Osmanlı'daki Muhtemelen En Ağır Cezalandırma Yöntemi: Çengel Cezası

Osmanlı'da, ağır bir suçun şüpheye pek de mahal bırakmayan bir faili varsa vücudu bildiğiniz çengele asılıyordu bir zamanlar. Detayları inceliyoruz.
Osmanlı'daki Muhtemelen En Ağır Cezalandırma Yöntemi: Çengel Cezası

çengel cezası, osmanlı devleti'nin acımasız yüzünü gösteren bir ceza türü. gelin nasıl bir şeymiş hep beraber bakalım.

öncelikle osmanlı devleti'nde birçok ceza türü vardır, bunlardan en kötüsü kazık cezasıdır. suçlu bildiğiniz ucu iyice sivriltilmiş kazığa oturtulur. hatta kazığın tüm iç organlardan geçmesi ve ağızdan çıkması bile mümkündür. uygulamanın eflak bölgesinden geldiğini söyleyebiliriz. çünkü genellikle voyvodalar tarafından verilen bir ceza türüdür. (bu başka bir yazının konusu olabilir) dibekte dövmek, asmak, tekme tokat dövmek, suçluyu bağlayıp vücudunu bıçakla oyup mum koyarak devenin üzerine yerleştirip kan kaybından ölmesini beklemek gibi farklı yöntemler de mevcuttur.


fakat bir de çengel cezası vardır

hatta osmanlılar kendi aralarında beddua ederken "çengel çiçeği olasıca" derlermiş. ceset morardığı için cezalılar "çengel lalesi" olarak da isimlendirilmiştir. bu beddua biçimi o dönemin şiirlerine de yansımış, bazı dizelerde değinilmiştir.

çengel cezası genellikle ağır suç işlemiş insanlara verilirdi. celali isyancıları, zina ederken toplu halde basılmış olanlar, toplum düzenini bozanlar vs. bilinen bir diğer konu ise, korsancılıkta da çok yaygın bir uygulamadır. denizlerin hakimi olan bu insanlar sefer dönüşünde mutlaka yanlarında çengele asılmak için esir getirirlerdi. osmanlı'ya dönersek; çengel cezası verilirken çoğunlukla mahkeme süreci oldukça kısa olur. çünkü suç oldukça barizdir ve failin kimliği açıktır.

çengel cezasında en çok tatbik edilen yöntem: suçlu çengel cezasına çarptırıldıktan sonra halka duyuru yapılır. meydan cezalandırma için özenle hazırlanır. bir görevli mahkumun adını, işlediği suçları anlatır. kalınca kalaslarla ya bir yer yapılır ya da bunun için özel olarak yapılmış kuleler vardır. yüksekçe bir yere demir çengel asılır. suçlunun kıyafetleri tamamen çıkarılır, elleri ve kolları iyice bağlanır. çengele saplanan mahkum halkın teşhirine bırakılır. böylece çengel neresine denk geldiyse öldürücülüğüne göre süreci de değişiyor.


eğer ağır bir suç işlenmişse cezanın uygulama biçimi değişiyor

dikkat edilen husus, çengelin iç organlara denk gelmemesi. çünkü bu ihtimalde ölüm daha hızlı gerçekleşiyor. caydırıcılığı arttırmak için ölüm sürecinin uzaması maksadıyla iki yahut üç gün öleceği biçimde çengele saplanıyorlar.

meşhur üç kişinin sıralı olarak çengel benzeri bir demire vücudunun belli yerleri saplanarak asıldığı bir minyatür vardır. o minyatür, "şehzade mustafa benim" diyerek taraftar toplamaya çalışan sahte şehzade mustafa'lara uygulanmıştır.

çengel cezası sadece istanbul'da değil, taşrada da tatbik edilen bir idam biçimidir. 16. yüzyılda rodos adasında yaşayan bir kadın gayrimüslim bir adamla zina ederken basılmış. kadın bir askerin eşi olunca işin rengi değişmiş. maalesef çengel cezası ile idam edilmiştir.

çengelin en çok uygulandığı dönem 17. yüzyıldır. eminönü meydanına yakın bir mevkide iskele civarında kalın kalaslardan yapılmış olan kule bu maksatla kullanılmaktaydı.