Roma Cumhuriyeti'ni Yeniden Şekillendiren Adam: Gaius Marius

roma yurttaş topluluğunun her bir kurucu unsuru, hem kendi çıkarları hem de zayıflıkları hasebiyle devrimci bir rol oynamaktan acizdir. sınıf güçleri arasındaki çatışma sarih bir sonucu olmayan kronik istikrarsızlığa yol açtığında, kendisi için iktidarı almaya ve toplumu kendi suretinde yeniden şekillendirmeye kadir devrimci bir sınıfın yokluğunda liderlik; kendilerini hiziplerin üzerine çıkarabilen, hem reform hem de düzenin yeniden tesisi vaadiyle destek toplayabilen ve denge içindeki karşıt güçler arasında ortayı bularak iktidarını sürdürebilen bir askeri diktatöre kalabilmektedir. roma tarihindeki bu tür süel liderlerin ilk örneği ise (aynı zamanda geç cumhuriyet döneminde ortaya çıkan savaş beylerinin de prototipi olan) gauis marius'tan başkası değildir. nitekim marius'un iktidara yükselmesi de, mö 130'lardakine benzeyen keskin bir askeri kriz ortamında gerçekleşir. afrika'da uzun süren bir gerilla savaşını, kuzeyde yıkıcı bir kelt ve german istilasını ve sicilya'da ikinci bir köle ayaklanmasını içeren söz konusu kriz mö 113 ile 104 yılları arasında tedrici bir şekilde ortaya çıkar. yazımızın konusu olan marius'u ilgilendirdiği kadarıyla ise hikaye, kuzey afrika'daki numidya'da (bkz: cezayir) başlar ...
roma'nın afrika eyaletinin hemen batısında uzanan ve geniş bir bölgeye tekabül eden numidya; tarım yapılan zengin kıyı ovası ve nehir vadileriyle, dağlar ve çöllerle kaplı engin bir iç bölgeden oluşmaktadır. ülke ikinci pön savaşı'nın sona ermesinin akabinde, alışılmadık ölçüde uzun yaşamış iki mahmi kral, genç bir maceracı olarak hannibal'e karşı scipio africanus'un yanında savaşmış olan hanedanın kurucusu masinissa (mö 202 - 148) ile oğlu micipsa (mö 148 - 118) tarafından yönetilmiştir. micipsa'nın ardından veraset, iki öz kardeş hiempsal ve adherbal ile daha büyük olan gayrimeşru üvey kardeşleri iugurtha arasında ihtilaf konusu olmuş ve iugurtha'nın hiempsal'ı öldürmesiyle birlikte adherbal aracılık yapmaları adına hamileri olan romalıları ülkesine davet etmiştir. numidya'yı sadakati şüpheli güçlü bir yönetici altında birleşmiş halde görmeyi istemeyen romalılar da krallığı bölerek zengin doğuyu adherbal'e, daha tenha olan batıyı ise iugurtha'ya vermişlerdir. ancak numidya'nın bütünlüğüne ve bağımsızlığına bu şekilde gölge düşürülmesine gönlü razı olmayan iugurtha, şahinler hizbinin de desteğiyle krallığın bölünmesine karşı bir ayaklanma başlatmış ve kardeşi adherbal'i öldürerek devletin tek hakimi konumuna gelmiştir (mö 113 -112). bunun üzerine romalılar, mahmilerinin denetimini yeniden tesis etmek için konsüllük orduları marifetiyle bir dizi yıllık istila harekatı düzenlemiş ancak numidyalılar, antikitenin en büyük gerilla komutanlarından biri olan iugurtha'nın liderliğinde her seferinde sert muarızlar olduklarını kanıtlamışlardır.
roma'nın somut bir başarı elde edemeden geçirdiği birkaç yılın ardından mö 109 yılında afrika lejyonlarının komutanlığına konsül quintus caecilius metellus atanmasıyla beraber savaş farklı bir boyut kazanmıştır. gösteriş düşkünü bir aristokrat olan metellus, seleflerinin aksine temsil ettiği devletin emperyal hırslarına paralellik gösterecek şekilde agresif bir askeri politika benimsemiş ve yaşanabilecek kayıpları göz ardı ederek ordusuyla birlikte mütemadiyen düşmanının üzerine gitmiştir. bu tutum, ordunun moralini düzeltse ve bir dizi müstahkem mevkii ele geçirilmiş olsa da yine de numidya üzerinde gerçekleşmesi beklenen tam hakimiyet tesis edilememiştir. zira iugurtha, her akıllı kumandanın yapacağı üzere kendisinden sayı ve kaynak bakımından üstün bir kuvvete karşı meydan muharebesinden kaçınmaya devam etmiş ve numidya'nın güney sınırındaki gaetulialı kabileler ile batıdaki moritanya (bkz: fas) kralı bocchus'tan takviye kuvvetler edinerek yaşadığı kayıpları da telafi etmiştir. bu şekilde süregiden yenişememe halini nihayete kavuşturacak kişi ise afrika lejyonlarında metellus'un legatus'u olarak görev yapan kıdemli subay gaius marius olacaktır ...
