Marvel Sinematik Evreni'nin Kozmik Yüzü Olan Guardians of the Galaxy Vol.2'nin İncelemesi
Uyarı: Spoiler içerir.
filmin öncesini biraz hatırlayalım
ilk film vizyona girdiğinde guardians of the galaxy, sadece marvel'ın annihilation, annihilation: conquest ve dan abnett'in solo serisini okumuş okuyucuların bildiği ufak bir markaydı. film ile birlikte küresel bir şöhrete kavuştu. elbette bunun en büyük mimarlarından biri yönetmen james gunn.
james gunn'ın ilk filmdeki üstün başarısı, ikinci filmi yazıp yönetirken kendisine çok daha büyük bir özgürlük sağlamış vaziyette. ilk filmle kıyaslarsak çok farklı bir film izlediğimizi düşünüyorum. ilk filme oranla beklenmedik şekilde karakter odaklı ve duygusal bir film var karşımızda. aynı zamanda gunn, guardians of the galaxy vol. 2'de belki de ilk filmden çok daha başarılı bir şekilde mizahı, aksiyonu, karakterleri ve duygusallığı dengelemeyi başarıyor. bir sahnede espri yapılırken akabinde gerçekten işler ciddileşebiliyor. yine bir sahnede mizah varken hemen çok duygusal bir sekans girebiliyor. bu elbette yapılması imkansız bir şey değil. ama james gunn kadar organik ve filmin akışını bozmadan yapabilen bir yönetmen ben son zamanlarda görmedim. en azından türü içerisinde. suicide squad'ın bu konuda ne kadar beceriksiz davrandığını hatırlayabiliriz.
karakterlere geldiğimiz zaman ise marvel'ın bir film içerisinde karakterlerini en fazla geliştirdiği film bu olabilir
filmde onun üzerinde ön plana çıkan karakter var. bunların hiçbiri başladığı noktada bitirmedi filmi. bu çok değerli bi'şey. her karakterin üzerine eğilindi ve her karakter gözle görünür bir şekilde karakterizasyonlarını geliştirdi. gunn'ın bu konuda ne kadar başarılı olduğunu en az kullandığı karakterden bile görebiliriz; taserface. kendisine bu ismi seçmesi ve bunu duyan herkesin gülmesi. karakteri türevi her filmde çıkan iki boyutlu bir tiplemeden karakter statüsüne çekiyor. screen time olarak bu derece az görünen bir karakter akılda kalıcı hale gelebiliyor.
filmimizdeki ön plana çıkan karakterlere baktığımız zaman peter quill bir önceki filmde olduğu gibi burada da filmin lokomotif ismi
babası ile olan ilişkisi filmin bel kemiğini oluşturuyor. babasından kaynaklı güçleri ise filmin sürprizlerinden biri oldu. ilk filmde infinity stone'u tutmasıyla babasından dolayı çok güçlü olabileceği ortaya çıkmıştı ama babasının bir celestial olması tabi beklenenin üzerinde bir gelişim oldu. gamora her zaman ki gibi ekibin mantıklı sesi olmaya devam etti. kız kardeşi nebula ve peter ile olan ikili ilişileri iyice derinleşti. nebula'nın çizdiği yol da bu filmde ilginçti. thanos'a ve gamora'ya karşı konumu ciddi şekilde değişti.
drax, aksiyonda bir tık geride kalsa da karakter olarak mantis ile birlikte gelişim gösterenlerdi. baby groot'u son derece beğendim. fragmanlarda biraz overused (fazla kullanılmış) olabileceğinden dolayı korkum vardı. ama baby groot en iyi şekilde kullanıldı. rocket ise filmde en fazla gelişim gösteren karakterlerden bir tanesi. ekibin dışında hafif asi tavırları bu filmde son buldu. yondu ile olan yoldaşlıkları onu çok farklı bir konuma getirdi. yondu gibi zamanla kendisini dışlanmış bulacakken doğru yolu tercih etti. karakterinin ne derece geliştiği rakun olduğu gerçeğini kabul etmesiyle zaten net bir şekilde gösterildi.
yondu'ya ise ayrı şekilde değinilmek gerekiyor
yondu benim için filmin yıldızıydı. en iyi aksiyon sahnelerinden birine imza atmasının yanında bir karakter olarak çok yol aldı. film boyu onun kefaret yolculuğu ve en sonunda fedakarlığını takip ettik. "he may have been your father, quill, but he wasn't your daddy" kısmı karakterin zirve noktalarından biriydi. yondu demişken orijinal guardians of the galaxy ekibinin çıkışından da bahsetmek lazım. filmde ekip ravagers'ın üst düzey üyeleri olarak kurgulanmış. çizgi romanlarda earth-691'in 31. yüzyılının guardians of the galaxy ekibiydi. bu ekibi gelecek filmlerde de görebileceğiz.
filmde villain olarak karşımıza çıkan ego ise kendisini başarılı marvel villain'ları (düşman) arasına kesinlikle yazdırıyor
ego çizgi romanlarda elders of the universe'den biri. filmde ise celestial olarak hayat bulmuş. mcu'da görünen diğer celestial'i ise ilk filmde collector'ın taşları anlatırken karşımıza çıkmıştı. ego'nun motivasyonunun başarılı şekilde anlatıldığını düşünüyorum. peter ile ilişkisi bence çok doğru bir şekilde işlendi. ilk filmden beri peter'ın babası beklenen bir karakterdi ve hayal kırıklığına uğratmadı. ego'nun insan formunun çizgi romanlarda peter'ın babası j'son spartax'a benzediğini söyleyebiliriz. ego formu çok az çıksa da göz doldurduğu kesin.
ilk filmde hissedilen yoğun 80'ler atmosferi bu filmde iyice kendisini geliştirmiş
özellikle sovereign ırkının pilotsuz uzay gemilerini kontrol ettikleri kontrol odasının atari salonu atmosferine benzemesi muhteşem bir detaydı. filmin her karesi easter egg ve gönderme doluydu. mary poppins'ten david hasselhoff'a kadar, her şeyi takip etmek son derece keyifliydi. müzikler zaten filmin en öne çıkan unsurlarından biri.
sovereign demişken after credits'e ayesha'nın "adam" ismini verdiği bir koza ile karşılaştık
o kozanın içerisinden adam warlock çıkacak. adam warlock, marvel cosmic universe'ün en önemli yüzlerinden biri. adam warlock'u marvel cinematic universe'de görecek olmak muhteşem olacak.
genel olarak filmi çok beğendim. ilk filme göre kesinlikle kötü değil. en az onun kadar iyi. belki daha bile iyi. kaçırılmayacak bir film.