Nolan'ın Yeni Filmi The Odyssey'e Dair Şimdilik Bildiğimiz Her Şey

nolan'ın son filmi the odyssey'in seyirci ve eleştirmen puanları ne olacak?
17 temmuz 2026'da, ülkemiz ve tüm dünyada gösterime girecek olan christopher nolan'ın son filmi the odyssey'in vizyona girmesine neredeyse 1.5 yıl gibi bir süre olmasına rağmen, en çok konuşulan filmlerden biri olması kimseyi şaşırtmıyor. çünkü chris yaklaşık 20 yıldır, ticari sinemanın padişahı konumunda. 2005 batman begins ve 2006'daki inanılmaz filmi the prestige ile beraber chris, o sıralarda "bence" son büyük filmi munich'i çeken steven spielberg'den tahtı devraldı ve günümüzde yönetmenin hükümdarlığı devam ediyor. haşmetli sultan sör nolan, şimdi de kendini epik macera okyanusunda görmek ve fantastik ögelerle süslü "dev" projesiyle, gönülleri bir kez daha fethetmek niyetinde. peki bunda başarılı olabilecek mi? bunu seyirci nezdinde ve eleştirmenler gözünden, olasılıkları değerlendirerek tahlil edelim;
önceliğimiz tabii ki izleyici. çünkü nolan'ın filmleri her zaman seyirci önceliğiyle çekilmektedir. yani chris'in sinemasında patron hep biziz. bu ilgi, 2000 yılındaki memento isimli filmle beraber, artarak devam ediyor. şimdi the odyssey'in seyirci değerlendirmelerini konuşmak için, öncelikle nolan filmografisindeki izleyici sevgisini en doğru anlatan parametre ile, yani imdb puanlamaları ile başlayalım:
nolan'ın filmografisindeki ilk uzun metraj olan 1998 tarihli following'i burada devre dışı bırakıyoruz. çünkü ilk elin günahı olmaz. bakın büyük üstad stanley kubrick bile çektiği ilk uzun metrajı beğenmiyor ve toplatıyor. dolayısıyla böylesi bir kriter, nolan için daha adil bir yaklaşım olacaktır. yani biz analiz için kariyer başlangıcını, 2000 tarihli memento olarak alalım.
memento'dan bu yana, chris'in çektiği 11 uzun metrajın imdb puan ortalaması 8.23 gibi bir sayı. bu gerçekten şaka gibi. en az 10 film çekerek, bu ortalamayı tutturmak demek, "seyirci avuçlarımın içinde" demek. the odyssey'in ise, nolan filmografisindeki seyirci beğeni sıralaması, bu değerin altında ya da üstünde mi olacak? buna vereceğimiz cevaba göre filmden beklentim şekillenecek.
ben the odyssey'in vizyona girmesinin üzerinden 5.5 aylık bir süre geçip (31 aralık 2026), filmi dijitalden de izleyenlerin yüzdesel olarak anlamlı bir fikir verme sayısına ulaşmasıyla beraber, filmin yönetmenin 8.23 olan ortalamasının altında kalacağını, imdb puanının 2026 yılsonu itibarıyla 8.1 ile 7.8 arasında olacağını düşünüyorum. yani tahminime göre bu film, yönetmenin en beğenilen filmlerinden biri olmayacak. bunun sebeplerine geçmeden önce, bir de eleştirmenler filmi nasıl puanlayacak? onun hakkında da yazalım;
eleştirmenler için ise, tabii ki kullanacağımız puanlar, yönetmenin metacritic ortalaması olacak. burada yönetmenin ortalamasının 78.1 olduğunu görüyoruz. yine ilk filmini baz almadan. ben the odyssey'in metacritic puanının, bu ortalama değere oldukça yakın olacağını düşünüyorum. yönetmenin yakın tarihte tenet ile aldığı 69 puan, o'nun için çok düşüktü. tuhaf biçimde en düşüğü ise, seyircinin yere göğe sığdıramadığı 66 puanlı the prestige. the odyssey tahminimce bu seviyeye düşmeyecek, ancak metacritic eleştirmenlerinin