gaius marius, orta italya'daki küçük dağ şehri arpinum'dan gelen bir "yeni adam"dır (bkz: novus homo) ve şehri, roma yurttaşlık hakkını ancak mö 188'de kazanabilmiştir. binaenaleyh marius, ailesinden senatörlük statüsü elde edecek ilk kişi olacaktır. mö 130'larda ispanya'da görev yaptıktan sonra 120'lerin sonlarından başlayarak roma'da mö 115'te praetorluğa gelmesiyle doruğuna ulaşan bir dizi magistratlık görevinde bulunan gaius, aynı yıl kadim patrici ailelerinden biri olan iulii ile de bir evlilik bağı kurmuştur. arpinum'dan gelen bir pleb için, patrici iulii'lerle birleşmek dikkat çekici toplumsal bir yükselme anlamına gelmektedir ancak doğrusunu söylemek gerekirse bu akit, iulii'lerin de işine gelmiştir. zira aile son zamanlarda şöhretini pek az arttırabilmiştir ve kişisel geçmişi ne olursa olsun marius yükselen bir yıldız konumundadır.
kısa bir bocalama döneminin ardından marius'un kariyeri, iyi subaylara ihtiyaç duyan metellus'un kendisini mö 109 yılında afrika'ya yardımcısı olarak davet etmesiyle birlikte kaldığı yerden devam eder. ancak marius mö 108 - 107 kışında ev izni alarak roma'ya döndüğünde, savaşın yürütülme biçimini eleştirerek askeri başarısızlıktan yozlaşmış ve ehil olmayan kalıtsal bir aristokrasinin roma siyasetindeki hakimiyetini sorumlu tutarak popülist bir programla konsüllüğe adaylığını koyar. sonuçta marius seçimi hakkıyla kazanır ve yüksek kamu görevini ifa etmesinin akabinde kendisine eyalet olarak, çok istediği afrika verilir. artık ipler, beklediği fırsatı ilmek ilmek örerek elde eden marius'tadır ve yapması gereken tek şey zarları atmak olacaktır ... (bkz: alea iacta est)
marius'un komutayı ele alması ile birlikte takip edeceği askeri strateji, yükleri geride bırakıp daha hafif bir şekilde ilerlemelerini sağlayarak roma kuvvetlerinin hareketliliğini arttırmak üzerine olur. mö 107 yılında ordunun kollarından birinin başında, iugurtha'nın güneydeki mevzisi olan capsa'yı ani bir baskın ile ele geçirip yok etmek için çöle giren marius, mö 106'da da aynı başarıyı tekrarlayarak, bu kez de numidya'nın batı sınırına ulaşmak adına 1000 km'ye yakın bir mesafe boyunca ordusuyla beraber ilerler ve kralın ana hazinesinin de saklı olduğu müstahkem kaleyi ele geçirir. romalıların yayıldığı alan ve elde ettikleri cezalandırıcı güç ile kendisinin ve iugurtha'nın meydan muharebesinde romalıları yenmeyi başaramaması karşısında morali bozulan kral bocchus, mücadeleyi bırakıp müttefikine ihanet etmeye karar verir. velhasıl iugurtha kaçırılır ve romalılara teslim edilir. mö 105 yılında roma'da idam edilen iugurtha'nın ölümüyle birlikte numidya'nın direnci kırılır ve savunmacı roma emperyalizmi bir kez daha galebe çalmış olur.
iugurtha karşısındaki zaferinden sonra roma'ya dönen marius, ivedi bir biçimde ikinci kez konsül seçilmiş ve aynı zamanda kendisine gallia komutanlığı da verilmiştir. zira birleşik roma kuvvetleri, belki de cannae muharebesi'nden bu yana yaşanan en büyük askeri felaketi arausio savaşı'nda (orange savaşı da denmektedir) cimbri ve tötonlar karşısında yaşamış ve kuzeyde gallia transalpina'da antik çağ kaynaklarının aktardığına göre 80.000 kişi kaybetmiştir. mö 104 ile 100 seneleri arasındaki olağanüstü koşullar altında her yıl aynı göreve seçilmeye devam edecek olan marius'un aralıksız süren 5 yıl konsüllüğünün roma tarihinde daha evvel eşi benzeri görülmemiştir.
