Pahalı Figürleri ve 650 Kitabıyla Masa Üstü Strateji Oyunlarının Babası: Warhammer 40000
warhammer 40k, hobilerin ağababasıdır
inanılmaz derin bir hikaye arkaplanı ile bundan 38 bin yıl sonraki gelecekte savaşmak için plastik modeller, askerler, uzaylılar ve yaratıklar ve bunların araçlarını kural kitaplarını alıyorsunuz, boyuyorsunuz ve çok dengeli (yersen) kurallar eşliğinde gidip sizin gibi almış boyamış insanlarla bunları savaştırıyorsunuz.
öncelikle, ben sanatın ticaretle buluştuğunda, insanlara bunu satmak için güzel olmak zorunda bırakıldığında ulvi gücünden kaybetmek zorunda olduğunu düşünenlerdenim. sanatçı bir şeyi sadece güzel olduğu için yapsın ve başka hiçbir amaç gözetmesin. sanat sanat için olsun. satsın diye bir motivasyonu olmasın. gerçek sanat bence odur. tolkien orta dünya'sının star wars'a olan üstünlüğü mesela bence oradadır.
ama warhammer 40k söz konusu olduğunda ise argüman çok değişik. işte öyle bir sanat türü ortaya çıkaralım ki tek amacımız satmak olsun, ama ötesini berisini dibini de öyle bir döşeyelim ki artık çok da farketmesin.
demin üşenmedim saydım. tamı tamına 652 roman yazmışlar bu oyunun arkaplanı için. altı yüz elli iki. size plastik asker satmak için verilen emeğe bakın. ama öyle bir çaba olunca da sanatın ulvi gücü kitapların sayı gücüyle bir şekilde dengeleniyor.
652 romanı çok çok kısa özetleyecek olursak
* bizim bildiğimiz evren ve bir de warp denen zahiri bir boyut var. bizim yaşadığımız evren nasıl madde evreni ise, bu warp da duygu evreni. insanın (ve diğer tüm canlıların) ruhları buraya ait ve ölerek buraya dönüyorlar. dünyadaki çok yoğun duygu patlamalarına sebep olan olaylar, -mesela holocaust- warp içinde fırtınalar koparıyor. warp'u daha büyütüyor ve güçlendiriyor.
* warp içinde aklın almayacağı çirkinlikte yaratıklar, zebaniler, ve karanlık tanrılar vs var. bunlar 4 ana varlık olarak biçimlenmişler.
* (bkz: khorne) kan ve ölüm tanrısı. kurukafalardan bir tahtın üzerinde kan denizleri arasında oturan bir büyük abimiz.
* (bkz: tzeentch) büyü denen herzenin kaynağı, sonsuz akla sahip yalanlar üstadı. olacak her şeyi bildiği söyleniyor. hep bir planı var.
* (bkz: nurgle) çürümenin hastalıkların ve bozulmanın tanrısı. kokusundan görünüşüne her şeyiyle iğrenç.
* (bkz: slaanesh) aşırılığın hazzın isteğin vs tanrısı/tanrıçası.
* hikaye de o ki, dünyanın antik çağlarında ne kadar psişik cinci üfürükçü şaman kabile büyücüsü varsa toplanıyorlar. hepsi bir şekilde warp'un ve bunun getirdiği tehlikelerin farkındalar. insanlığın duyguları yüzünden kendisini frenleyemeyerek warp'ta son bulacağını düşünüyorlar ve hepsi aynı anda tek bir üstün insana can vermek için ritüel intihar düzenliyorlar. insanlığın bütün kolektif psişik cinci hoca güçleri o gün doğan tek bir çocuğa aktarılıyor. kendisine bugün the emperor diyoruz.
* emperor ilginç bir şekilde anadolu'da sakarya ırmağının kıyısında bir yerde doğmuş. kendisi ölümsüz. kimsenin aklının alamayacağı güçlere sahip ancak açığa çıkıp kendini ifşa etmiyor. antik yunanlılar, mısırlılar, romalılar, orta çağ, coğrafi keşifler, aydınlanma, dünya savaşlar vs derken emperor hep bir yerlerde yaşıyor ama nerede ne yapıyor bilmiyoruz. yani bugün hikayeye göre aramızda böyle 8 bin yaşında adaleli kartal bakışlı bir yiğit yaşıyor.
* sonra bizden sonraki yüzyıllarda insanlık teknolojiyi abartıyor. diğer yıldızlara gidebilmenin yolunu da keşfediyorlar. insanlık ışık hızını warp sayesinde aşabiliyor. warp'ta zaman mekan gibi duygular olmadığı için güneş sisteminde bir yerden warp boyutuna geçip galaksinin diğer tarafında çıkabiliyorlar. mars'ta kolonileşiyorlar.
