan" yapmaya çalışmaz, onu en büyük savaş için eğitir. harry'nin yolculuğu, herakles'in yaşadığı gibi acılarla, kayıplarla ve sürekli tehlikeyle şekillendirilir. ancak burada önemli bir fark vardır: herakles'in bu yolculuğa çıkması nispeten kendi iradesine bağlıdır, seçtiği bir kaderin peşinden gitmiştir. zeus ipleri tutar elbette ama kefareti isteyen, bizzat kahramanın kendisidir. peki, harry'nin yolculuğu gerçekten onun kendi seçimi mi yoksa dumbledore'un büyük planının bir parçası olarak mı şekillenir? dumbledore'un harry'yi yönlendirmesi, herakles'e tanrıların yaptığı gibi, "kahramanlık" adına manipülasyona dayalı bir süreçtir lakin pek seçime de bağlı değildir.
bu manipülasyon, harry'nin her karşılaştığı zorlukta daha da belirginleşir. harry, sırlar odası'nda ölümle burun buruna gelirken, dumbledore onu yalnızca izler. daha da önemlisi, harry'nin “pişmesi” yolunda, okuldaki tüm muggleborn'ların hayatının tehlikede olması bile dumbi için bir collateral damage'dir. çoğunluğun iyiliği için… bırakır harry sırlar odası'ndaki dehşet ne ise onu bulsun, yensin. koskoca dumbledore o dehşet'in ne olduğunu bilmiyor olabilir mi? slytherin'in sembolü yılanken üstelik.
voldemort'un dönüşünün dahi kendi belirlediği takvimde gerçekleşmesini sağladı bu adam. goblet of fire'ın başlarında fitilin ateşlendiğini biliyordu.
burada bir başka önemli mitolojik referansa gelirsek, isa'nın tanrı ile olan ilişkisinden bahsedebiliriz. isa'nın tanrı ile olan birliğinde, tanrı ona dünyanın kötülüklerinden kurtulması için kendi hayatını feda etmesini öğütler. her ne kadar isa insanlık için fedakârlık yapsa da, tanrı'nın "büyük planı" onun kaderini belirlemiştir. isa'nın acıları, tanrı'nın dünyayı kurtarma amacı doğrultusunda bir araçtır. bu ilişkiyi, dumbledore ve harry arasında bir paralellik kurarak açıklayabiliriz. dumbledore'un harry'ye olan yaklaşımı, harry'nin "kurtarıcı" olma yolculuğunda kendi ölümünü, dumbledore'un "planı" için bir fedakârlık olarak görür. bu noktada, harry'nin "iyi" olma amacından çok, daha büyük bir planın parçası olarak var olması gerektiği ortaya çıkar.
felsefe taşı'ndaki ron'un satranç sahnesi aslında seri adına da dumbi adına da baştan bir fikir verir bize. dumbledore, kayıpları da karşı tarafın vezir olacak piyonunun* da ilerleyişini izler. bu sırada da harry'yi hep bir adım ileriye taşıyarak ona sadece acı vermez, aynı zamanda büyücülük dünyasının geleceği için hazırlar. harry, yaşadığı her kaybın ardından güçlenir; ancak bu süreç, onun ne kadar özgür bir iradeye sahip olduğu sorusunu gündeme getirir. harry'nin yaşadığı her trajedi, her kayıp, onu daha güçlü bir kahraman yapar, ancak bu "gelişme", dumbledore'un stratejilerinin bir parçasıdır. dumbledore, harry'nin ölüm korkusunu bir kenara bırakmasını da istemez; aksine, onu "ölüm"ün bir gereklilik olduğuna inandırır. ve harry bir seçim yapar; tıpkı yarı tanrı herakles'in tanrıların emirlerine boyun eğmesi ve ölümü sonrası olympos'a kabul edilmesiyle ölümsüzleşmesi; isa'nın ölmesi ama dünyaya tekrar dönecek olması gibi, yaşama yeniden döner.