savaşın ardından 3 yıl boyunca marius'un kuvvetleri tarafından bir şekilde arausio'da tutulan göçebe germenik topluluklar, nihayetinde italya'ya inmeyi başarmışlardır. ancak gaius aradan geçen 3 yılı, yok olan lejyonların yerine gelen yeni askerleri eğiterek geçirmiş ve onları savaşa hazır hale getirmiştir. muarız kuvvetleri birbirinden ayırarak yok etmeyi planlayan romalı kumandan, ilk olarak bir savaş hilesiyle tötonları kendi üzerine çekerek aquae sextiae'nin elverişsiz zemininde imha eder. sıra cimbrilere gelmiştir. düşmanını yaz sıcağının altında uzun yürüyüşlere zorlayan marius, vercellae savaşı'nda ikinci kez ezici bir galibiyet elde ederek roma'yı korkulu rüyası olan barbar istilasından kurtarmış olur.
marius'un ordularının mö 101 yılında kazandığı tek zafer bu da değildir. konsülün önde gelen subaylarından biri olan manius aquilius, tecrübeli askerlerden oluşan bir kuvvetle beraber kuzey savaşlarından sicilya'daki yeni bir köle isyanını bastırmaya gönderilmiştir. köle ordusunun büyüklüğü ile alakalı eskiçağ kaynaklarında verilen en yüksek sayı 40.000'dir ve isyancılar, yetersiz komutanlar ile moralini yitirmiş askerlerin karşısında bölgenin kırsal kesimini 3 yıl boyunca ellerinde tutmayı başarmışlardır. ancak marius'un kuvvetlerinin adaya ayak basmasıyla birlikte ikinci sicilya köle savaşı, roma'nın lehine hızlı bir biçimde nihayete ermiştir.
5 yıl içinde gaius marius'un askerleri numidya'yı fethetmiş, cimbri ile tötonları yok etmiş ve sicilyalı köleleri ezmiştir. cumhuriyet kurtarılmış ve halkın, liderlerine olan inancı haklı çıkmıştır. kendisini döneminin en büyük romalısı olarak bulan marius (bkz: primus inter pares), eski emsallerine nazaran o kadar yüksek mertebeye ulaşmıştır ki; devletin yapısı, ağrılığı altında adeta yıkılacakmış gibi çatırdamaya başlamıştır. ahval bu şekilde hasıl olurken, kralların katili sıfatına haiz olan senato ise yeni efendilerine ancak çaresiz ve korkulu gözlerle bakabilmektedir.
kuşkusuz bu kendi kendini yetiştirmiş adam, elde ettiği başarılara yönelik halkın tezahüratının tadını çıkarırken, kalıtsal soyluların züppeliğine küçümseme ve tiksinme karışımı bir duyguyla bakmaktadır. kendisi gibi türedilerin önüne, ehil olmayanları "daha iyi insanların" rekabetinden korumak için dikilmiş olan engelleri, haksız ve kamu çıkarına aykırı olarak görmüş olmalıdır. ancak marius'u, senatörlerin yönetimine karşı bir devrimci, hatta radikal bir reformcu olarak görmek de yanlış olacaktır. aksine, senatoya ve beraberinde getirdiği memuriyet ile ödüllere erişim, tıpkı diğer popülistler, bilhassa da yeğeni julius caesar gibi, onun da siyasi hırslarının zirvesini oluşturmaktadır.
marius'un gerçek anlamda roma tarihine damgasını vurması ise mö 101 - 100 yılları arasına tekabül etmektedir. o dönemde radikal bir pleb tribünü olan lucius appuleius saturninus, muhtemelen gaius'un "teşvikiyle" gallia narbonensis'te savaşmış olan eski askerler için toprak tahsisi sağlayan bir yasa ile sicilya, achaia (bkz: yunanistan) ve makedonya'da yeni koloniler kurulmasına yetki veren bir yasayı gündeme getirir. yakın geçmişte sırayla katlettikleri gracchus kardeşler'in hatırası demokles'in kılıcı misali tepesinde sallanırken senato, öneriye şiddetle karşı çıkar. egemen patrici sınıfının bu denli sert bir muhalif tavır takınmasının asıl sebebi ise; büyük oranda eski asker yerleşimcilerden oluşması önerilen toplulukların, generalin gücünü daha da berkitecek şekilde marius'a sadık ve kalıcı bir blok oluşturacakları korkusudur. hülasa saturninus'un önerisi veto edilir. fakat tam bu noktada sıra dışı ve daha evvel eşi benzeri görülmemiş bir olay cereyan eder: marius kendisine bağlı eski askerleri, senatörlere bağlı ayaktakımını sokaklardan temizlemek, halk meclisini (bkz: comitia curiata) toplamak ve pleb tribününün yasa teklifinin kabul edilmesini sağlamak adına başkente getirir. asker, artık resmen siyaset arenasındadır ve bu bizzat marius'un yarattığı, kendisinden sonra gelecek popülistlerin (bkz: populares) de kullanacağı yeni bir silahtır. gaius'un ismini roma tarihine kazıyacak bir diğer önemli hamlesi ise ordu içinde gerçekleştireceği radikal reformlar olacaktır.