filme "izlenmeli" etiketi vermesi için filmin minimum 81 puan alması gerekiyor. ben the odyssey için puan bandının, 72 ile 77 arasında olacağını ve yönetmenin ortalamasının altında kalacağını düşünüyorum. yani yönetmenin filmleri arasında, seyirci ve eleştirmenin en yakın puanlamayı yapacağı nolan filmlerinden biri bu olabilir. (içlerinden en yakını, imdb'si 8.4, metacritic'i 83 olan memento'dur. bu film için seyirci ve eleştirmenler tamamen aynı düşünmekteler.) şimdi bunun sebeplerini anlatayım;
the odyssey'in yönetmenin, hem izleyici nezdinde, hem de eleştirmen bazında en sevilen filmlerinden biri olmayacağının sebebini anlamak için nolan’ın zaman fenomeninin yanı sıra, büyük sinema tutkusunu da çözmek gerekiyor. efendim kendisi dev imaj seviyor bildiğiniz gibi. filmi imax ile çekmesinin sebeplerinden biri de bu zaten. bunun dışında filmlerindeki bazı ayrıntılar, bize yönetmenin düşünceleri hakkında ipuçları veriyor.
şimdi yönetmenin bize sunduğu filmlerindeki, psikolojik faktörlerden birini açıklayayım; chris seri haline gelmiş olan batman filmleri haricinde tüm filmlerini tek sözcükle isimlendiriyor. bunun sebebi şu, filmin adı ekrana devasa biçimde vurduğunda, seyircinin bu isme odaklanmasını ve filmin isminin izleyicinin kafasına kolayca kazınmasını istiyor. bu aynı zamanda büyüklük arzusunu da yansıtıyor. yani chris’in dev sineması, böylelikle kendini pekiştirmiş oluyor.
bununla beraber günümüze yani son proje the odyssey’e gelirsek, chris’in aslında ilk defa çok bilinen bir hikaye üzerine film yapacağını söyleyebiliriz
ne dunkirk, ne de oppenheimer, tüm dünyada hikayesi çok bilinen iki geçmişi anlatmıyordu. ikisini de sinemada milyonlar chrisle öğrendi. ancak the odyssey öyle değil. eski ve çok okunmuş, defalarca farklı sanat eserlerine uyarlanmış, fazlaca tüketilmiş fantastik bir öykü. bu aslında nolan için de bir meydan okuma anlamına geliyor. şu bir gerçek, bu filmi dev bütçesiyle chris’ten başka kim çekerse çeksin, gişede batmak neredeyse garantiydi. dünya üzerinde sadece nolan bu filmle bile batmaz. çünkü chris tanrının sevgili kulu ve 1912’de okyanusun dibini boylayan titanic’in başarmak isteyip başaramadığını yapabilmiş biri. hiçbir filmiyle batmanın yanına bile yaklaşmayan, anti-batak bir sinemacı. kendisi sanki batık projelere tepki olarak doğmuş.
şuna eminim, chris bir gün dese ki; “dedemi çok özledim. mezarını ziyaret edeyim ve o’na bir kaç müzik dinletip sohbet edeyim. ordan da kuzeye geçer, bir kaç eski arkadaşımla buluşur, eski günleri yad ederiz.” ve bunun için kendisi bir youtube kanalı açsa, vlog şeklinde bu gezisini bize izletse, bak onu bile 100 milyon kişi izler, buna adım gibi eminim. yani şu anda kültür-sanat alanında (popüler müzik harici) o’nun çapında bir mega yıldız yok.
tabii bu yazının esas amacı, nolan’ın yeni filmiyle batıp batmayacağı değil, o ihtimali pas geçelim. seyircinin bu filmi, yönetmenin filmografisinde nereye oturtacağı. the odyssey genel olarak yönetmenin epik-fantastik film çekme sevdasına hizmet edecek. yani 2004 yılında troy adlı epiğin başaramadıklarını başarmaya çalışacak. bunun için hem gişede devasa rakamları sağlamalı, hem de seyirciyi ve eleştirmenleri tatmin etmeli.