* ancak teknoloji ve insanlığın başından sonuna hiç değişmeyen bir numaralı laneti olan din mevhumu insanlığın başına en sonunda büyük sıkıntı çıkarıyor. dünyayı yaşanmaz bir hale getiriyor. o dönemi romanlarda "teknolojinin kara çağı" olarak adlandırıyorlar.
* nihayet emperor bu esnada eaah yeter tamam diye insanlığın kurtarıcısı olarak ortaya çıkıyor. insanlığın her anına şahitlik etmiş, her derdini bizzatihi görmüş, ne ona zarar veriyor ne vermiyor bilerek düşmanını dostunu belirliyor ve yönetimi kısa zamanda ele geçiriyor. bakarak adam öldürebilen, fikir okuyabilen, insanlara bir komutuyla diz çöktürebilen bedenen ruhen vs aşmış bir varlık kendisi. altından zırhlarını giyip en büyük düşman olarak gördüğü şeye dine savaş açıyor.
* emperor gibi tanrı güçlerinde ölümsüz bir varlığı görünce dinler yavaş yavaş zaten çözülüyor. kendisi de kiliseleri camileri yıkarak insanlığı mantık çerçevesinde seküler bir rotaya oturtuyor. ancak kendisine gizliden gizliye tanrı diye tapıyorlar.
* kendi genlerinden 20 adet oğul klonluyor ve bunlar çok güçlü yarı tanrı varlıklar oluyorlar. kendilerine primarch deniliyor. hepsinin görünüşü, karakteri, gücü başka başka.
bir tanesi kanatlı (bkz: sanguinius)
biri ölüm makinesi (bkz: angron)
biri taktik üstadı (bkz: roboute guilliman)
bir diğeri onurla vs kafayı yemiş (bkz: lion el johnson).
bunun gibi daha bir sürü var
(bkz: fulgrim)
(bkz: rogal dorn)
(bkz: alpharius)
(bkz: konrad curze)
(bkz: corvus corax)
(bkz: ferrus manus)
(bkz: jaghatai khan)
(bkz: perturabo)
(bkz: mortarion)
(bkz: leman russ)
(bkz: magnus the red)
(bkz: lorgar)
ancak hepsi babalarından gelen güçle bedenen ve ruhen aşmış kişiler oluyorlar. ancak şimdi özetleyemeyeceğim 5-6 romanda gerçekleşen mevzularla warp'ta bulunan karanlık tanrılar bu klonları warp'a çekiyorlar. oradan çıkıp yeni doğmuş bebekleri farklı gezegenlere babaları bulamasın diye saklıyorlar falan. nihayetinde emperor yıllarca uğraşıp oğullarını buluyor. bütün bu primarchların karakter çözümlemelerinin hikayelerinin anlatıldığı en az birer roman var.
* o noktada emperor bu böyle olmayacak diye silahlanmaya karar veriyor ve bulduğu oğullarının genlerini taşıyan ve insan üstü askerlerden oluşan ordu lejyonlar yaratıyor. kendilerine gezegenler, yıldız sistemleri ihsan edip kolonileştiriyor ve buralarda sayılarını binlerle çarpıp gelen askerler genlerini taşıdıkları primarch'ın halet'i ruhiyesini taşıyan kendisini andıran çok güçlü askerler oluyorlar. isimlerine (bkz: space marines) diyoruz. emperor ve primarchları bunlarla galaksiyi resmen ele geçiriyorlar: (bkz: the great crusade)
* bu noktada warp içinde bulunan kaos tanrıları bakıyorlar ki bu emperorla işimiz var. insanlığın en zayıf noktası olan kibiri kullanarak primarchların en güçlülerinden biri olan (bkz: horus lupercal)'ı kafakola alarak babasına karşı kışkırtıyorlar.
emperor da evet çok güçlü falan ama pek de bir baba figürü gibi değil. oğulları savaşırken kendisi dünya'da başka şeylerle meşgul oluyor. horus'un babasına karşı isyan bayrağını açmasını sağlayıp işte bu galaktik insan imparatorluğundaki en acı en kanlı şeylerin vukua gelmesini sağlıyorlar. (bkz: horus heresy) horus heresy tam 56 roman sürüyor. kardeş kardeşi gezegen gezegeni kırıyor.
* horus heresy'nin sonunda horus dünyaya saldırıyor ve emperor kılıcını alıp bizzat oğluna karşı savaşa gidiyor. aşağıdaki gibi bir karşılaşmanın sonunda emperor oğlunu geri kazanmaya çalışıyor ancak bu esnada ağır yaralanıyor. oğlundan ümidi kesip bir saniyeliğine kızgınlığını horus'a odaklayınca devasa bir psişik güç dalgasıyla dört kaos tanrısının avatarı olmuş horus'u öldürüyor. iç savaş bitiyor.
