Sanayide Çalışacak Tecrübesiz Kişilere İçeriden Birinden İşe Yarar Tavsiyeler
son dönemde sanayide çalışan herkesin dikkatini çekmiştir: atanamayan öğretmen, iibf mezunları, ilahiyat mezunları, sosyoloji gibi sosyal bilimlerden mezun kişiler sanayide "meslek öğrenmek" adına çalışıyorlar. bu ülkede maalesef kamuya atanmak suretiyle iş bulup hayat kurma planı yapan arkadaşlar, yirmi yılda, yüz yıllık yozlaşan ve çürüyen bir sistem içerisinde havada asılı kaldı. mesleklerini yapabilecekleri koşullar ortadan kaldırıldı, bireysel teşebbüsler için gereken ekonomik özgür ortam yok oldu, beterin beteriyle tehdit edildik; iyi bir yaşam hayaliyle giderken, hayatta kalabilmek seviyesinde sıkıştırıldık.
doğal olarak, bir süre kpss süreçleriyle inatlaşan ve büyük kısmı gençliğini depresyonla mücadele ederek, bu süreçte onurunu ve şerefini masaya yatırmak zorunda kalam insanlar, meslek öğrenmek adına sanayilerde vasıfsız eleman olarak ya da yetenekleri nispetince belirli yerlerde işe girmeye başladılar. imalatta, montajda, saha satış departmanlarında bir işin ucundan tutup ekmek kazanmaya koyuldular. sanayiye girmeyi düşünenler için bazı tavsiyeler vermek isterim. zira bambaşka bir hayat hayaliyle yetişmiş bir insan için bir bilinmezliğin ortasına düşmek zorunda kalmak kötüdür lakin o bilinmezliği dağıtmak da bize düşer. hazırsak, başlıyoruz.
şimdi, çoğunluğunuz güzel insanlarsınız. yani, üniversitede ağır aksak da olsa okumuş, en azından 3-5 kitap karıştırmış, ilber ortaylı, celal şengör izleyip aydınlanmaya çalışmış, yaşamın boktanlığıyla motivasyonu bozulmuş, süreç içerisinde ya tembelleşmiş ve hayatı salmış ya da gardını düşürüp depresyonlarla, anksiyetelerle mücadele etmiş, pırıl pırıl insanlarsınız. neden böyle söylüyorum? sizi nereden tanıyorum? çünkü siz aşağılık orospu çocukları gibi birilerini kazıklamak, birilerinin kuyularını kazmak, hırsızlık, arsızlık yapmak; insanları zehirlemek gibi iğrençliklere tevessül etmemiş; alnınızın teriyle ekmeğinizi kazanmak için yıllarca verdiğiniz çabayı bir kenara bırakmak zorunda kalmış; hüzünle, ağlayarak o defterleri kapatmak zorunda kalmış insanlarsınız. şerefli ve onurlusunuz. haysiyetiniz sizin için meseleydi, birçok kez zedelendi; kırıldınız ve kırdınız ancak işte öylece vazgeçmek zorunda kaldınız. yepyeni bir hayat, bilmem kaç yaşından sonra, en baştan başlamak riskine girdiniz. öncelikle şunun farkına varmanızı isterim: sizler iyi insanlarsınız ve yaşamdaki hiçbir çabanız, boşuna değildi. öğrendikleriniz ve oluşturmaya çalıştığınız görgünüz, her yerde olduğu gibi sanayide de işinize yarayacak. yaşamda hiçbir şey boşuna değildir ve öğrenilen hiçbir şey boşa gitmez. o kapattığınızı sandığınız defterler, kitaplar; vazgeçtiğinizi ve çöpe attığınızı sandığınız birikiminiz, zihninizde ve mutlaka işinize yarayacak.
