Musiki Tarihinin En Büyük Tanbur Virtüözü: Tanburi Cemil Bey
"saz çalmakta erişilmez bir mertebeye yükselmiş olan cemil bey, aynı zamanda gayet hassas kuvvetli bir bestekârdı. bilhassa saz eserlerinde gösterdiği hudutsuz incelik ve kıvraklık dinleyicileri başka âlemlere sürükleyecek kadar daima değişen bir tazelik arz eder." diyerek anlatıyor mustafa rona, tanburi cemil bey’i.
istanbul’un molla gürâni semtinde dünyaya gelen cemil bey’in doğum tarihi hakkında pek mutabık değiliz. oğlu mesut cemil bey 1873 yılı derken, rauf yekta bey 1871 tarihini vermekte ve başbakanlık sicil defteri’ndeyse 1872 tarihi gözükmektedir. cemil bey, çok fazla dil bilinen, belirli bir kültüre ve görgüye sahip bir ailede dünyaya gelir. cemil bey’in ailesi içerisinde herkes az veya çok musikiyle uğraşmıştır. annesi zihniyar hanım lavta çalmış; abisi ahmet bey ise klasik tanbur ile birlikte ud, lavta ve keman çalmıştır. bir diğer abisi reşat bey ise bir halk ozanıdır.
3 yaşındayken, babasının vefatından sonra amcasının gözetimi altında eğitim hayatını devam ettirir. liseye geçtiğinde, amcasının horhor’daki 32 odalı konağına taşınır ve oradaki kendisine 2 oda verilir. tanburi cemil bey, bu evde kaldığı süre boyunca evin ve amcasının imkanlarından mümkün mertebe faydalanır. kuzenleri için gelen dil öğretmenlerinden fransızca dersi alır ve fransızca öğrenir. hamidiye ticaret mektebi’ne ve mekteb-i mülkiye-i şâhane’ye kayıt yaptırsa da sinirsel rahatsızlıklarından dolayı okula devam edemez. bu dönemden sonra kendisini tamamen musikiye verir ve bu belki de bizim ülkemiz için en hayırlısı olur.
kemani aleksan’dan hamparsum ve batı notası dersleri alır. bu dersler esnasında 13 yaşındayken amcasını da kaybeder. cemil bey, amcasının vefatından sonra tekrardan evsiz kalır. yardımına ise amcasının oğlu olan kuzeni mahmut bey yetişir. mahmut bey sadece cemil bey’e kol kanat germekle kalmaz, musiki eğitimine de yardım ve özen gösterir. cemil bey, ufak yaşlardan beri musiki ile ilgilidir ve musikişinas bir insan olacağını da belli etmektedir. deneysel ve yenilikçi hamleleri daha ufak yaşlardan beri başlamıştır. örneğin, elde ettiği bardaklara değişik oranlarda su koyarak bunlardan farklı sesler alarak melodiler yapmış ya da ayakkabı lastiklerini bir tahtaya çivileyerek, bunları akort edip farklı farklı sesler almaya çalışmıştır. elindeki tüm imkanlarla seslerin armonisini ve müziği çözmeyi o yaşlarda denemeye başlamıştır.
kendisinin tambura başlaması ise abisi ahmet bey ile olmuştur. küçük yaşlardayken, cemil bey abisinden gizli gizli sürekli abisinin tamburunu alarak çalmaya başlamıştır. bunu fark eden abisi ahmet bey de kendi tamburunu cemil bey’e hediye etmiş ve bu sayede tanburi cemil bey’in hayatında yeni bir dönem açılmıştır. ilk müzik derslerini abisi ahmet bey ve evlerine musiki dersi vermek için gelen kemani aleksan’dan alır. cemil bey, peyderpey tambura olan ilgisini arttırmaya devam eder. bir gün, bir fasıl ortamında tanburi ali efendi’ye sunulur. tanburi ali efendi, cemil bey’in icrasını o kadar beğenir ki şu sözü söylediği rivayet edilir: “evlâdım, bunca senedir bu sazı çaldım. eh şöyle böyle biraz yandık de sanırdım. şimdi seni dinledikten sonra, bir daha tanburu elime almayacağım. ” tanburi cemil bey o günden sonra sürekli tanburi ali efendi’nin bulunduğu meclislere gider. direkt olarak tambur dersi almasa bile müziğin çoğu teorik bilgisini bu musiki sohbetleri esnasında öğrenir. 1892’de babıâli tercüme kalemi’nde teğmen olarak ve aynı yıl hariciye nezareti umur-ı şehbenderi kalemi’nde katik olarak çalışır. bu görevde başkatip olduktan sonra ıı. abdülhamid’den mecidi nişanı almıştır. cinuçen tanrıkorur’un aksettiğine göre: “saraya yakın bir isim olduğu için kendisinden tambur veya kemençe dersi alan birçok kişi olduğundan dolayı vaktinin çoğunu ders vermekte veya dost meclislerinde geçirirdi. fransız müzikologların kitaplarını oku ve üstünde çalışır, türk ile batı müzikleri arasındaki sistem farklılıkları üzerine bir kitap yazardı. “
1901 senesinde şerife saide hanım ile evlenir ve 1902 yılında tek evladı olan mesut cemil bey dünyaya gelir. ıı. meşrutiyet’in arkasından hariciye’deki memuriyet görevini bırakır. 1912 yılında açılan darülbedayi’de musiki bölümünün hocalığını bir süre sürdürür. padişah mehmet reşat tarafından muzıka-i hümayun’a çağırılsa bile cemil bey bu teklifi reddetmiştir. yaşantısını üzüntü ve elem içinde geçiren tanburi cemil bey, 29 (bazı kaynaklarda 17) temmuz 1916 tarihinde daha 43 yaşındayken vefat etmiştir.
