Peyami Safa ve Cahit Sıtkı'nın 15 Yıllık Dostluğu, Nazım Hikmet Yüzünden Nasıl Bozuldu?

Peyami Safa ve Cahit Sıtkı Tarancı'nın bir zamanlar sıkı dost olduğunu ve sonrasında bozuştuklarını biliyor muydunuz?
Peyami Safa ve Cahit Sıtkı'nın 15 Yıllık Dostluğu, Nazım Hikmet Yüzünden Nasıl Bozuldu?

peyami safa ile cahit sıtkı tarancı’nın büyük dostluğu aralarındaki ideolojik farklılıklar, özelinde ise nazım hikmet yüzünden bozulmuştur.

cahit sıtkı lisedeyken eleştirmen nurullah ataç’a şiirlerini gönderir. nurullah ataç “şiire yeteneğin yok vaz geç bu sevdadan” diye cevap verir. cahit sıtkı, cumhuriyet gazetesinde yazan ve ününün doruğunda olan peyami safa’ya aynı şiirleri gönderir. peyami safa çok etkilenir ve cahit sıtkı’yı gazeteye çağırır, onu edebiyat dünyasına yeni yetenek diye tanıtır. ikilinin 15 yıl süren dostluğu bir mektupla bu şekilde başlamıştır. peyami safa, cahit sıtkı’nın ilk şiir kitabı “ömrümde sükût” u yayımlamasına yardımcı olur. cahit sıtkı ilk kitabını peyami safa’ya ithaf eder, dostlukları öyle sıkıdır ki peyami safa hakkında bir kitap yazar.

1940'larda İstanbul.

öte yandan dokuzuncu hariciye koğuşu romanını nazım hikmet’e ithaf edecek kadar kendisiyle çok sıkı dost olan peyami safa, nazım hikmet’le ideolojik nedenlerle fikir ayrılığına düşer. bu ayrılık sırasında cahit sıtkı “bu memleketin en yağız evladı nâzım ağabey / hapislerde çürür...” diye bir şiir yazar. peyami safa buna bozulur ve cahit sıtkı marksizmden ne anlar mealinde bir yazı döşenir. daha sonra bir meyhanede peyami safa ve cahit sıtkı hafif tertip kavga ederler. bu olay ikilinin son görüşmesi gibidir.

cahit sıtkı ödül kazandığı otuz beş yaş şiirinde “hayata beraber başladığımız dostlarla da yollar ayrıldı bir bir” dizesinde bu dostluğun bittiğini ima eder. peyami safa da bu göndermenin kendisine yapıldığını anlar. ikilinin dostlukları böylece sona ermiş olur.

peyami safa bu küslüğe rağmen yine de cahit sıtkı’yı sevgiyle anmıştır. cahit sıtkı öldüğünde hakkında şöyle yazar:

“aramızda geceli gündüzlü, on beş yıl sürmüş bir dostluk vardı. o tarihlerde beni onsuz, onu da bensiz görmek zordu. sonra ankara’ya gitti, kendini içkiye verdi. (burada çevresi yüzünden fikirlerinin değiştiğini ima ediyor.) ... ... ah cahit’ciğim, cahit’ciğim... tıkanıyorum. bazı hislerin kaderi her türlü ifade şansından mahrum olmaktır. bilirsin ve belki sen de, artık yazılma imkânlarını aşan hisleri hiçbir şekilde bize nakledemeyeceğin için dilin tutuldu, hareketsiz kaldın ve nihayet öldün. ölümden bir şeyler umarak.”