öncelikle, sanayi birçok farklı alanda iş yapan firmalarla doludur
kimisi fason üretim yapar, kimisi yüksek teknoloji üretir. bazı fabrikalar son derece tozlu, pis, bakımsız; sağlığa zararlı malzeme tozlarının olduğu ve isg koşullarını çok da sallamayan fabrikalarken, bazıları son derece temiz, işçi sağlığına ve güvenliğine dikkat eden, kaliteli insanlar tarafından yönetilen fabrikalardır. işçi sağlığını ve güvenliğini düşünmeyen patron şirketlerinde çalışmak zorunda kalırsanız, bu süreçte ciddi sinir harbi yaşamanız olasıdır. lakin ne olursa olsun, bir iş öğrenmek amacında olduğunuz için ve vasıfsız olduğunuz için hızlıca mesleğin kritik noktalarını öğrenmeli, kendinizi yetiştirip başka bir firmaya geçmelisiniz.
sanayide, özellikle sahada genel insan profili eğitimsiz, fizik gücüyle hayatta kalan, belirli sebeplerle eğitim görmemiş insanlardır
bu insanların bazıları son derece uysal, iyi insanlarken bazıları kaba, vahşi insanlardır. lakin iyisi de kötüsü de sanayinin o atmosferinde sertleşir, makineler, gürültüler, yağlar, kokular, metalik yaşam ruhunlarına sirayet etmiştir. malzemeler serttir, mukavimdir; bazen bir civata sıkarken bazen bir parça keserken, o sertliği elinizde ve ruhunuzda hissedersiniz. yaptığınız hataların bedeli vardır, bu bazen sözlü olarak hafif uyarılardan, en iğrenç aşağılanmalara kadar gider. çoğunlukla nezaket kabul eden yerler değildir fabrikalar. bir tane patronla oturuyorduk, fabrikadaki mühendisleri gösterip, "bunlar çocuk gibidir, bakmak ve ilgilenmek gerekiyor." sonra da işçileri gösterip, "bunlar da hayvan gibidirler, çoban gibi gütmen gerekiyor" demişti. bunu söylerken, bize doğru yaklaşan işçi bir hastane meselesi için izin istemişti. "öğlene kadar hallet, gel." dedi. adama üzüldüm gerçekten. bazıları için bu kadar değersizdir işçi takımı. "orospu çocuğu," dedim içimden. bu küfre çok alıştırın kendinizi, ara ara söylemek zorunda kalacaksınız.
işçi takımı çok fazla nezaketi ve zayıflığı kabul etmez. sizi ezmek isterler. bunu yaparken kötü niyetli değildirler çoğu zaman. normalleri budur bu adamların. sözgelimi aldınız elinize bir alyan, sıktınız civatayı ve yalama yaptınız. sonra gittiniz bir ustanın yanına, "ağabey, şu dişler, boku yedi. bir el atar mısın?" derseniz, size çoğunlukla "tabiki kardeşim, gel bakalım." demez. "senin ben elinin ayarını sikeyim" der, yanındakine dönüp "şuna bak, sıçmış dişlerin ağzına," "niye zorluyorsun oğlum, baktın yolunu bulamıyor geri çek." der. bir sürü işi doğru yapsanız, sözgelimi işe başlamanızın üzerinden 7-8 ay geçmiş olsa ve bir hata yapsanız, "eee öğretmen bey, sen çocuk yetiştirecektin, senin neyine sanayi?" falan derler. bunlar basitçe şakalaşmalardan ibaret olabilirken, bazen, "ya çekil şuradan, sikecem elinin ayarını!" gibi daha gurur kırıcı tonlarda da söylenebilir. ne olursa olsun, nezaketinizi korumaya her zaman özen gösterin. çünkü belli bir süre sonra hatalarınız azalacak, siz, bilginiz ve nezaketinizle saygı duyulan bir insan olacaksınız. özellikle yöneticileriniz size saygı duyacak ve sevecektir. çünkü ne olursa olsun, siz, "okumuş adam!" sıfatıyla oradasınızdır. size, "affferim mahmut sana, afferim evladım. ne güzel olmuş bak, bok etmişsin." diyen adamlar, bir süre sonra, "ya hocam, senin gibi adamın buralarda ne işi var, memlekette liyakat olsa sen müdür olurdun." falan derler. özetle: sanayide saygı, kazanılır.