* yaralı haline bakınca anlıyor ki durum pek iyi değil, orada olan primarch oğullarına direktif verip kendisini altından bir tür tahta oturtmalarını ve öyle bırakmalarını istiyor. oğulları babalarını tahta oturtup garip mekanizmasını da kalbine beynine vs bağlıyorlar
* ve emperor ondan sonra hiç konuşmuyor, hiç tahttan inmiyor. yaşadığına dair emareler var ama sonraki 10 bin yıl boyunca şu hale geliyor:
ancak sonradan anlıyoruz ki altın taht aslında bir tür deniz feneri gibi bir şeymiş. emperor'da nasıl bir psişik güç varsa warp'a giren uzay araçları altın tahta bağlı olan astronomican isimli devasa yapının yaydığı ışık sayesinde warp içinde yollarını bulabiliyorlar.
emperor orada oturarak bütün insanlığa diğer dünyalara gidebilme yolunu veriyor. ancak warp tehlikesine de açık hale getirmiş oluyor tabii.
bu ana kadar olan kısım 30 bin yılı kapsıyor, 10 bin daha var
* emperor tahta oturduğu andan itibaren varisleri böyle galaktik bir imparatorluğu emperor'un prensipleri ile yönetemeyeceklerini görüyorlar. zira kendilerinde öyle psişik güçler falan haliyle yok. bu imparatorluğu hayal edilebilecek en distopyan en karanlık, yaşaması en zor bir hale büründürüyorlar. korku imparatorluğu yapıyorlar resmen. bu durumu da meşrulaştırmak için emperor'un en istemediği şeyi yaparak kendisine tanrı mevhumu addediyorlar. emperor artık galaksideki binlerce gezegende yaşayan trilyonlarca insan için tek tanrı haline geliyor. üstüne bu altın taht sadece psişik enerjiyle çalıştığı için günde iki bin kadar psişik güçleri olan insan evladını tahta bağlayarak öldürüyorlar. insanlıkta öyle bir nüfus var ki iki bin psişik hiçbir şey değil. neyse romanlar daha sürüyor şu an da yanılmıyorsam 41003 yılına gelindi.
* yani öyle bir noktadaki hikaye, emperor aslında ölümsüz ve tahttan iki üç saatliğine ayrılsa komple bedenen ve ruhen yenilenmiş olarak gelir, sonra gözünü açar ve bir bakar ki kendisini en nefret ettiği şey olan din herzesinin merkezine koymuşlar ve tapınıyorlar cinnet geçirerek herkesi eritebilir. ama kendi kendine ayrılamıyor, ve insan imparatorluğunu yönetenler de astronomican yüzünden (ve göt korkusundan) tahtın fişini çekmiyorlar. statüko en çok onlara yarıyor. reis geri dönsün diye bekliyor bütün hayranlar. ömrüm yeterse belki geri dönüp herkesi patlattığını okumak nasip olur.
* emperor'un kurup mürüvvetini göremediği imparatorluk olan imperium içinde türlü kurumlar kuruluşlar ordu tipleri vs var. en kalabalık olan astra militarum işte bildiğimiz uzun dönem askerin uzay görmüşü. savaş alanında hayatta kalma süresi 40 saniye falan. ancak trilyonlarca oldukları için savaşı asıl götürenler hikayede bunlar. şöyle bir fan art yapmışlar, space marine ile karşılaşan guardsman.
* imperium faction'u en geniş olan kısım. içinde mechanicus'u custodes'i, space marineleri ile bir koca dünyayı barındırıyor.
* neyse işte insanlar da tek ırk değil. aeldari / eldar denen uzay elfleri gibi zarif ancak psişik olarak aşmış varlıklar da cirit atıyorlar. sonra anlıyoruz ki kaos tanrısı slaanesh aslında bu şerefsizlerin aşırılıklarından falan vücud bulmuş, onların da başka büyük dertleri var.
* bunların bir de karanlık kuzenleri drukhari / dark eldar var ki, warptan ayrı webway denen bir ışık hızından öte bir seyahat yöntemi bulmuşlar. hatta bu uzay zaman bükmüş solucan deliklerinde şehir mehir kurmuş yaşıyorlar ama korsan gibi.
* necron denen ilk insandan milyar yıl önce ortamın tozunu attıran antik uzaylı ırkları vs var. tomb world denen mezar dünyalarında metal bedenlerinde uyuyorlar.
o gezegene inilirse kalkıp ebenizin örekesini gösteriyorlar.
