Modern Tıbbın Sessiz Ama Etkili Kahramanı: Sülük Tedavisi Ne İşe Yarar?
sülük deyip geçmeyin. hani şu gölde, bataklıkta denk gelsek tüylerimizi diken diken eden, kaçacak yer aradığımız küçük, yapışkan, kaygan ve koyu renkli yaratıklar var ya… işte onlardan biri, hirudo medicinalis, yıllardır modern tıbbın sessiz ama etkili kahramanlarından biri olmuş durumda. üstelik bu hikâyenin bilimsel temeli o kadar sağlam ki, nasa’nın kedi mırlamasına kulak verdiği bir dünyada, sülüğün tükürüğüne hayran olmamak elde değil.
hirudin: sülüğün sihri
sülüğün en kıymetli silahı, tükürüğünde bulunan hirudin isimli bir madde. hirudin, doğada bilinen en güçlü antikoagülanlardan (kan sulandırıcı) biri. bu molekül, pıhtılaşma sürecinde rol oynayan trombin enziminin çalışmasını bloke ederek kanın pıhtılaşmasını engelliyor. yani bir bölgeye hirudin bulaştığında, o bölgede uzun süreli ve sürekli bir kan akışı sağlanıyor. pıhtılaşma geciktiği için dokulara oksijen taşınması devam ediyor. işte bu yüzden sülükler, mikrocerrahi alanında mucizeler yaratıyor.
mikrocerrahide sülük kullanımı: kan dolaşımını kurtaran canlılar
özellikle kopan bir parmak, kulak ya da dudak gibi küçük organların yeniden dikilmesinde sorun, o organın sadece dikilmesi değil; kan akışının yeniden sağlanmasıdır. arterleri (atardamar) dikmek daha kolayken, küçük çaplı venleri (toplardamar) onarmak çok daha zor. venöz kan orada birikince doku ödem yapar, sonra kararır, sonunda ölür. işte bu noktada sahneye sülük çıkar: sülük, bir yandan fazla kanı emerken diğer yandan tükürüğüyle oraya hirudin salar. böylece hem kan dolaşımı rahatlatılır hem de kan pıhtılaşması önlenir. dakikalar değil, saatler boyunca kanın akmasına izin verir. doku, yeniden can bulur.
amerikan fda bu kullanım için 2004’te sülüğü resmi bir tıbbi cihaz olarak onayladı. avrupa’da ise uzun süredir “bioterapi” olarak kabul ediliyor. yani canlı bir tedavi aracı. sadece geleneksel değil, tamamen modern.
türkiye’de sülük uygulamaları: koca karı ilacından üniversite hastanesine
yurdumuzun bazı bölgelerinde bizzat şahit olduğum, özellikle yaşlıların "kanı temizler" diye vücudun bazı bölgelerine (diz ve sırt gibi) yapıştırdığı sülükler, bugün türkiye'de plastik cerrahi ve rekonstrüktif cerrahide profesyonel olarak kullanılıyor. örneğin hacettepe üniversitesi, istanbul üniversitesi cerrahpaşa ve ege üniversitesi gibi köklü tıp fakültelerinde sülük uygulamaları bilimsel temellere dayanarak yürütülüyor.
tıbbi sülük uygulama merkezi adı altında sağlık bakanlığı onaylı merkezler de bulunuyor. bu merkezlerde sülükler steril koşullarda üretiliyor ve tek kullanımlık olarak hastalara uygulanıyor. sülüklerin tıbbi kullanımı artık “alternatif tıp” değil, "tamamlayıcı tıp" olarak sınıflandırılıyor.
sadece mikrocerrahi değil, varis, migren, osteoartrit gibi kronik rahatsızlıklar için de bu tedavi kullanılıyor ama bu alanlarda etkinliği bilimsel olarak daha tartışmalı.
küçük bir dost, büyük bir etki
sülüğün boyu 5-10 cm arasında olabilir, ama etkisi bazen mikroskop altındaki cerrahın bile başaramayacağı kadar büyük olur. düşünün, milyarlarca dolarlık tıbbi cihazların yapamadığını bir damla tükürüğüyle yapıyor. bu minik biyolojik cerrahlar sayesinde nice uzuv yeniden hayata dönüyor.
benim için sülük, artık ne bataklık yaratığı ne de geçmişin tedavisi. o, modern bilimin doğayla iç içe geçtiği noktada karşımıza çıkan ıslak bir çözüm. kim bilir, belki gelecekte daha birçok "iğrenilen" canlının içinden ilaçlar, tedaviler, teknolojiler çıkacak. bilim bazen en beklenmedik yerlerden fışkırıyor. tıpkı bir sülüğün diş izinden hayat fışkırdığı gibi.