işçiler üzerinde sık durmamın sebebi şu: omuz omuza çalışacaksınız. sanayide her zaman insanla muhatap olursunuz, aktifsinizdir. bu insanları iyi tanımak, onları bilmek işinizi çok kolaylaştırır. kaba, sert, acımasız görüneninden tutun da kendi halinde, sessiz sedasız insanlara kadar herkesin bir hayatı vardır. kalplerinde sevgi ve iyilik vardır. bizler aynı kültürün yetiştirdiği insanlarız, sadece bazıları daha şanssız, bazıları daha ayrıcalıklı yetişti. bu insanların önlerine kitap konulmadı, duyguları tanımlamadılar; bazıları anne baba sevgisi görmediler, bazıları horlandılar, yaşamak için çalışmak gerektiğini bildiler. romantizmi, duygusallığı, şiiri, sanatı bilmeden yetiştiler. eşleriyle, sevdikleriyle boğaz manzaralı bir lokantada yemek yiyip muhabbet etmeye paraları olsa da yapmazlar, "o ne olum öyle, gay miyiz biz?" derler. sevdiklerini mutlu etmekten anladıkları, kursaklarına birkaç lokma sokmak olmuş insanlar bunlar. biraz para görürlerse, haftasonu mangala gidip pirzola yedirirler eşlerine, çocuklarına. hediye almak isterlerse, mesela eşlerine, hemen gidip telefon falan alırlar. çünkü, genellikle mideye çalışan insanlar oldukları için hediyeden, sevgi göstermekten anladıkları şeyler sınırlıdır. eşraf ne derse, kadın tiktok'tan neyi görüp "herif, bana şundan alsana." dediyse, onu alırlar. öyle mutlu ederler sevdiklerini. ne olduğunun, ne işe yaradığının çok da farkında olmasan "karıya dyson aldım, kafamın etini yedi." derler mesela. yani özlerinde iyi insanlardır. çok sevgi cümlesi bilmezler, çok saygı görmemişlerdir. bu yüzden saygı gösterirseniz, onların değerli bilgilerini överseniz, size iki katıyla dönerler. sözgelimi "ya usta, şu zımparayı senin gibi kullanan görmedim vallahi, pırıl pırıl yaptın, yumurta kırıp yiyeceğim şimdi." falan derseniz, güler, mutlu olurlar.
bir şirkette sadece işçi takımıyla muhatap olmazsınız
insan kaynakları, mühendisler, muhasebeciler, teknik servisler vardır, satınalmacılar vardır, pazarlamacılar vardır, var oğlu vardır yani. beyaz yaka dediğimiz kesim. onlar da ekmeğindedir çoğunlukla ancak ne kadar sikko, saçma salak, aptal saptal davranış ve yavşaklık varsa, bunlardan bazılarında görürsünüz. hele işi teknik olmayan kesim, gerçekten ayak oyunları çevirip, dedikodu yaparlar. mide bulandıran davranışlar, laçkalıklar, kalitesizliklerle uğraşır, insanı bezdirirler. patron yalakalığı, yöneticilere yalakalıklar için kılıktan kılığa girerler, eşşoğlueşekler. aralarından çok iyi, nitelikli insanlar da vardır lakin bunların bozuğu, yalakası, aşağılıktır ve karakteri bozuktur. düzeltmesi kolay değildir, uzak durman gerekir. yine çoğunluğu ekmeğinde insanlardır. onlar da sizin gibidir işte, hayalleri, hayatları, sevdikleri vardır. ortalama bir türk'ün yaşadığı garabeti yaşıyorlar bu ülkede, boktanlığın her türlüsüne, her türlü olumsuzluğa maruz kalarak yaşıyorlar.
