Nobel'li Yazar Gabriel Garcia Marquez'in Son Romanı: Benim Hüzünlü Orospularım
benim hüzünlü orospularım (memoria de mis putas tristes), gabriel garcia marquez'in 76 yaşında tamamladığı ve 1982 yılında nobel edebiyat ödülü aldığı son romanı. roman kadar uzun olmadığı için novella demek mümkün.
romanın isimsiz olan ana karakteri 90 yaşında kültürlü ve entelektüel, gazeteci bir adam. 90 yaşına gireceği geceyi bakire bir kızla geçirmek istediği için genelev sahibi olan rosa cabarcas'ı arıyor ve kadın o gece için 14 yaşında bir kız ayarlıyor kendisine. o geceden sonrası ise yaşlı adamın, adını delgadına koyduğu genç kıza olan aşkıyla ilgili olarak ilerliyor.
öncelikle şunu söylemeliyim ki; bu kitaptan 90 yaşındaki bir adamın 14 yaşındaki bir kıza olan sapkın aşkını çıkardıysanız ve rahatsız olduysanız edebiyattan hiçbir şeyden anlamıyorsunuz demektir.
100 sayfayı bulmayan şu incecik kitapta hayat var. 90 yaşına kadar aşkın ne olduğunu hiç tatmamış, 90 yaşında bu hissi yaşadıktan sonra hayatın ne olduğunun farkına varan bir adamın öyküsü bu. önemli olan kitaptaki 14 yaşındaki kız değil, adamın hissettiği duygular. yaşı itibarıyla ölüme çok yaklaşmış bir adamın, yaşı itibarıyla umudu çağrıştıran bir kızla hayat bulma hikayesi. zaten adamla kız arasında ciddi bir paylaşım yaşanmıyor. aşka aşık olma durumu var. adamın aşkla birlikte hayata olan bakış açısının değişmesi, hayatının anlamlanması, yaşadığı heyecan, hayata olan umudu. düşünmeye başlayınca tüm bunları aynı anda başka ne sağlayabilir ki insana, hayatımıza anlam katacak kaç şey var şu dünyada diye sorgulamadan edemiyorsunuz.
marquez; mekanları, olayları ve karakterleri öyle güzel betimlemiş ki son romanıyla hayatın ne olduğunu anlatmaya çalışmış bize. kitabın en vurucu cümlelerinden biri olan ''aşık olarak düzüşme zevkini denemeden ölmeye kalkma sakın'' ile hayatla ilgili en güzel mesajlardan birini vermeye çalışmış. yani yazma işinden elini ayağını çekmeden yapmış yapacağını. evet, aşkla yapılan seks bir insanın hayatta deneyimleyeceği en güzel, en anlamlı, en değerli şeylerden biri.
bu kitapta aşk var, heyecan var, umut var, ölüm var. kısacası hayat var. aşkın, aşkın hissettirdiği tarifsiz hislerin güzellemesi var. ayrıca kitapta bol bol edebiyat ve müzik bulunması anlamlı bir hayatın sanattan bağımsız düşünülemeyeceğinin bir göstergesi. yazar bu göndermeyi yapmaktan da geri kalmamış ve çok iyi etmiş.
bir de aynı isimle çekilmiş 2011 yapımı bir film versiyonu var ama kitabı okumayanların anlaması neredeyse imkansız. çok başarılı diyemeyecek olsam da uyarlama olarak eksik bir yanı yok. kitapta ne geçiyorsa filmde yansıtılmış ancak olayların arasındaki geçişler çok ani yapılmış ve eksiklikler çok. o yüzden sadece kitabı okuyanların izlemesini tavsiye ederim.