Seste Mükemmelliğin Peşine Düşen İnsanların Literatürdeki İsmi: Odyofil
Kimdir?
odyofiller seste mükemmelliğin peşinde koşan, en gerçek, en saf sesi üretecek bir sistem kurmak için on binlerce dolar harcayan, bu ise gönül vermiş insanlardır. bilgi, kültür, emek, zaman ve para isteyen bir tutkudur bu...
ruhsal ve psikolojik bir hastalıktır
hiçbir zaman ses konusunda tatmin olamazsınız. dinlediğiniz müziklerde bütün frekansları, enstrümanları, müzisyenlerin enstrümanlarına dokunuşuna kadar duymak istersiniz.
cep yakmayan hiçbir kulaklık-hoparlör-media player sizi tatmin etmez. bir süre sonra daha iyi müzik dinleyebilmek için tonla para dökmeye başlarsınız. yine tatmin olmazsınız.
bazen acaba ideal ses nedir diye düşünürsünüz. hayatınızdan en iyi örnek olarak sadece mikrofonlanmamış enstrümanlarla yapılmış klasik müzik konserleri gelir.
arabanızın hoparlörlerini değiştirirsiniz, "alçak frekanslar doygun gelmiyor acaba kapıları söküp yalıtım mı yapsam?" şeklinde manyakça düşüncelere itilirsiniz.
laptop ve telefonun hoparlöründen şarkı dinlemekten nefret edersiniz. güya taşınabilir bilgisayar olmasına rağmen sırf ses sistemine bağlı kalması için laptopu evin içinde gezdiremezsiniz. telefonunuzun kulaklık çıkışı hiçbir zaman tatmin etmez.
katlanabildiğiniz en düşük bitrate oranı 320 kbps olur. müzik arşiviniz her bir tanesi en az 30 mb olan flac formatında şarkılardan oluşur.
hastalık değil de nedir?
Sadece plak mı kullanır bu kişiler?
audiophile sadece plak sever diye bir şey yoktur. doğru, sadece o yönde uzmanlaşmış audiophile'ler var. ancak gerçekten kaliteli bir cd çalar ile ya da son teknoloji bir dac ile de müthiş bir ses kalitesi elde edilir, hem de plağın dezavantajları olmadan. meridian 808.5 cd çalar (14.000 euro fiyatı) ile meridian sistemde müzik dinleyin, 1.000 dolarlık plak çalarınızı çöpe atmak istersiniz. ya da chord electronics'in herhangi bir dac'ını dinlerseniz, dac'ların ne kadar iyi ses verdiğini anlayabilirsiniz.
aslına bakarsanız analog giderek azalıyor, dijital ise yaygınlaşıyor. ancak yeni high-res kayıtlar ve son teknoloji cd çalar ve dac'lar plaktan çok daha iyi performans verebiliyor. fakat tabii burada da iyi ekipman kullanmak gerekiyor.
Neden böyle bir uğraş ortaya çıkmış olabilir?
odyofilliğe giden yolun ilk adımı zannediyorum, ilk kalbi hızlı hızlı attıran şarkıyı duyduğunuzda, onu daha iyi duymanın nasıl da bir zevk olacağını düşünmekle başlıyor olabilir. bu çok eskiden kasetlerden dinlenilen zamanlara dayanır benim için.
odyofiller daha iyi duyar diye bir şey olduğunu sanmıyorum ama kaliteli kaynak ve çıkış sağlayan aletin müzik üzerindeki etkisi konusunda daha eğitimli kulakları olduğu aşikar bence. yani daha eğitimlidir kulakları, diğer müzik dinleyen insanlara göre. kaliteli müzik üretiminin hangi noktalar üzerinden anlaşıldığını ve bu noktaların karşılaştırmasını daha kolay yapabilir diye düşünüyorum.
500 liralık bir sitem ile 5000 liralık bir sistem arasında gece gündüz kadar fark vardır bunu anlamak için odyofil olmaya da gerek yoktur elbet, 10 bin tl'lik ses sistemin, 5 bin tl'lik olanına atacağı farkı da eminim çok insan fark edebilir. tabii ki meblağlar yükseldikçe aradaki farkları anlayabilecek kulakların eğitilmiş olması gerekmektedir.
ben her zaman müzik seven insanların, harcayabilecekleri maksimum parayı harcamaları gerektiğini düşünüyorum. kendilerini zorlamayan, sıkmayan, borca batırmayan... çünkü bu yatırımın tatmin dönüşü muazzam bence. sistemle harcadığınız süre, aldığınız zevk, bence bu harcanan paraları daha makul kılıyor.
canlı yayınlanan bir kayıtta vokalin nefes alışlarının düzensizliği, stüdyo kaydında grubun elemanlarından birinin sakalını kaşıma sesi gibi sesleri duyabilmek gibi detay ve ayrıntılara kadar inebilirsiniz.
kısacası pahalı bir zevktir ama tatmin edişi ve dönüşü konusunda, harcadığınız paranın çok güzel hakkını verir diye düşünüyorum.
Alternatif bir görüşle bitirelim
güzel-doğru müzik dinlemek isteyen, kulağını eğitmek isteyen, duymadığı frekansları duymak isteyen müzikseverleri tenzih ederek söylüyorum ki hurafelerle dolu bir dinin mürididir odyofiller. işin teknik ve bilimsel taraflarına çok girmeden sosyokültürel taraftan birkaç kelam etmek istiyorum.
mevzubahis parayla satın alınarak sahip olunabilen bir ünvan olduğu için tartışması, delisi, ıvırı-zıvırı hiç bir zaman bitmeyecek bir muhabbettir. diğer bütün tüketim metalarında olduğu gibi burada da bir meta fetişizmi söz konusudur. yani işin tutkusunu, özel zevkini geçtim bizler tüm insanlık olarak sahip olmayı seviyoruz. tüketmeyi, mideye indirip sindirmeyi ve tekrar acıkmayı seviyoruz. audiophile denen kişi de bu tüketim çılgınlığının içerisinde diğerlerinden hiçbir farkı olmayan standart bir tüketicidir. işbu tüketim sürecinde kendince bilimsel, teknik konularda bir takım hurafelerle kafanızı ütüleyebilir. gerçek bir tutku sahibi olduğunu iddia edebilir. normal insanların duymadığı sesleri duyduğunu iddia edebilir. bu iddiaların birçoğu psikolojiktir.
o sebeple bu tutkuya sahip olduğunu iddia edenlerin çoğu eline bir enstrüman alıp buna hak ettiği zamanı ayırıp bu konuda uzmanlaşmaz. zira bu emek parayla satın alınabilecek bir meta değildir (müzisyenler iyi bilir). tutkulu tüketicimiz parasını bastırıp sahip olmak ister.