Orada Yaşayan Birinden, Amerika Hakkındaki Klişelere Toplu Cevap Niteliğinde Bir Yazı
sanırım yarı zamanlı olarak abd yerine başka bir yerde yaşıyorum yıllardır. sosyal medyada abd hakkında yazılanları okuyunca bunu anladım nihayet. burası abd olamaz.
burada silah kullanımı pek yaygın değil. silah alabilmek için önce polis karakoluna başvurup lisans almanız lazım. yıllardır silah görmedim ortalıkta.
okul baskını olmadı hiç burada. sayıyla sıfır.
gece yürüyüşe çıktığımda evsizler ve uyuşturucu müptelaları ile karşılaşmıyorum. sadece koşuya, yürüyüşe çıkmış insanlara ya da köpek yürütenlere filan rastlıyorum.
vitamin kullanıyorum, ama çok sağlam sağlık sigortam da var. etrafımda sigortasız kimse yok. benim sağlık sigortam senede maksimum 1.000 dolar cepten harcatıyor. geri kalan kısmı 1 milyar dolar da olsa ödüyor. dahası sevk filan da gerektirmiyor. istediğim doktora kendi irademle gidebiliyorum. türkiye'de de amerikan hastanesi'ni de kapsayan özel sağlık sigortam var. abd'deki daha kapsamlı. bir de, sağlık sorunu yaşarsam bir sonraki dönemde bunu benim aleyhime kullanamıyorlar. yasa izin vermiyor. bu sigorta için cepten ödediğim senelik prim 5.000 dolar civarında ve federal vergi yükümlülüğümü azaltıyor. türkiye'de sahip olduğum bahsi geçen sigorta (alınabilecek en kapsamlısı) ise senelik 48 bin lira sanırım.
abd'de bilimum büyük şehrin belli noktaları pis kokar. istanbul'da eminönü / karaköy arasındaki köprü nasıl kokuyorsa aşağı yukarı öyle kokar. paris, londra metro istasyonları da öyledir. ama yaşadığım yerde böyle bir durum yok. yeryüzünün en temiz yeri olabilir.
üniversitelerini tartışmaya bile gerek yok. o üniversitelere kabul alan ve oralardan mezun olan insanlar sadece abd'yi değil, insanlığı da - iyi veya kötü - ileri taşıyor, yani etki sahibiler. gerçi bu yazdıklarım dünyanın tüm önde gelen okulları ve oralara gidebilen öğrenciler için geçerli. abd'nin değişik yönü, dışarıdan da muazzam beyin göçü alması.
finans alanında zaten dünya piyasalarının kesişme noktaları londra ve new york city'dir. bunun sebebi "finance bro'lar" değil, o arkadaşların çalıştığı ve dünyanın ekonomisini yöneten yatırım bankalarının buralarda olmasıdır. sadece nyc'de 3-5 kilometrekarelik alanda siz farkında olmasanız da geleceğiniz alınıp satılıyor.
spor kültürü deseniz... o da enteresan. zaten insanlar 3-4 yaşından başlayarak bir sürü spor dalı ile tanıştırılıyor ve bunlardan biri ya da bir kaçı yıllarca sürdürülüyor. imkan zaten var. her kasaba - ekonomik durumundan bağımsız - bizim gibi ülkeleri kıskandıracak düzeyde spor altyapısına sahip. bunları yazarken abd'de para eden sporlardan bahsetmiyorum. her türlü spor dalında muazzam imkan var, ve abd'de profesyonel spordan çok daha yaygın ve kültürel genetiğe derinden sinmiş bir amatör spor kültürü var.
yemek konusu da aslında tartışmaya kapalı olmalı, çünkü abd'de "özgün mutfak" denen şey hem çok çeşitli, hem de onu gölgede bırakacak bir global mutfak anlayışı var. dünyanın her yerinde en iyi restoranlarda yemek yedim. bunların hemen hepsinin muadilini abd'de bulabilirsiniz. italyan mutfağı, japon mutfağı, çin mutfağı, meksika mutfağı, ispanyol mutfağı, fransız mutfağı ve daha niceleri... hepsi en iyi örnekleri ile zaten burada. dahası, "muzafferoğulları tekstil, turizm, ticaret limited şirketi" bünyesinde satın alınıp işletilen sbarro'dan bahsetmiyoruz. bunların çoğu direkt o ülkelerden göç eden aileler tarafından işletiliyor. adam 90 yaşındaki çinli büyükannesinin chongqing'de uyguladığı tarifi alıp gelip burada yapmaya çalışıyor, vs.
neyse, daha uzatılabilir konu ama asıl söylemek istediğim şey şu... abd homojen bir yer değil. nereden baktığınıza göre çok farklı görünebilir ve size çok farklı tecrübeler sunabilir.
sosyal medyada abd hakkında olumsuz yazan insanların yaşadığı koşullarda ya da ortamlarda yaşamak zorunda kalsam herhalde yarı zamanlı olarak bile kalmazdım burada. para için bile kalınmaz. insanın para için yok saymayacağı bir takım değerleri ve konforları da olmalı.
zaten daha homojen bir yapı arayanlar için birçok ab ülkesi daha uygun.