Ruhu Binbir Parçaya Bölerek Hepsinden Yeni Anlamlar Türeten Sanat Akımı: Kübizm
kübizm nasıl ortaya çıktı?
kelimenin bahis konusu olan sanat akımına ad olması 1908 de paris'te georges braque'ın resim sergisindeki kübik biçimlerden oluşan bir ev resmini gören matisse'nin alay olsun diye bu resmi "kübist" olarak nitelendirmesiyle başlamıştır. kelimenin kavramlaşması ise vauxcelles'in teklifidir. akıma böyle bir ismin verilmesi ile (bkz: picasso), (bkz: cezanne), braque, picabia, gris gibi ressamların resimleri ile ilişkisi vardır.
1908'lerdeki empresyonizme ve o güne kadarki diğer sanat anlayışlarına tepki olarak doğan kübizm, önce bir resim akımı olarak görülmüş daha sonra (1913'lerde) onunla yakın ilişkide olan şiirde kendini hissettirmiştir. kübizm 1930' lara kadar tesirini sürdürmüştür.
kübizmin altyapısı nelere dayanıyor?
kübizm akımının önemi, kendinden sonra gelecek non figüratif, stijl, suprematizm gibi tüm soyut sanat akımlarını etkilemesi ve onlara düşünsel bir alt yapı oluşturmasıdır.
bu nedenle soyut sanat akımlarını anlayabilmek için kübizmin dayandığı düşünsel alt yapıyı bilmek gerekir. şimdi heyecan yapmadan bu konuyu anlayacağız ve kübizmin yeni (!) yorumlarından kaçınacağız.
kübizm akımının empresyonizme bir tepki olarak ortaya çıktığı söylenmiştir. aslında bu bir tepkiden çok doğaya, doğadaki nesnelere bakış açısındaki farklılıktır. kübizm akımına kadar resim sanatında görülen anlatım biçimleri doğayı görmenin onu tekrarlamanın ürünleriydi. nesnelerin, doğanın yorumlanması, görme duyusuna ve duyumlara dayanıyordu. kübist sanatçılar ise nesneleri, doğayı gördükleri gibi değil, sadece görme duyumlarının verdiği verilerle değil, akılla analiz ederek, düşünerek, matematik geometrik bir düzen içerisine oturtarak kavrarlar ve nesneleri parçalayarak nesnenin öz yapısına ulaşmaya çalışırlar.
peki bu sanatçılar neden biçimi parçalarlar? neden bir nesneyi parçalayarak bir öze ulaşmaya çalışırlar?
çünkü bilimsel gelişmelerle birlikte biz nesneleri, zamanı farklı algılamaya başlarız. bilgi arttıkça insanın bakış açısı değişirken, sanatçının bakış açısı da değişir. sonuç olarak ortaya çıkan yapıtlar değişir. peki nasıl bir değişim olmuştur da sanatçılar biçimi, nesneleri parçalamaya başlamışlardır, bir biçimi, sözgelimi bir sandalyeyi tüm açılardan resmin yüzeyinde göstermeye başlamışlardır? çünkü zaman kavramı değişmiştir. art arda devam eden zaman kavramı yerine "eşzamanlılık" kavramı ön plana çıkmaya başlamıştır. bu eşzamanlılık kavramı da kübizmden postmodern sanata tüm sanat yapıtlarının yapısını etkilemiştir ve etkilemeye devam etmektedir.
peki zamanı eş zamanlı kavradığımızda, bir nesneyi, söz gelimi bir sandalyeyi nasıl kavrarız?
biz sandalyeye sağından, solundan, önünden arkasından, altından, üstünden, bakarken zaman akmaya devam eder. biz bu ard arda akan görüntüleri eş zamanlı bir şekilde de resmin yüzeyine yansıtabiliriz. tabi görüntü eskisi gibi değildir parçalanmıştır ve geometrik bir yapıdadır. peki perspektif nereye gitmiştir? artık tek bir perspektif olamaz çünkü tek bir bakış açısı yoktur. tüm bakış açıları eş zamanlı olarak bir aradadır. bir sürü perspektif bir araya gelmiştir. ortaya çıkan görüntü soyuttur aslında, bir taraftan da somuttur. böylelikle değişmez asıl varlığa, varlığın özüne ulaşmaya çalışırlar. bu düşüncenin de felsefi temeli de kant felsefesinde "kendiliğinden şey" kavramında bulunabilir.
kübizm akımının türlerine sıra gelince, bir çok farklı yorum vardır. sentetik kübizm ve analitik kübizm olarak ayıranların yanında , apollinaire'nin ayrımıyla, bilimsel kübizm, doğal kübizm, orphik kübizm, içtepisel kübizm ayrımı da yapılabilir. bütün bu farklı kübist yorumların ortak noktası ise bir doğa parçası, nesne, bir hareket noktası ya da bir varış noktasıdır. bu tavırlarıyla da diğer geometrik soyut sanat türlerinden ayrılırlar.
daha geniş bilgi için değerli hocamız ismail tunalı'nın "felsefenin ışığında modern resim kitabı" şiddetle önerilir.
