Michelangelo, Sistine Şapeli'ne Resmettiği Adem'in Yaratılışı Freskinde Ne Anlatıyor?
creazione di adamo... michelangelo'nun sistine şapeli'nin tavanına resmettiği resimlerin belkide en etkileyici ve en çok konuşulan freskidir.
michelangelo bu gün yaşasaydı ve kendine bu meşhur resmi hakkında ne dersin diye sorsaydık muhtemelen; "bana tanrı’yı çizmeyi emrettiler. ben tanrı’yı, yalnızca etrafında meleklerle uçan bir ihtiyar gibi resmetmedim. onu bir aklın içinden çıkardım. bir beynin kıvrımlarından. çünkü insan sadece et ve kemikten değil; bilinçten, şüpheden, arzudan, düşünceden doğar.'' derdi
işte bu freskin bu kadar konuşulmasının sebebi belki de budur. belkide bu çalışmasında sonradan fark edilen ayrıntılarda ya kendi hür benliğini yansıttı ya da kiliseyi eleştirdi diyebiliriz.
en dikkat çekici detay, tanrı'nın insan beynine benzeyen bir tezahürün içinde bulunmasıdır. tarihi kaynaklardan bilmekteyiz ki; michelangelo yaşadığı dönemde kariyeri boyunca kadavraları parçalayarak anatomi çalışması yapmıştır. ayrıca yalnızlığı seven, toplumsal ilişkilerde soğuk, mesafeli ve yazdığı şiirlerden anlıyoruz ki kendi tarzında bir inanca sahipti bu da onun felsefi, entelektüel, sorgulayıcı karaktere sahip olduğunu göstermektedir. bundan kaynaklı papa’larla çalışmış olmasına rağmen, kilisenin lüksü ve riyakarlığına öfkeliydi ve kiliseyi yozlaşmış bir yapı olarak görmekteydi.
bütün bunlar birleşince yukarıda dediğim bunlar da sanatına yansıtmaktaydı. bazı yorumculara göre michelangelo inançlı biri olamasına rağmen belkide ona göre tanrı tamamen düşünceden ibaretti ya da bazı yorumculara göre tanrı düşüncenin taa kendisiydi yani bizi biz yapandı, çünkü bir insan aslında diğer canlılardan bilinciyle ve bilgisiyle ayrılmaktaydı.
neyse, freski irdelemeye devam edersek; tanrının kolunun altında bulunan feminen karakterin erkek mi yoksa kadın mı olduğu konusunda süregelen bir akademik tartışmalar bulunmaktadır.
bazı yorumcular onun bakire meryem olabileceğini düşünürken, diğerleri onun havva olduğuna inanmaktadır. tanrının etrafındaki çocukların ise doğmayı bekleyen diğer insanların olduğu düşünülmektedir.
devam edecek olursak; tanrı net bir duruş ve bakış sergiliyorken adem pek o havada değilmiş gibi görünmektedir. belkide burada yaratılıştan ziyade cennetten kovulmanın hazmedilmediğini ve tanrıya olan kırgınlık gösterilmiştir. çünkü şu bölümde adem istese tanrıya rahatça ulaşabilmektedir. dediğim gibi, kimine göre bu durum yukarıda yazdığımdan farklı olarak insanın öz iradesini tanrının ona bahşettiği aklı göstermektedir ya da biraz daha derin düşünürsek belkide adem asıl yaratıcı benimdir demeye çalışmaktadır.
sonuç olarak michelangelo bir keresinde çırağı ascanio condivi'ye şöyle demişti: "ne kadar zengin olursam olayım, her zaman fakir bir adam gibi yaşadım."buradan bile onun başka arayışlar içinde olduğunu net bir şekilde görmekteyiz. onu yazdıklarından, çizdiklerinden ve yarattıklarından ziyade tam anlamıyla bilmiyoruz.
son sözü ona bıraksak, belki: "bana bir tanrı çiz dediler, ben de insanı çizdim. çünkü tanrı’yı ararken baktığım her yerde kendimi, seni, bizi gördüm. ve tanrı'nın sureti, insanın içinde saklıydı. bunu duvarlara kazıdım renklerle süsledim, bedenlerle, suskun ellerle. ve görüyorsunuz ki parmaklar asla değmedi birbirine... çünkü o boşlukta hayat vardı. insanın ta kendisi vardı" der konuyu kapatırdı.