Osmanlı Döneminde Şehzadeler Nasıl Bir Eğitim Alırdı?

Osmanlı'nın yönetimini, padişahları daha iyi anlamak için şehzadelerin nasıl yetiştirildiğine bakmak bakış açımızı genişletecektir. Çünkü şehzadelik, padişahlığın arka planıdır.
Osmanlı Döneminde Şehzadeler Nasıl Bir Eğitim Alırdı?

on beşinci ve on altıncı yüzyıllarda padişahların erkek çocuklarına “çelebi” denilmiştir. türkçe bir kelime olan çelebi; görgülü, bilge, terbiyeli ve olgun anlamlarına gelmektedir. şehzade sözcüğü ise farsça olup, “şah” ile “oğul” anlamındaki “zade” kelimesinin birleşmesidir. şehzade ünvanı on yedinci yüzyılda kullanılmaya başlanmıştır. padişahın haseki, gözde ve cariyelerinden doğmuş fark etmez erkek çocukların hepsine şehzade denilmiştir. şehzade’nin avrupa’da karşılığı prenstir (başka unvanlar da kullanılmıştır: paşa, emir, çelebi ve sultan).

osmanlı devleti, türk devlet geleneğinin bir devamıdır. bu yüzden kısaca selçuklu devleti’nde şehzadelerin durumuna bakalım

selçuklu devleti’nde şehzadeler idari ve askeri tecrübe kazanması için, eyaletlere melik (vali) olarak atanırdı. yanlarına onları yetiştirmesi için atabey verilirdi. atabey, uzun yıllar devlet hizmetinde bulunmuş tecrübeli kimselerdi. selçuklu döneminde bilinen ilk atabey ünlü vezir nizamülmülk’tür. sultan alp arslan tarafından 5 yaşında olan melikşah’a atabey olarak tayin edilmiştir.

osmanlı devleti uzunca bir süre selçuklu devleti’ndekine benzer bir uygulama yapmıştır. lala ile şehzadeyi, bir sancağa göndermiştir. taht kavgaları, şehzadelerin başına buyruk hareketleri gibi sebeplerle kafes usulü denilen sisteme geçilmiştir. sancak sistemi ve kafes sistemi üzerinde duracağım ancak şehzadelerin doğumu, sünneti, eğitiminden biraz bahsedelim.

şehzadenin doğumu

padişah çocuklarının doğumuna “veladet-i hümayun”(kutlu doğum) denilmekteydi. şehzade doğduğu zaman önce bir hatt-ı hümayunla (padişah fermanı) sadrazama bildirilirdi. şehzade için her gün beş vakitte yedişer top atılır(doğan çocuğun cinsiyetine veya kaçıncı sırada dünyaya geldiği göre atılan topların sayısı değişebilirdi), sadrazam, şeyhülislam, vezirler, kazasker, yeniçeri ağası ve diğer devlet önde gelenleri saraya davet edilirdi. ülkenin her yanına fermanlar gönderilerek halk şehzadenin doğumundan haberdar edilir ve doğum şer’i mahkeme sicillerine kaydedilirdi.

çocuk doğar doğmaz iyi bir aileden, genç ve bebekli bir kadın sütnine (daye, taya) olarak atanırdı. anneye destek olarak sütnine de çocuğu emzirirdi. ayrıca sarayda yetişmiş deneyimli, zeki cariyelerden bir de dadı tayin edilirdi.

bebek bir yaşında sütten kesilirdi ve yanına bir görevli verilirdi. bu görevlilere “lala” denilirdi. lala, şehzadenin olgunlaşmasını sağlayan “atabey” gibiydi. lala, çocuğun bakımını ve yetiştirilmesini kontrol ederdi.

şehzadenin sünnet düğünü

-şehzadelerin sünnet düğünleri büyük eğlencelerle kutlanırdı. her sünnet düğününün daha öncekilerden farklı ve üstün olması önemliydi. sünnet düğünlerinin osmanlı hükümdarının gücünü ve zenginliğini gelen misafirlere gösterdiği bir tören olduğu unutulmamalıdır. kutlamalara osmanlı beyleri ve diğer ülkelerin hükümdarları davet edilmekteydi. pek çok sünnet düğünü yapılmıştır ancak “en mükemmel, en muhteşem, en gösterişli, en masraflı ve en uzun süre devam eden” gibi sıfatlarla nitelendirilebilecek olan 1582 yılında iii. murat’ın, şehzadesi iii. mehmet’e yaptırttığı sünnet düğünüdür. sultanahmet meydanı’nda yapılan kutlamalarda kumaştan yapılan kuş figürleri, boyu yirmi metreye ulaşan nahıl ağaçlarına dikkat edin.