tanburi cemil bey, başka kendi oğlu tanburi mesut cemil bey olmak üzere tanburi refik fersan, atıf esenbel gibi birçok kişiye musiki, kemençe ve tanbur dersi vermiştir. kendisinden sonra bu işi yapmak isteyen birçok tanburiye de doğrudan veya dolaylı olarak etkide bulunmuştur. kendisinin daha çok tambur ile yaptığı işler bilinse de kemençe üzerinde de büyük etkiler bırakmıştır. kemençenin teorik olarak olmasa da icrâ anlamındaki ilklerinden birisidir kendisi. yenilikçi ve modern bir anlayışa sahiptir. tanburi cemil bey, türk musikisinde peşrev, saz semaisi, longa, oyun havası ve şarkı türlerinde 40 eser bestelemiştir. 1910-13 yılları arasında bir dostunun vasıtası ve ısrarıyla tambur, yaylı tambur, kemençe, viyolensel ve lavta ile 78 devirli plak kaydetti.
tanburi cemil bey üzerine biraz konuşmak gerekirse naçizane şunları söylemek gerekiyor. özer özel üstadımızın da belirttiği üzere dönemin kayıt şartlarının müşküllüğünden mütevellit parçalar çok hızlı. metronomu yüksek, ritmi yüksek, notaların hepsi ölçü olarak hızlı basılıyor. birincisi kayıt alma imkanı çok yok, bu yüzden deneysellik ya da uzun uzun derdini anlatmak imkanı çok sıkıntılı; ikincisi de bu kayıtları uzun uzun çalma imkanı yok. az sürede çok şey anlatmak kaygısıyla çoğu parçasının hızlı ölçülerde olduğunu görüyoruz. tabii günümüzde bunun etkisi de şu şekilde yorumlanıyor: tanburi cemil bey’in kayıtlarını notaya çıkartmak zor hele ki kulaktan çıkartarak çalmak daha da zor. zaten günümüz pop kültürünün getirdiği o kısa, basit ve sade ritim üstüne popüler şarkı yazma furyasından dolayı da kimse oturup tanburi cemil bey’in parçalarını analiz etme ve yorumlama zahmetine girmiyor. maalesef sadece popüler kültürde, müzik sektöründe ya da türk musikisinde değil; tambur icrakârlarının arasında da tanburi cemil bey etkisinin azaldığı söylenmekte. artık tamburilerin bile belli bir kısmı oturup tanburi cemil bey peşrevleri üstüne çalışmıyor. dinlemek, beğenmek ayrı ama bunu müziğe yansıtmak bambaşka bir olay.
tabii şu da eleştirilebilir. tanburi cemil bey bambaşka bir dehâydı, çok büyük işler yaptı, müziğe dönemine göre çok büyük yenilikler getirdi; ancak 100 yıl boyunca o’nun yaptığı müziği taklit etmekten ziyade artık gelişmek ve tanburi cemil bey’in hazırladığı zeminin üstüne koyarak ilerlemek zorundayız da denilebilir. ancak görüyoruz ki maalesef tanburi cemil bey ayarında bir insan çıkartamadık. bu arada yanlış olmasın müzikal kalite olarak bahsetmiyorum. tanburi cemil bey, müzikal olarak da şu anki tanburilerin çok üstündeydi; ancak bir de şu var, kendisi çok tanınan bir isimdi. düşünün ki kendisinin taş plakları anadolu ve kuzey afrika coğrafyalarında büyük bir ilgiyle dinleniyordu; hatta yeni tanburiler o plakları alarak sadece dinleyerek o şarkıları çalmaya çalışıyordu. kendisinin etkisi böyle büyüktü. o taş plaklar sadece birer müzik plağı değil, birer dersti.
çok farklı ve nevi şahsına münhasır bir mızrap tekniği kullanıyordu. mızrabın uç kısmını daha geniş ve bol kullanarak daha sert, tok ve güçlü tonlar elde ediyor; hem de bunun getirdiği dezavantaj ajilite – batı müziğinde shred tekniği olarak da geçen teknik - yapamama durumu olan hızlı çalamamayı da bertaraf ederek gayet hızlı bir virtüöz olabiliyordu. batı müziğini seviyordu. üst tarafta da bahsetmiştik fransızca bilmesinden gelen avantaj ile ünlü fransız müzikologların eserlerini okuyordu. batı müziğinde özellikle de chopin’i seviyor ve dinlemekten keyif duyuyordu. vefatı, başka türk musiki camiası olmak üzere birçok yerde büyük bir teessür ile karşılandı.