Olayların Gerçekliğini Saptırarak Kişinin Kendi Aklından Şüphe Etmesiyle Sonuçlanan Manipüle Yöntemi
bir toplumun bir diktatöre nasıl teslim olduğunun pek çok açıklaması var. bunlardan biri de gazlambası yöntemi ya da gaslighting.
bir çeşit psikolojik manipülasyon yöntemidir. manipülasyonu yapan kişi baskı altında tutmak istediği bireye sürekli onun algıladığını sandığı şeylerin gerçekte yaşanmadığını telkin eder ve birey sonunda kendi aklından şüphe duymaya başlar. bu yöntem adını 1938'de abd'de sergilenen bir tiyatro oyunundan alır. bu oyun daha sonra 1944'de ingrid bergman'ın başrolünü oynadığı gaslamp adlı bir filme dönüştürülmüş ve üzerinde çok konuşulmuştur.
evinin bodrumunda karısından gizlice hazine arayan kocanın yaktığı gazlambası sonucunda düşen gaz basıncı yüzünden kadının evdeki diğer gazlambalarının ışığının azaldığını farketmesi filmdeki gerilimin kaynağıdır. buna karşılık adam karısına sürekli gazlambalarının normal olduğunu ve karısının muhtemelen aklını yitirmekte olduğunu söyler. bunu karısına ispat etmek için de evdeki eşyaların yerini gizlice değiştirmek gibi yöntemlerle karısının kendi aklından cidden şüphe duymaya başlamasını sağlar. bu film ikinci dünya savaşı sırasında nazilerin yoğunlukla uyguladığı propaganda ve politik amaçlı kitlesel manipülasyona tanık olan amerikan halkının şüphelerini kendi politikacılarına yöneltmesini ifade eder.
otoriter baskının temelinde yeralan, toplumun kendi karar verme yeteneğinden şüpheye düşmesini sağlar ve bu yolla bütün yetkinin sorgusuz sualsiz bir diktatöre devredilmesini amaçlar. özellikle savaş, terör gibi toplumsal kriz durumunda uygulandığında (bkz: şok doktrini) toplumun kolay kabul edemeyeceği kararların demokratik olmayan yöntemlerle yerine getirilmesi için kullanılır.
narsisistik kişilere özgü bir davranış bozukluğu olan gaslighting, kişilerin kurbanlarına onların kendilerine dair algılarını yeniden biçimleyecek şekilde belleklerine olumsuz bilgi ve yargıları sokmalarıyla tezahür eder. bir manipulasyon yöntemi olarak da kullanılan durum, sorgu teknikleri içinde de yer alır.
basitçe, filmlerde kendisini kaçıran ve kabus hayatı sürdüren kişinin telkin yoluyla sınırladığı algıyla yaşayan ve bir türlü kaçmayı beceremeyen kişiler buna örnektir. sosyal hayatta da karşınıza çıkarak kendi yargılarını sık telkinlerle size saldırma biçiminde gösteren otorite figürleri, böylesi bir algısal kopukluğa yol açabilir.
1944 yapımı bir hollywood filmiyle terminolojiye girmiştir. ilgili film için bakınız
psikolojik baskı oluşturarak tüm kanaatler yeniden oluşturulabilir.
sizin de başınıza gelmiştir. sizin hiç olmadığınız bir insan olduğunuza dair telkinler duyarsınız, bir süre sonra telkinin geldiği yerle savaşmamak için ya da başka bir nedenle kabullenirsiniz, kabullendiğiniz an, telkin kendi delillerini oluşturur. yani kendini gerçekleştiren kehanete dönüşür durumunuz. ancak farkındaysanız, eylemleriniz ve karakteriniz tutarlı bir bütünlük gösteriyorsa etkilenmezsiniz.
her durumda telkini yapan kişi, sizi nasıl görmek istiyorsa öyle görüyordur. tıpkı rorschach lekesi gibi, orada olanı değil, kendi içindekini görüyordur.
narsisistik kişilerin yargılarını silmek zordur. telkine kapalı olduğunuzu göstermeniz narsisizmle inşa ettikleri kabul ettirme gücünün parmaklarının arasından akıp gittiğini düşünmelerine neden olacağından yüksek ihtimalle sizi listenin dışına iteceklerdir.
insanlar telkine açıktır. kendinizi olumsuzlamayın. başkasının gözünden bakmayın kendinize.