şehzadelerin eğitimi

şehzadeler kendilerine tutulan özel hocalardan eğitim alırdı. sarayın içinde şehzade mektebi’nde bu eğitim verilirdi. şehzadelere tarih, edebiyat, fen, matematik, astronomi bilimleri yanında dini eğitim (arapça, kur’an eğitimi, hadis, kelam, fıkıh) de verilirdi. her şehzade savaş eğitimi(kılıç, ok ve yay kullanma) ve yeteneğine göre bir spor eğitimi(binicilik, atıcılık) de alırdı.

her şehzade, sultan adayı olduğu için her bir şehzadenin eğitimi üzerinde titizlikle durulmuştur. eğitimin süresi dönemlere göre değişiklik göstermektedir. klasik dönemde 5-6 yaşında eğitime başlanıp, 12-13 yaşına kadar devam etmiş daha sonra sancağa gönderilmişlerdir.

şehzadelerin ilk arkadaşları, “enderun” alınmış yetenekli, devşirme çocuklardır. saray bahçesinde diğer şehzadelerle vakit geçirmenin yanında, mangala ve dokuztaş oyunları da oynamışlardır.

şehzadelerin ilk eğitimi bahsedildiği gibidir. eğitimlerinin devamı osmanlı tarihi açısından iki döneme ayrılabilir: sancak sistemi ve kafes usulü. bunları açıklamadan önce şehzadenin tahta çıkması ve sonrasında gerçekleşenlere kısaca bakalım.

on altıncı yüzyılın sonuna kadar şehzadeler sancakta olduğu için, padişah öldüğünde ve yeni şehzadenin tahta davet edilmesi gerektiğinde bir hüküm yazılır ve özel bir haberci aracılığı ile şehzadeye ulaştırılırdı. halkın ve ordunun ayaklanmaması için padişahın ölümü gizli tutulurdu. padişahın ölüm haberinin ardından başkente gelen şehzade tahta oturur ve biatleri kabul ederdi. ardından cülus töreni yapılırdı. arapça da oturmak anlamına gelen cülus, osmanlıda padişahların tahta oturması yani padişah olması anlamında kullanılmıştır. biat anlamı ise, devlet erkânı, ulema ve ordunun, tahta geçen padişaha bağlılıklarını bildirmeleridir. cülus ve biat töreninden sonra tahta yeni oturan padişah, büyük camilerden birinde, genellikle ayasofya’da ilk cuma selamlığına çıkardı.

taht mücadelesinde bulunan şehzadeler arasında kazanan padişah olur, kaybeden ise genelde bir çekişmenin ya da isyanın sebebi olurdu. cülus ve biat yapıldıktan sonra sultan olma girişimleri isyan kabul edilirdi. türk devlet geleneğine göre her şehzadenin padişah olma ihtimali vardı.

bu uygulama taht kavgalarına sebep olmuştur. padişah olamayanlar diğer devletlerle işbirliği dahi yapmıştır. devletin bekası için fatih sultan mehmet, kanunnamesine kardeş katlini ekler. ( “her kimesneye evlâdımdan saltanat müyesser ola, karındaşların nizâm-ı âlem içün katl etmek münâsibdir. ekser ulemâ dahi tecvîz etmişdir. anınla âmil olalar.”) böylece önce hükümdar olan kendisine rakip olabilecek kardeşlerini ortadan kaldırmak için yasal zemin oluşturulur. bu uygulama yüzünden onlarca şehzade yaşına bakılmaksızın öldürülmüştür.

