Sadece Kendi Kendine Zarar Verebilme Konusunda Uzman Olan Sakarların Anlayabileceği Durumlar
az önce pencere ile sırtımı kanatmayı başarabilmem sanırım tam olarak bu durumun özeti. üstün başarı gerektiren durumların adını sakarlık koymuşlar.
bir şeyleri kırıp dökmeye alışmaktır. sakar olmayan birisi bardak kırdığında sorun olur fakat sakar birisi kırdığında umursamaz çünkü alışmıştır. sakar birisi telefonunun ilk önce sağlamlığına bakar çünkü elinden düşürmediği telefonu hiç olmamıştır. bir işi yaparken önemsemeye başlar titizleşir gereğinden fazla önlem alır yavaşlar bu yüzden sakar olmayan kişiler tarafından bazen tepki görürler "hadisene, biraz hızlı ol, bunlara ne gerek var" bu sözleri dinleyip tetbiri elden bıraktıklarında sonucu felaket olabilir.
(bkz: sakarlığa takılıp düşmek)
bir şeyi bile üstüne dökmeden içememektir. herhangi bir bardaktaki sıvı olabilir bu; su, soda, kola, çay, kahve, şarap ve gider bu böyle...
elini tost makinesine sıkıştırıp, bulaşık yıkarken kırdığın bardağın cam parçasının değil ''bardağın kendisi''nin eline saplanmasıdır. dehşet anı yaşanan şokla bir kaç saniye elime bakakalmıştım da sonra acıdan depar atmıştım tabi.
bir gazoz kapağını açarken bile parmağınızın üst tabakasını sıyıracak kadar beceriksiz olmaktır.
olips şekerle dili kesmek, yetmemek dili kanatamak, üstüne bir de bir gün yiyip içememek
selam geronimo!
birine ütü yapacağım dediğinizde dikkat et kendini yakma, cevabını almaktır.
stresli dönemlerde artan durum. insanın kafası bir şeye odaklandığında el-kol koordinasyonu mu bozuluyor nedir.
misal; bundan önceki sınav döneminde bilgisayarımın tuşları üzerine danette dökerek (!) klavyesini bozdum. telefonumu suya düşürdüm. yerine alınan telefonu tepesi üstü yere düşürerek kasasını yamulttum. (hala çalışıyo allahtan)
bu sınav döneminde ise şimdilik iki çay bardağı ve onyx yüzüğümü kırdım. (bi yüzüğümü de kaybettim ama o sakarlık değil bildiğin kısa süreli hafıza kaybı.)
sürekli bir yerlere çarpma vs. saymıyorum bile. stres sakarlığı arttıran bir şey vesselam.
telefonla konuşurken, bakmadan makyaj çantasına eli daldırma sonucu; mevcut kozmetik kalemtraşın jiletiyle parmağın uç kısmında bol kanamalı kesik elde etmek. *
insanın kendisini, final destination'un son filminin başrol oyuncusuymuş ve ölümün nefesi sürekli ensesindeymiş gibi hissetmesini sağlayan bir huydur bu.
aynı gün içinde yataktan düşüp, kafamı duvara vurup, iki bardak kırıp, elimi ocakta yaktığım bir günün sonunda, "artık bu gün o gündür, kesin artık ölücem" dediğim ve cidden hayatın anlamını ve makus talihimi sorguladığım bu günde, biraz önce yaşadığım şeyi anlatmasam ölecek hastalığına da tutuldum.
pisboğazlığın dibine vurduğum şu saatlerde, yediğim çikolatayı bilgisayarın üstüne düşürmem ve ısınmış laptopun üzerince çikolatanın cızzt diye erimesiyle başladı her şey. nutella kıvamına gelen çikolatayı ziyan etmemin yazık olacağı kanısına vardığım o şahane zaman diliminde, evde kimse olmamasının verdiği rahatlık ve bana tuhaf tuhaf bakan kedilerimin olan biteni kimseye ispikleyemeyeceğini bilmenin verdiği huşu ile bilgisayarı yalamaya karar verdim. ben bu pis eylemi gerçekleştirir ve usb girişi dolaylarındaki çikolataları yalarken dilimi elektrik çarptı, korkuyla fırlattığım laptop ayağıma düştü ve üç parmağım kısmi felç geçirdi.
bugün başıma daha ne gelebilir, ne yaşayabilirim bilmiyorum.. ama dendiği gibi sakarlık, bazı insanların doğar doğmaz alnının ortasına yazılan bir lanet ise ; şu an gerçekten alnımı ve bilgisayarları yalamama sebep olan beynimin içindeki birkaç lobu söküp camdan aşağı atmak istiyorum.