(bkz: kant felsefesi) (bkz: kendiliğinden şey)
kübizmin iki dönemi
1910-1912 arası analitik kübizm ve 1912'den sonrasında sentetik kübizm olarak çeşitlenen iki döneme ayrılmış akım.
analitik kübizm döneminden bir örnek tablo > girl with a mandolin
sentetik kübizm döneminden bir tablo > still life with a charming
analitik kübizm daha çok "kırılma, analiz, form" gibi kavramlar üzerinden yürürken sentetik kübizm "birleşme, kolaj, sentez" gibi kavramlar üzerinden yürür. gazete kağıdı, sigara filtresi gibi günlük hayattan unsurlar bir anda sentetik kübizmin ana mecraasına girebilirler. analitik kübizmde, sağ açıdan boyutlandırılmış düz çizgiler şekli heykel formuna yakın bir üsluba sokar. tablodaki yapıdan izleyicinin dikkatini dağıtmamak açısından sınırlı renk geçişine odaklanır, monokromatik kaygı esastır. monokromatik duruş bu haliyle resimdeki temanın birçok farklı açısını kafamızda canlandırmak açısından önemli ipucu arz eder. şeffaf ve opağın karışımı düzlemler eserin yüzeyindeki derinliğin artmasına, yüzeyin yükselmesine yol açar.
ünlü kübist ressamlar ve önemli eserleri
guernica - picasso
çok bilinen bir savaş tablosu olan guernica, 1936-1939 tarihleri arasında yaşanmış olan ispanya iç savaşını konu edinir. tabloda ana konu nazilerin guernica şehrini bombalaması ve binden fazla insanın ölmesine sebep olmasıdır. pablo picasso, bu katliamın farklı anlarını, farklı mekanlar içinde görüntüleyerek, tek bir düzleme yansıtmış. dikkatli bakıldığında tabloda hem iç mekan hem de dış mekana dair bir sürü an birleştirilmiştir.
picasso
bu resimde de bir kadının hem önden hem de profilden olan görünümleri tek bir düzlemde birleştirilmiş.
juan gris
bu tablo da bütün- detay ilişkisi kurma adına güzel bir örnek. enstrüman (keman) bir bütün olarak çizilmemiş, sadece izleyende bütünü çağrıştıracak detaylara yer verilmiş. insan beyni algı arşivinde daha önce yer edinmiş bir nesne veya objenin bir detayını gördüğünde, bütünü algılayabilme özelliğine sahiptir.
braque
georges braque bu resminde ormanın bütün bir görüntüsünü çizmek yerine, ağaç, toprak, kaya gibi detayları geometrik şekillere benzeterek resmetmiş.
edebiyatta kübizm
kübizm, edebiyatta da yer edinmiştir. 19. yüzyılda kübist şairler, gündelik hayatı görselleştiren şiirlere yer vermişlerdir şiirlerinde.
"bir elma ağacının üstünde uçtu güvercinler,
avcılar koştu, güvercinler uçtu,
hırsızlara gün doğdu, derman için bir tek elma yok,
yalnız bir sarhoşun şapkası kaldı
en alçak dala asılı.
iyi sanat doğrusu şu şapka satıcılığı,
illa ki sarhoş şapkası satıcılığı.
hendeklerde mi dersin,
çayırlar üzerinde mi ağaçlar üzerinde mi
bul bulabildiğin kadar şapka.
yenileri ise daima kermarec'te bulunur,
kermarec, lannion'da şapka satıcısı.
rüzgardır onun için çalışan.
bense küçük bir terzi,
ben de şapka satıcısı olacağım,
elma şarabı çalışacak benim için.
ve kermarec kadar zengin olduğum zaman
elma şarabı için elmalar veren bir elma bahçesi alacağım
ve ehli güvercinler;
bordeaux'daysam şarap içeceğim
ve güneşin altında yürüyeceğim alnım açık."
max jacob, ağaçta asılı kalmış bir şapkadan yola çıkarak şapka satıcılığının aslında ne kadar kârlı bir iş olduğunu anlatmıştır. özellikle sarhoşların şapkalarına hakim olamadıklarını, rüzgarın da yardımı ile onları sık sık kaybettiklerini, bu işten en çok şapka satıcılarının kar sağladığını esprili bir dille yazmış. şairin amacı betimlediği mekanların, kişilerin okuyan gözünde canlanması. bu da kübizmin öne çıkan özelliklerinden birisi.
sinemada kübizm
bilindiği üzere tarihçiler, hiçbir olayı tek başına ele almaz. tüm yaşanılanları bir bütün olarak algılamaya ve açıklamaya çalışır. sinemaya böyle bakıldığında ise oldukça heyecan verici bir manzara çıkıyor.
sinemada kurgu reel anlamda 1910'dan sonra d.w. griffith ile kullanılmaya başlandı. bu dönemde amaç, film şeritlerini birbirine ekleyerek hikaye devamlılığını sağlamaktan ibaret değildi artık. yönetmenler; bir sahneyi planlara ayırarak değişik açılardan filme almayı, daha sonra bunları bir araya getirerek farklı bir zaman ve mekan algısı yaratmayı hedefliyorlardı. (bkz: paralel kurgu)
seyirci tarafından daha önce görülmüş bir bütünün, sadece ayrıntılarından da tanınabileceği gerçeği de yeni keşfedilmişti.
1900’lerin başında doğan ve bir nesnenin farklı açılardan tespit edilmiş görünümlerini, sanatçının öznel mantığı ile tek düzlemde tekrar bir araya getirmesi esasına dayanan kübizm, tam anlamıyla sinema kurgusunun anahtarını elinde tutmuştur.
Beach House - The Traveller
bizden bir örnekle bitirelim
kübizmin edebiyatımızdaki en iyi örneklerinden bir tanesi turgut uyar'ın göğe bakma durağı'dır.
"şimdi otobüs gelir biner gideriz
dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
bir ellerin bir ellerim yeter belleyelim yetsin
seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
durma kendini hatırlat
durma göğe bakalım."
başlangıçları hatırlatan bir eser. korkularımızı yenip, başlayabildiklerimiz, göğe bakma durağı. sonunu bilmeden başlamak, kübistlerin işi.