aslına bakılırsa marius, ilk yüksek komutanlık zamanlarında roma ordusunu numidyalılara ve germanlara karşı seferlerinde daha etkin bir askeri araç haline getirmek adına birtakım ıslah hareketlerine girişmiştir. kişisel başarılarıyla en tepeye kadar yükselen profesyonel bir subay olarak, muhtemelen kalıtsal soyluluktan gelen generallere nazaran daha az tutucudur ve kuşkusuz ordunun tevarüs ettiği, insan gücü yetersizliği, zayıf disiplin ve eğitim, düşük moral, sınırlı stratejik hareketlilik ve aynı ölçüde sınırlı taktik esneklik gibi olumsuzlukları gidermek adına kuralları çiğnemeye hazırdır. gerçekten de sulla'nın, pompeius'un, caesar'ın ve augustus'un liderliğinde 200 yıl boyunca zaferden zafere koşan roma savaş makinesi, geç cumhuriyet döneminde marius'un yarattığı yarı - profesyonel askerlerden oluşan ordudur.
askeri alanda yapılan en önemli değişiklik mülkiyet şartının kaldırılması ve proletarii'nin (nüfus sayımında kafa hesabıyla sayılan mülksüz yurttaşlar) lejyonlara katılmasına izin verilmesidir. bu daha önce acil durumlarda (bkz: cannae muharebesi), zaman zaman başvurulan bir uygulamadır ancak bu kez değişiklik kalıcı bir hal almıştır. lejyonlar artık zayıflamakta olan bir toplumsal sınıftan, zorla askere alınan isteksiz kişilerden oluşmayacaktır. askerlik, aralarından pek çoğunun ordunun verdiği ücreti ve askeri kariyeri, işsizlik ve yoksulluk karşısında çekici bir alternatif olarak gördüğü geniş ve giderek büyüyen proletarii de dahil olmak üzere gönüllü ve askerliğe uygun tüm yurttaşlara açık hale getirmiştir.
çok uzak savaş bölgelerinde yıllar boyunca kalacakları seferlere gitmeye hevesli, uzun süre görev yapan ve daha sert eğitilen bu askerlere aynı zamanda marius'un katırları da denmektedir. zira hareketliliği artırmaya kararlı olan generalleri, ordunun beraberinde taşıdığı yük katarlarının boyutunu azaltmış ve temel teçhizatı (ağır bir tunik, askeri pelerin, ağırlığı 20 kg'dan fazla olan zırh ve silah, yemek pişirme gereçleri, çit kazıkları, siper kazma araçları, günlerce yetecek tayın, su mataraları ve kişisel eşyalar) askerlerin sırtlarına yükletmiştir.
hastati, principes ve triarii arasındaki eski ayrıma ve bununla birlikte lejyonların 120 kişilik maniples'e bölünmesine son verilmesi de yine marius döneminde yapılan askeri reformlardan bir tanesidir. geleneksel anlayış yerine artık tüm lejyonerler aynı silahlara pilum (bir çeşit mızrak) ve gladius'a (kısa kılıç) sahiptir ve yaklaşık 500 askerden oluşan tabur boyutunda bir birim olan kohort (bir lejyonun onda birine tekabül etmektedir) temel taktik birim haline gelmiştir. miğfer ile zincirli zırh giyen ve büyük oval ya da dikdörtgen kalkanlar taşıyan lejyonerler hala ağır piyadelerdir fakat görece durağan ve esasen savunmaya yönelik bir hatta sabit kalmak yerine, artık bağımsız birimler halinde örgütlenmiş hareketli ani taarruz birliklerine dönüşmüşlerdir.
roma'nın yeni askerleri demokratik bir devrimin öncüleri değillerdir ve imtiyaz sahibi özel bir çıkar grubu olarak yalnızca "kendileri" için savaşmışlardır. marius ve hizbi ise gerçekleştirdikleri devrim niteliğindeki hareketin akabinde 10 yıl daha roma siyasetinde hakim güç olmaya devam edeceklerdir. geç cumhuriyet tarihinin bir sonraki büyük krizi, askerlerin halkçı bir reformcu kadar muhafazakar bir diktatör için de aynı şevkle savaşacaklarını gösterecektir (bkz: sulla). roma'nın kabuk değişimini tamamlaması artık an meselesidir ...
konuya dair daha fazla bilgi edinmek isteyenlere mary beard'den spqr - antik roma tarihi, suetonius'tan on iki caesar'ın yaşamı, adrian goldsworthy'den roma nasıl çöktü ? / bir süper gücün ölümü ve neil faulkner'dan roma: kartalların imparatorluğu adlı eserleri tavsiye ediyorum.