ne iş yaparsanız yapın, kullanacağınız alet edevatı iyi öğrenin
hiç kullanmasanız bile "lan bu alet ne işe yarıyor?" deyip hemen sorun, mümkünse uygulayıp öğrenin. alet takımınız olursa, düzgün kullanın, temiz çalışın. matkapı bir yerden alıp, kullandıktan sonra başka bir yerde bırakmayın. arkanızdan küfrederler. birinden aldığınız anahtarı, alyanı geri götürüp verin. unutmayın. iş yaptığınız yeri temiz tutun, üzerine çalıştığınız şeyde yağ, kir bıraktıysanız ne olursa olsun ıslak bir bezle silin. bunlar sizin temel alışkanlıklarınız olsun.
öğrenmenin sonu yoktur. her boş kaldığınızda telefona sarılıp, instagramdan "bekar kızlar eklesin." hikayeleri atmayın. bir an önce birçok şeyi öğrenip, hem gelirinizi hem saygınlığınızı arttırmanız gerekiyor. birilerinin yıllarca aldığı mesafeyi kısa sürede almanız gerekiyor ki insanca yaşama şartlarına erişin. çoğunlukla asgari ücretle çalışacaksınız, o parayla hayat mı yaşanır, hayal mi kurulur? o yüzden kısa sürede iki katını kazanmanız gerekir. sanayi böyle bir yerdir, işini iyi yapan adamın maaşı bir anda %100 de artar %200 de. serbest piyasadır burası, öyle memuriyet gibi yıldan yıla üç beş takım elbiselinin, "bu sene enflasyonun %15 olduğuna karar verdik, size de %20 zam" demesine mahkum değilsinizdir. çoğunlukla ezileceksiniz, hakkınız yenecektir ancak açık kapı vardır, memurluk gibi bir çaresizlik, hiçbir şey yapamama, mahkumiyet yoktur. bileğini sıkarsan, gerekeni yaparsan, alacağını alırsın.
sanayide gün doğmadan işe girilir, genellikle güneş batmaya yakın işten çıkılır
hafta sonunuz tatilse ne güzeldir, tatil değilse bir pazarınız vardır. başlarda sorun değildir ancak sonra cumartesi çalışmak çok dokunur. o yüzden hep dediğim gibi öğrenin, çalışın ve gerektiğinde iş değiştirin. önemli konulardan biri de çok fazla iş değiştirmek iyi değildir. cv'niz sizin sabıka kaydınız gibidir. çok iş değiştirmek, özellikle birikimin ve tecrübenin altın kadar değerli olduğu bir sektörde, bir suç olarak algılanır. "şimdi bu, yılda bir iş değiştirmiş. alsak, bir sene iş öğreteceğiz derken burdan da çıkacak, boşverin bunu" derler. bir anda, stratejik olduğunu düşündüğünüz adımlar sizin için kabus gibi bir leke olarak kalır. aslında olumlu olması gereken deneyim yılları, olumsuzlaşır. o yüzden sebat etmek de önemlidir. ilk zorlukta kaçıp gitmemek, örtülü mobbinge karşı savunma mekanizması geliştirmek, stratejik iş değişikliği yapmak önemlidir. adım atacaksanız, mutlaka çok daha iyi bir yer olsun, "ben burada 3-4 sene çalışırım." diyebilin.
söylenecek çok şey var ancak çok uzadı. son olarak, üretmenin, alın teriyle rızkınızı kazanmanın tadı, hiçbir şeyde yok diyorum. maksim gorki'den "ana" "ekmeğimi kazanırken" john steinbeck'ten "gazap üzümleri" jack london'dan "martin eden" gibi kitapları da okuyun. size ışık olacaklardır.