sancak sistemi

şehzade eğitiminin en önemli boyutu devlet yönetimi becerisidir. bu sebeple (selçuklu devleti’ndekine benzer bir uygulama olarak) sarayda temel eğitim verilen şehzadeler yanlarında tecrübeli bir lala ile birlikte sancağa gönderilirlerdi. sancakta devlet yönetiminin küçük bir örneğini yaşayarak tecrübe etmeleri beklenirdi. hükümdar tarafından sancağa çıkmasına izin verilen şehzâdeler, büyük bir törenle gidecekleri sancaklara uğurlanırlardı. sancağa çıkacak olan şehzâdeye atanma beratı verilirdi (sancağa çıkmanın resmi bir yönü bulunmaktadır).

sancakbeyi olarak gönderilen şehzade, lalasının rehberliğinde pek çok yetkiye sahip olurdu. kendi adına para bastırabilir, vakıf yaptırabilir, camide adına hutbe okutabilirdi. sancakta vergi toplama işi de ona aitti. görüldüğü gibi geniş yetkileri vardı ancak padişah değildi ve bunun da farkındaydı. kendi sancaklarında bir hükümdar gibiydiler. savaş sırasında ordunun sağ-sol kanatlarını komuta edip, savaş sonrası ganimetten pay alırlardı. merkez ile ilişkileri yaptıkları tayinleri devlet merkezine bildirmekten ibaretti. şehzadelerin sancaktaki yetkilerinin çok kısıtlı olduğunu söyleyenler de bulunmaktadır. lalasının emri altında, saray tarafından kendisine çizilen sınır içinde hareket ettiği, sadece gözlemci gibi sancakta bulunduğu da söylenmektedir.

osmanlı devleti kuruluş ve yükselme döneminde bu uygulamaya devam etmiştir. on altıncı yüzyılın sonuna kadar şehzadeler sancağa gönderilmiş (15 yaşında sancağa çıkmayla ilgili kanun bulunmasına rağmen 7-8 yaşında sancağa gönderilen şehzadeler olmuştur.), yönetim tecrübeleri kazanması istenmiştir. bu uygulama şehzadelerin yetişmesini sağlamıştır ancak padişah öldüğünde ise kanlı taht kavgalarına sebep olmuştur. iii. murat(1546-1595), oğlu iii. mehmet’i (1566-1603) sancağa gönderen son sultan, iii. mehmet’in, oğlu i. ahmet’te(1590-1617), sancağa çıkmadan padişah olan ilk şehzadedir.

kafes sistemi

on yedinci yüzyılda şehzadeler gözetim altında tutulmak istenmiş, bu yüzden sancağa çıkma uygulaması kaldırılmıştır. olumlu ve olumsuz yönleri bulunan kafes sistemi, taht kavgalarını sonlandırmış ancak şehzadeleri pek çok açıdan etkilemiştir.

kafes sisteminden kasıt, şehzadelerin sarayda tutulmasıdır. “gerçek” anlamda kafesin içinde değillerdir. sarayda hareme bitişik on iki daire ve küçük bir bahçeden oluşan bir alanda yaşamışlardır. kafes sisteminde kalmanın belli bir süresi yoktur. kardeş katlinin devam ettiği yıllarda şehzadelerin burada kaldığı süre, babalarının ölümü ve yerine geçen kardeşlerinin erkek çocuk sahibi olmasına kadardır. kardeş katli geleneğine son verildikten sonra ise şehzadeler eğer ömürleri vefa ederse tahta çıkana kadar kafeste kalmışlardır. kafes usulüyle şehzadelerin sadece eğitimleri değil sosyal hayatları da sekteye uğramıştır. şehzadelerin anneleriyle görüşmelerine bile kısıtlı olarak izin verilmiş, gözetim altında yapılan bu görüşmeler padişahın özel izniyle gerçekleşmiştir.

kafes sistemiyle birlikte tahtın varisi için “ekberiyet” usulü uygulanmıştır. padişahın en büyük oğlu tahtın varisi olmuştur. i.ahmet’in akli dengesini kaybetmesi, öldüğünde oğlu olmadığı için kardeşi i.mustafa tahta çıkarılmıştır. böylece taht ilk defa babadan oğula değil kardeşe geçmiştir. zaman içerisinde kardeş, yeğen, kuzen tahta geçmiştir. veraset sistemi zaman içerisinde “ekber ve erşed” olarak değişmiştir.

kaynakça

not: bu yazıyı video olarak buradan izleyebilirsiniz.

Osmanlı Padişahlarıyla İlgili Okul Müfredatında Anlatılmayan İlginç Bilgiler