Prenses Diana Hakkında Yanlış Bilinenler

Son iki yüzyılın en önemli magazin figürlerinden biri olan Prenses Diana hakkında bazı yanlış algılar var.
Prenses Diana Hakkında Yanlış Bilinenler

prenses diana, hakkında doğru zannedilen çok fazla yanlış olan tarihi bir kişilik. son iki yüzyılın belki de en önemli magazin figürü. (en kaliteli magazin de royal magazin oluyor be, gurme bir tat bırakıyor damakta.)

bence en büyük yanılgı diana’nın evlilik motivasyonu konusunda yaşanıyor

diana’nın spencer’lara “laf getirmemek için” aslında “evlenmekten vazgeçtiği halde oyunda kaldığı” söylenir. halbuki diana’nın ailesinin tüm bireyleri ile arası bariz biçimde çok kötü. ablaları kıskanıyor; erkek kardeşi hep mesafeli. kendi ailesi tarafından da pek sevilmiyor, yer yer aşırı dramatik ve bazen manipülatif olmakla suçlanıyor.

dolayısıyla ne monarşiyi ne de aristokrat ailesini korumak gibi, yaşatmak gibi falan bir gayesi yok.

“müstakbel ingiltere kralı bana değer veriyor, o hâlde o harika biri” diye düşünüyor, bu kadar. kendi ifadesi bu.

ihmal edilmiş, sevgisiz kaldığına inanan bir çocuk, kendi beyanına göre “doymaz bir ilgi ve sevgi açlığı çekiyor”, büyük ihtimalle de histriyonik bir karakter. dolayısıyla bu validasyona (halkın da aşırı ilgisiyle birlikte) resmen bağımlı oluyor.

engeller çıktıkça vazgeçmek bir yana dursun, bizatihi kendisi charles’la evliliğini takıntı haline getiriyor ve gerçekleşmesi için müthiş bir çaba sarfediyor.

“öğretmenlik yapmak isteyen, dans etmek isteyen güzel ve masum kızı zorla çirkin prensle evlendirdiler” hikayesi müthiş sattığı için bunu gayriresmi tarih haline getirdiler fakat; charles’tan çok daha önemsiz bir figür olan prens harry’nin hayatında bile, ilgiden bunalıp, bırakın evlenmeyi, harry ile çıkmayı reddeden en az 10 kadın var. gerçekten istemeyince olmuyor yani. saraya adımını atınca çıkamıyorsun diye bir şey yok; tam tersine saraya girip de zorla çıkarılan kadınlarla dolu bunların tarihi.

yüzde yüz emin olmak mümkün değil, ama bana kalırsa, pek çok royal magazin veteran’ının da inandığı üzere, “seçilmiş”, “onaylanmış” ve “ilgi odağı” olmanın büyüsü altındayken, charles’ın sevgisizliğine, küstahlığına katlanabileceği yanılgısına düşüyor, çünkü zaten sevgisizliğe ve nobranlığa çok aşina.

ama charles’ın ne menem bi ruh hastası olduğunu doğru okuyamamış ve hafife almış olabilir. belki de alışkın olduğu, tanıdığı travmaya, aile öyküsüne bağlı kaldığını da söyleyebiliriz.

fakat charles’ın nasıl bir freak olduğunu da, camilla’yı da (aralarında ilişki olmasa bile bir arkadaşlık, münasebet olduğunu) çok iyi biliyor, bu net. camila’yı ve charles ile aktif bir ilişkileri olduğunu charles’ın tüm çevresi biliyordu; üst aristokratlar, polo çevresi, charles’ın özel arkadaş grubu, saray çalışanları, royal tour gazetecileri... diana “herkes biliyordu, bir tek ben bilmiyordum” diyor; ama bunun nişan aşamasında olduğunu atlıyor herkes. sanki evlilikten sonra öğrenmiş gibi anımsıyor. zaten bu charles, sidikli amcası gibi, itildikçe yasağa çekilen, hayır dendikçe bi kadına daha çok düşen, bağımlı kişilikte biri. bu nesilde de aynı dinamiği harry ve meghan’da görüyoruz. diana henüz evlenmeden evvel evliliğinin bir düzmece, aldatmaca olduğunu idrak ediyor. “vatana olan aşkından, görev bilincinden, halka olan sevgisinden” hayır diyememiş ama…

bana kalırsa gözünü esas kör eden işin “aile” kısmı olmuş; çünkü windsor’lar -özellikle de phillip- diana’ya gaslighting’in kralını yapmış hakkaten, gerçekten bir “aileye” gireceğini ve hatta “çocuk doğurarak charles’ı düzeltebileceğini” falan sanıyor.

aileye kabul töreninde resmen yalanlarla inisiye etmişler kadını, gerçekten kendini aile büyüklerine sevdirdiğine inandırılmış, büyük bir manipülasyona uğramış. balmoral’da ava giderken avlanmak…


ikinci en büyük yanılgı da paparazzilerle olan ilişkisi hakkında

diana’nın ilk baştan itibaren basının çılgın ilgisi yüzünden travma yaşadığı, paparazzilerden aşırı nefret ettiği bilinir ama aslında aralarında simbiyotik bir ilişki var. (aynı fenomeni gelini meghan’da da gördük; fakat diana’nın puppy eyes + hare etkisi onda olmadığı için kimse bu anlatıyı yemedi.)

diana’nın doğrudan paparazzileri çağırdığı, kullandığı, onlar aracılığıyla mesaj verdiği, onlara yem attığı belki de yüzlerce olay var.

ünlü martin bashir olayında bile diana’nın manipüle edildiği “gerçeği” resmi olarak 20 sene sonra açıklandı; çünkü “öldürüleceğine dair paranoyalarını martin bashir besliyordu” demek hem kraliyeti hem de charles’ı aklıyordu. işlerine geldi resmen.

halbuki diana’yı kardeşi bile defalarca uyarmıştı bashir konusunda, tüm yakın arkadaşları, hatta avukatları… fakat o charles’ı ve camila’yı yok etmek için bashir’i kullanmak istedi, pimini çektiği bomba uzun vadede beklemediği şekilde elinde patladı.

röportaj sonrası halk nezdindeki imajı eşi benzeri görülmemiş oranda güçlenince (hayatının belki de en iyi pr çalışmasıydı) olayları yönetebileceğini, özellikle çocukların vesayetinde söz hakkı olabileceğini düşünüyordu. fakat kraliyet, 5000 yıllık devlet aklıyla bu olayı diana’yı “dengesiz, sorumsuz, ruh hastası” olarak göstermek için kullandı.

charles “artık son damla da taştı” diye diana’yı tamamen aile dışına itti (ona aradığı fırsatı vermiş oldu) ve fiziksel güvenliği/statüsü/rutinleri elinden alınarak belki de ölümüne giden süreci hızlandırdılar.

üstelik bu diana’nın çocukları ile ilişkisinde de bir dönüm noktası. çocukları yerine sevgililerini, tatilleri, seyahatleri tercih ediyor diye zorbalanmaya başlıyor bundan sonra. tabloid’lerle, paparazzilerle ilişkisindeki kontrolü, tepe hakimiyetini kaybediyor.