* kaos işte warp'taki karanlık tanrıları izleyenler ve horus heresy'de karşı tarafa geçmiş olanlarla warptaki zebanilerin vs toplamı felaket bir güç. arada bir çıkıp galaksiyi tehdit edip yakıp yıkıp kayboluyorlar.
* arada tau gibi yalnız 6000 yaşında çok yeni bir uygarlık çıkmış. bu mavi derili uzaylılar da işte iyilik gibi setting'e çok aykırı bir şeyle motive olmuşlar. çok iyi ateş ediyorlar ama biraz kırılgan bir ırk.
* ve aslında en büyük felaket de bu astronomican denen uzay deniz fenerinin galaksinin dışından psişik enerjiye duyarlı varlıkları çekiyor olması. (bkz: tyranid) denen herşeyi yiyip bitiren yaratık ırkı insanlık warp'u kullandıkça samanyolu galaksisine daha da yaklaşıyor. bilinen evrenin %70'inde meğer bunlar hüküm sürüyormuş, bir komple gelirlerse şans sıfır yani.
tehdidin boyu da galaksinin boyuyla kıyaslı olarak şöyle anlatılıyor.
şöyle de bir videoları var.
bu dipsiz kuyu arkaplanın yalnızca özeti. bir girilse daha neler var. ikonografisinden, komple soundtracklerine, milyarlarca konsept çizimden, 49 bilgisayar oyunundan eşantiyonlarına koca bir franchise bu.
gelelim hobiye
bu mereti oynamak pahalı. türkiye'de yaşanıyorsa, türk lirası değer kaybettikçe daha da pahalı. ortalama bir warhammer 40k savaşının 2000 puandan yapıldığı hesap edilirse bir ordunun ilk ünitelerini sıfırdan dükkanından kutularıyla, boyasız ve birleştirilmemiş halde almak 75-80 sterline geliyor. 560 lira.
komple bir ufak ordu 450-500 sterline falan geliyor.
sonra bunları boyayacaksınız. oradan da güzel para kırıyorlar. tanesi 3 sterlinle 4.5 sterlin arasında değişen 200 küsür boya var.
sonra sıfır fırçalar, bunları boyamak için ayrı masa, astar için sprey, daha profesyonel boyamak için airbrush. orduyu taşımak için çanta. daha da güzel görünen sanat eseri ordular için de forgeworld denen elit bir ordu tasarım merkezleri var. ona giderseniz ev parası ediyor. ordumda her şey olsun diyorsanız da işte ilk doğan çocuk sol böbrek gelecek 20 yıllık köleliğiniz falan edebilir o fiyat.
sıfırdan bir ordu bir araya getirmek için gereken zaman, para ve emekle bir araba çok rahat alınır. o yüzden bu öyle böyle bir hobi değil. nitekim çocukken plastik askerleri dizip dıkşın dıkşın diye oynayan biz şimdinin yaşlı nesilleri de kendisine çeken çok cazip bir havası var. dahası her bir askerin üniforması çantası silahını boyadım derken o modelle bir tür bağ da kurmuş oluyorsunuz. savaşta ölmesin istiyorsunuz. çok garip.
ben türkiye'de bu mereti oynayamadım zira vaktinde fiyatları el yakıyordu. yurt dışında ise ucuz olmasa da artık daha karşılanabilir bir hobi olduğundan bodoslama girmiş bulundum. çıkamıyorum. çıkmaya da niyetim yok şimdilik zira çok güzel ortam.
ama şöyle de bir şey var ki bu mereti oynayanların bulunduğu geek ortam da çok rahat takılınabilecek bir yerdir. istanbul'da vaktiyle bir parlayıp sönmüş olan sihir kafe atmosferini ucundan yaşatır. herkes nerd herkes geek ancak hobiye herkes farklı bir açıdan girdiği, kimi kitapları okuyarak başladığı kimi boyamayı sevdiği kimi satranç gibi oynamaktan hoşlandığı için geliyorlar. fantasy işte bir kaçış edebiyatıysa kaçışın en renkli en ucu bucağı olmayan hali bu. hanımın çocuğun arabanın evin işin derdinden 4-5 saatliğine kaçış için bence bulunmaz nimet.
türkiye'de bu işin merkezi bildiğim kadarıyla pegasus oyuncak diye bir mekan. cadia kapısı diye de whatsapp / facebook grubu var. öyle grup diyip de geçmemek lazım, yurt dışında turnuvalarda falan bizi milli takım gibi bayraklı mayraklı gidip temsil eden adamlar bunlar. her cts pazar oynamasanız da gidip izleyebilirsiniz. izlemesi de oynaması kadar bence keyifli.