Sadece İki Ay Ayakta Kalabilse de Tarihin İlk Proletarya Hükümeti: Paris Komünü Nedir?
nedir bu?
bismarck almanya'sının fransa'yı yenmesinden sonra yenilgiyi hazmedemeyen paris halkının fransız hükümetine karşı kurduğu devrimci bir teşebbüs. yenilgiden sonra toplanan halk, 18 mart 1871'de hotel de ville'de paris komününü milli muhafızların havaya açtığı ateşlerle coşkulu bir şekilde ilan etti. 2 ay süren iktidarı boyunca bazı reformlar yapıldı (halk tarafından destek bulmuştur. bunlardan bazıları düzenli ordunun kaldırılması, memur maaşlarının yılda 6000 frank'i geçmemesi, milli muhafızların ülkede tek silahlı güç ilan edilmesi, kilise ile devletin ayrılması, din işlerine ayrılan bütçenin kaldırılması, kilise mallarının milli emlaka devredilmesi, fabrikaların işçilere devredilmesi, giyotin makinesinin yakılması). 22 mart'ta versailles hükümeti yandaşlarının hükümeti ele geçirme teşebbüsü başarısız oldu. 12 mayıs'ta versailles güçleri paris'e girdi, komüne karşı şehri ele geçirmek için halk birlikleriyle uzun süre kanlı biçimde savaştı ve şehir sokak sokak çarpışılarak ele geçirildi (28 mayıs). halk askerlere karşı mermi tükenince taşları tüfeklere doldurup savaşmış, rehineler karşılıklı olarak öldürülmüş son direnişler pére lachaise mezarlığında yapılmış ve esirler bu mezarlıkta federeler duvarı önünde kurşuna dizilmişlerdir. savaşta 20.000 kadar devrimci ve 700'den fazla versailles'lı öldürülmüştür. devrimci parti bu olaydan sonra ağır bir darbe almıştır.
filmi biraz daha geriye saralım
1850'li yılların başında cumhuriyet devrildikten sonra fransa'da kapitalizm gelişmişti. ancak imparatorun iktidarı güven altında değildi. yönetime karşı büyüyen bir muhalefet vardı. öte yandan parisli kitleler de yoksulluktan şikayetçiydi. 1870'lerin başında yeni kapitalist sistem küresel hakimiyet yolunda ilerliyordu. marx ve engel, komünist manifesto'da "burjuvazi kendi mezar taşlarını yaratıyor" derken fransız burjuvazisi bu durumu yakından tanıyacaktı.
seçimlerde cumhuriyetçi muhalefet oyların çoğunluğunu alınca napolyon bonapart, bismarck'ın savaşı kışkırtmasına izin verdi. savaşın sonuçları fransa için hiç iç açıcı değildi ve bonapart tahttan çekildi. bu durumdan yararlanan prusya, fransa'yı 5 ay süre ile kuşattı. bu 5 aylık kuşatma boyunca parisli halk açlıktan ve soğuktan sefalet içinde yaşıyordu. ulusal muhafızlar olarak bilinecek olan askeri birliğin silahlı üyeleri parisli halk tarafından oluşturulmaya başlanmıştı. bir süre sonra dünyanın her yerinden komüne katılmak için insanlar gelmeye başlamıştı. kitlesel bu hareket marx için "silahlanan paris, silahlanan devrim" idi.
fransa, prusya'ya teslim kararını onaylatmak için seçime gitti, anlaşmaya göre yalnız düzenli birlikler silahlandırılacaktı. fakat halk silah bırakmak istemiyordu. o sırada hükümetin başında bulunan thiers, kitleler ile çatışmanın kaçınılmaz olacağının farkındaydı. silahların toplatılmasını emrettiğinde askerler çoktan halkın yanında olduklarını belirtmişlerdi. subayların tutuklanmasıyla birlikte korkunun ecele faydası olmadığını fark eden thiers ve hükümeti paris'ten kaçmayı tek çare olarak görmüştü. meydan ulusal muhafızlara kalmıştı.
ulusal muhafızların seçilmiş liderlerinden oluşan merkez komitesinin düzenlediği seçimler öncesinde alınan karara göre seçilecek kişilerin halktan olması kararlaştırılmıştı. hatta seçilenler standart bir işçiden fazla maaş alamayacaktı. öte yandan cumhuriyetçi hükümet gizli gizli prusyalı hükümet ile işbirliği yapıp silahlanmaya başlamıştı. paris'i kuşatan bu silahlı birlikler karşısında zaten yorgun düşmüş olan halkın bu durumda verecek çok fazla karşılığı yoktu. üstüne üstelik komünde seçilenler arasında yaşanan çekişmeler, karşılarına çıkan bazı fırsatları değerlendirememelerine sebep oluyordu. thiers'in ordusu kolay bir zafer bekliyordu ama parisli kitleler her şeye rağmen canla başla savaşacaktı. ordunun üstünlüğü son direnişi de bastırdığında komünün artık oynayacak bir taşı kalmamıştı. komün için savaşanlar kitleler halinde öldürülüyordu. sokaklarda gezen devriyeler sadece yoksul olduğu için komün destekçilerine benzetilen insanları da katlediyordu. bu kaos ortamı bir süre daha şiddet ve acı içinde devam edecekti. paris işçi sınıfının ortaya çıkması kanlı ve uzun bir yolculuğun sonunda gerçekleşmişti. karl marx komün için "cenneti zapt ettiler" diyordu.
proletaryanın sınıf mücadelesinin laiklik anlayışı açısından da bir örnektir
komünün laiklik mücadelesi konusundaki tutumunu, engels ve marx'tan alıntılayarak yazarsak; 2 nisan günü komün, din ve dini kurumlar ile devleti tamamen ayırmış, din işleri bütçesini kaldırmış; bütün kiliseler kamulaştırıp dini görevliler "öncelleri olan havariler gibi, inanların sadakaları ile yaşamak üzere, özel yaşamın dünya işlerinden dingin elçekmişliğine" gönderilmişlerdir. gene bir kaç gün sonra; bütün dinsel simge, dua ve dogmaların, kısacası "herkesin bireysel vicdanı ile ilgili her şeyin" okullardan uzaklaştırılması kararlaştırılmıştır.
final notu
sermaye ve güç tarafında olanlar tarafından hiçbir zaman sevilmeyecek, her dönem hakkında kara propaganda ve çarpıtmalar yapılacak olsa da erdemli bir yönetim tarzını ve insani değerleri tanımlayan komün olduğu gerçeği hiçbir zaman değişmeyecektir... 1830, 1848 ve 1871 sadece 1789'un devamıdır. paris komunü ve onun getirdiği fikirler bugün hala emperyalistleri korkudan titretmektedir. üç kuruş için kan dökmekten çekinmeyen kan emiciler bugün hala daha maximilian robespierre'i kabuslarında görmektedirler... zaten bütün bu karalama ve unutturma girişimleri de bu korkudandır. fakat tüm bunlara rağmen fransız ihtilalinin gerçek sahipleri olan "paris komünü" ve "maximilian robespierre" hiçbir zaman unutulmayacaktır. ölümlerinden yıllar sonra bile insanlık için geceyi aydınlatan bir parıltı olarak aydın zihinlerde yaşamaya devam edecekler...