the odyssey, senaryo olarak aslında günümüzde alıcısı çok kısıtlı bir hikaye konumunda
bu, filmin ilk dezavantajı olarak görünüyor. yani teknik olarak ne kadar iyi olursanız olun, sinemanızı sunduğunuz kitle filminizi, aklındaki bagajla birlikte izleyecek ve buradan yepyeni bir heves çıkarmanız çok zor. nolan'ın yeni filmini izleyenler aynı sakızı saatlerce çiğniyor gibi hissedebilir ve bu, filmin negatif algılanmasını kolaylaştırabilir.
ikinci şüphe yaratan faktör ise, sıkıntılı görünen oyuncu seçimi
tom holland ve zendaya'nın filmde olması, filmi spider-man evrenine ister istemez yaklaştıracak. süper kahraman filmlerine yabancı olmayan nolan'ın, bu filmi esasen bir süper kahraman anlatısı olmasa da, açıkçası bu ikili benim de bu filmde asla istemeyeceğim oyuncular. ayrıca yaşayan en büyük kadın oyunculardan olan, oscar ödüllü lupita nyong'o ve elliot page, bu film özelinde kesinlikle yanlış seçimler. ikisi de kuvvetli dramatik yapılarda çok iyi ama böylesi fantastik bir anlatının öznesi olmak için uygun değiller. ben sadece iki oyuncuyu, film özelinde doğru buluyorum. devlet gibi kadın charlize theron ve ışığı gün geçtikçe artan yıldız robert pattinson. bu iki ismin cast onay formunun altına kaşe + imza.
üçüncü faktör ise günümüzde düşük bütçeli filmlerin, bir şekilde büyük stüdyo filmlerini kolayca alt edebilmeleri
yani şu anda dev bütçeli filmler, tuhaf biçimde ve negatif anlamda birbirine yakınsıyor. seyircide hepsi aynıymış algısı oluşuyor. farklılık yaratmak için özel efekt minimum kullanmalı ve "insan-ilişki" odaklı filmler çekmeniz gerekiyor. işte bu büyüyen talep de, the odyssey'in karşısında duran, yıkması gereken sağlam bir duvar olarak görünüyor. şunu da hatırlatalım; bu sene "en iyi film" kategorisindeki adayların yüzde 80'i, düşük veya düşük-orta bütçeli. bu bize şunu anlatıyor; "çok para harcamanıza gerek yok. kaliteli ve özgün bir sinema yapın, bu yeterli!" . işte günümüz sinemasında büyük ödüller için, büyük bütçenin anlamsız/gereksiz olduğunun en geçerli kanıtı bu.
son faktör ise yönetmenin kendisi ile ilgili
tahmin edeceğiniz üzere nolan'ın sinemasından nefret eden bir kitle de var. bu hem seyircilerde, hem de eleştirmenler arasında bulunuyor. şimdi bu filmin oldukça riskli bir iş olduğu bilindiğinden ve ellerine bir fırsat geçtiğini düşüneceklerinden, filmin vizyona girmesiyle beraber, mal bulmuş mağribi gibi filmi acımasızca kan revan içinde bırakacaklardır. pasifik okyanusunun ölümcül balıkları piranalar gibi filme saldıracak olan kitle, filmi olduğundan çok daha kötüymüş gibi bir algı yaratacaktır. tahminim, bu algının başarılı olacağı. çünkü bu film, bunu yedirmeye son derece müsait bir yapım.
nolan'ın son projesi the odyssey vizyona girene kadar, belli ki derenin altından daha çok sular akacak. yönetmenin epik macerasına atılmamıza, iki ramazan ve iki kurban bayramı daha var. bakalım 2026'nın kurban bayramından kısa bir süre sonra chris'in filminin boynuna bıçak mı dayanacak, yoksa göklerden inen bir melek sayesinde, kurbanın hayatı mı kurtulacak? bunu hep beraber göreceğiz. hoşçakalın.