Ofis Ortamlarında Genellikle Yanlış Anlamda Kullanılan Bazı Kritik İngilizce Deyimler

Kullandığınız takdirde hem şeklinizi koymanızı sağlayacak hem de cidden işe yarayan cümleler kurmanızı sağlayacak konuşma kalıpları.
Ofis Ortamlarında Genellikle Yanlış Anlamda Kullanılan Bazı Kritik İngilizce Deyimler

on a high level ya da high level

"yüksek seviyede" değil, "ayrıntısız olarak" "şöyle bir" ya da çok genel olacak ama "üstünkörü" anlamına gelen bir terimdir. "i'll send you a high level report on this." gibi bir cümle "bu konuda size yüksek seviyeli bir rapor göndereceğim" diye çevrilirse hepimiz üzülürüz. doğrusu "bu konuda size genel (çok da ayrıntısı olmayan) bir rapor göndereceğim" şeklindedir.

let's take this offline

sarkastik olacak ama bu kalıp toplantılarda salakça ve gereksiz ayrıntılı, toplantının akışını bozacak sorular soran denyo iş arkadaşlarına söylenir ya da iş arkadaşı sorunun muattabını madara edecek bir soru sormuştur. herkesin içinde rezil olmamak ya da toplantının konusunu dağıtmamak için "bunu toplantıdan sonra aramızda konuşalım canım" anlamında bu kalıbı çakar geçersiniz. kurumsal hayatta bilinmesi gereken bir kalıptır.

fake it till you make it

yine kurumsal ortamların yazısız kurallarından biridir. iki anlamı vardır. birincisi bizde "köprüyü geçene kadar ayıya dayı de" şeklinde hayat bulan kurumsalın olmazsa olmazı diploması kuralı, ikincisi ise "bir işi yapamıyorsan da bunu belli edip elalemin ağzına sakız olma. bak, aç kurtlar altını kazmak için orada bekliyor. cool ol, yapabiliyormuş gibi yap, bir süre sonra zaten becereceksin." anlamına gelen, mini çakallıktır.

direct report

yanlış bilinen ve düz çeviri olan "doğrudan raporlayan" değil, "bağlı çalışan"dır. dilimizi düzgün kullanalım.

taking someone into the loop

oo en sevdiklerimden biri. kurumsal yazışmalarda kullanılır. o zamana kadar elli yazışmayla halledemediğiniz şeyi "şekerim belli ki sen beni anlamıyorsun ve anlamak da istemiyorsun, dur yazışmaya xx kişisini de sokayım da zihinin açılsın bir" ifadesinin tatlış, kurumsal bir biçimde hayat bulmasıdır. "i am taking xxx into the loop to provide more context if you don't mind" şeklinde cümlede kullanılabilir. loop kelimesini okuyan xxx aktive olur ve genelde olayı hızlı bir şekilde çözer, çözdürür, zira loop kelimesi tatlış gibi görünse de kurumsalın en büyük olay çıkarma potansiyeline sahip kelimlerinden biridir.

to flag

tureng'de farklı farklı çevirileri olsa da kurumsal hayatta bir unsura, bir duruma dikkat çekmek anlamında kullanılır. genelde bu olumsuz bir durumdur. "bak burada bu da var he, buna dikkat edelim" anlamında kullanılır. "ı would like to flag that the actual shipment date is after the deadline." şeklinde hayat bulabilir ya da sizi bir konuda uyaran iş arkadaşınızı o uyardığı olayın farkında olduğunuzu (aslında değilsinizdir :)) "thank you for flagging this" gibi şeker bir giriş cümlesiyle yanıtlayıp yazışmanın geri kalan kısmında aslında o olayın ne kadar da farkında olduğunuz yalanlarını atmaya devam edebilirsiniz. :)

red flag

bunda ne var? kırmızı bayrak değil mi? değil. bu, corporate bullshit dilinde önemli bir soruna işaret etmek için kullanılır. "allah burada bir sorun var, acil çözülmesi lazım" anlamına gelir.

show stopper

herhangi bir durumdaki korkunç, felaket, rezil edici hata, sorun anlamında kullanılır. örneğin şehirdeki tüm billboard'lara asacağınız reklam metnindeki markanın adının yanlış yazılması show stopper'dır. en kısa zamanda, ne pahasına olursa olsun müdahale edilip düzeltilmesi gereken bir durumdur.

must have

yapılması gereken düzeltme anlamına gelir. örneğin bir pazarlama materyalindeki bir terimin düzeltilmesi gibi.

good/nice to have

yapılsa iyi olur düzeltmeler için kullanılır. yine pazarlama materyallerinden gidelim: yazılmış herhangi bir şeyi daha güzel ifade etmek isterseniz ama materyal öyle de gitse olursa "ı have a nice to have change here" şeklinde kullanabilirsiniz.

classified

çok genel tabiriyle gizli bilgi anlamına gelir. özellikle devlet işleri veya gizli kurumsal işler söz konusu olduğunda bilgiler sınıflandırılır ve ona göre insanlarla paylaşılır. bu sınıflandırma söz konusu olduğunda belirli bir gizliliğin üzerindeki bilgiler için "classified" terimi kullanılır. bunlar top secret, secret, confidential olarak yukarıdan aşağıya gider. bu yüzden classified dendiğinde "sınıflandırılmış" değil, "gizli" terimi kullanılır.

need to know basis ya da need to know

genelde yukarıdaki classified bilgilere ulaşacak kişiler için kullanılan bir durumdur. buna göre, örneğin ticari sırlar içeren kurumsal bir projede çalışıyorsanız bu tür bilgiler, ancak size işinizi yapmanız için kesinlikle gerekiyorsa başkalarıyla paylaşmamanız koşuluyla verilir. bu bilgiler "need to know" olarak adlandırılır.

caveat

kurumsal ortamlarda uyarı, şerh, dikkat edilmesi gereken durumlar için kullanılır. latincede "dikkatli, tetikte olmak" anlamına gelen cavere'den gelen bu kelime aslında 3. şahısta çekilmiş halde ingilizceye geçmiştir. "dikkatli olsun, tetikte olsun" anlamında. cümle içinde örnek vermemiz gerekirse: "there is one caveat in this new and improved workflow: you have to update your profiles before using it." mesela.

veeeeeee en önemlisi: mağara anlamındaki cave ile ilgisi yoktur ve ingilizce okunduğu gibi "keyvaet" diye değiiiilll, latincede okunduğu gibi "kaeviaet" şeklinde okunur. sunumlarda şık dursun diye yanlış okunuşuyla kullanıp madara olmanızı istemem.

provide more context

her ne kadar düz çevirisi "daha fazla bağlam sunma" olsa da böyle kullanmıyoruz tabii ki güzel türkçemizde. esas olarak mesela "can you please give me more context for your decision?" dediğinizde kibarca "bana şunu bir açıkla bakayım, nereden geldi bu karar, hayırdır?" demiş olursunuz. ya da yukarıda da anlattığım gibi yazışmanızda "ı am taking xxx into the loop to provide more context if you don't mind" gibi bir şey yazdığınızda karşınızdaki kişiye "mekanın sahibi geldi ve şimdi sana bir türlü anlayamadığın şeyi anlatacak canım" demiş olursunuz kibarca.

business owner

"işletme sahibi" gibi geliyor kulağa değil mi? değil. bağlama göre değişen bir terim bu. corporate bullshit ortamlarında "bir işin/projenin başındaki kişi" olarak hayat bulur. bu kişinin illa müdür patron bilmeme ne olmasına gerek yoktur. birden çok departmanın katıldığı bir projede her bilgi bu kişide toplandığı ve bu kişi tüm işleri sağa sola delege ettiği ve gereken şeyleri bir araya getirdiği için "business owner" herhangi bir proje için "bu da senin projen olsun sen yap bakalım" şeklinde sorumluluk verilmiş bir stajyer bile olabilir teoride.