Mantık Hatalarına Rağmen Kendini İzletmeyi Başaran Netflix Dizisi: Cassandra

Netflix'in Alman bilim kurgu dizisi Cassandra, barındırdığı klişeler ve mantık hatalarına rağmen kendini izletmeyi başaran yapımlardan biri.
Mantık Hatalarına Rağmen Kendini İzletmeyi Başaran Netflix Dizisi: Cassandra


Cassandra dizisinin konusu

türü bilim kurgu olan, gerilim dolu bir mini alman dizisi cassandra.

insan bilinci, anıları ve duygularının teknoloji aracılığıyla bir robota veya sisteme aktarılabileceği fikri eskiden ütopik gelirdi. ama son zamanlarda bu olay, gelecekte mümkün olabilecek bir senaryo gibi hissettirmeye başladı. cassandra'yı izlerken de bunun sadece bir hayal değil, gerçeklik payının da artık mümkün olabileceğini düşünüyor insan.

ölmek üzere olan bir kadının hayatını kurtarmak isteyen bilim insanı kocası tarafından bilincinin akıllı ev sistemine aktarılmasıyla cassandra yaratılıyor. ancak insandan aktarılmış bile olsa yazılım haline dönüştüğünde, yani bir robot olduğunda ne insan bilinci gibi düşünebildi ne de duygularını sağlıklı bir şekilde kontrol edebildi. bence diziyi gerçekçi kılan da tam olarak bu. insan olarak kusurlu yanlarımız olsa da mükemmel yaratılmışız aslında. dokunmak, temas etmek, koklamak, yemek yiyebilmek, istediğin an gülmek, istediğin an ağlayabilmek büyük nimetler gerçekten. cassandra mesela aktarımdan hemen sonra robot olarak uyandırılınca kocasına 'neden suratımda aptal bir gülümseme var? aslında çok bitik ve yorgun hissediyorum.' diyince, eksiksin işte tam olamadın demiş bulundum.

gerçekten güzel ve sıkılmadan izlenecek bir dizi. black mirror sevenler mesela ne izlesem diye dizi arıyorsa hiç düşünmeden izlesin.

Cassandra'nın düşündürdükleri

cassandra, netflix'in son dönemdeki en çarpıcı mini dizilerinden biri. sadece gerilimiyle değil, izleyiciyi derin bir sorgulamaya iten güçlü temalarıyla da akılda kalıcı bir yapım. cassandra, yüzeyde bir gerilim hikâyesi gibi görünse de, aslında insan ilişkilerindeki güç dinamiklerini ve özellikle erkek bencilliğinin yıkıcı etkilerini mercek altına alan bir psikolojik savaş sunuyor.

dizinin en sarsıcı yanı, erkek karakterlerin bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmesi. kendi korkularını, arzularını ve hedeflerini ön planda tutarak kadın karakterin hayatını şekillendiriyorlar. onun seçimleri, özgürlüğü ve hatta hayatta kalma şansı, etrafındaki erkeklerin vicdanı kadar var. manipülasyon, ihanet, iktidar oyunları… her biri, karakterlerin iç dünyasındaki bencilliği ve güç istencini bir katman daha derinleştiriyor.

ancak asıl çarpıcı olan, dizinin bu dinamiği sadece bir yan unsur olarak sunmaması. cassandra, erkek bencilliğini ve kadın karakterin bu sistemde sıkışmışlığını hikâyenin merkezine koyarak, izleyiciye sadece bir gerilim değil, rahatsız edici bir farkındalık da yaşatıyor. burada mesele sadece bir karakterin kötü niyetli olması değil; mesele, bu sistemin nasıl inşa edildiği ve kimin ne pahasına var olmaya devam ettiği.

finale geldiğinizde geride sadece çözülmüş bir hikâye değil, sizi uzun süre meşgul edecek bir soru bırakıyor: seçimler gerçekten bize mi ait, yoksa biz de görünmez bir oyunun içinde miyiz?

Cassandra'ya dair olumsuz eleştiriler

beni en rahatsız eden şey şu oldu; netflix'in zorlama gay karakter bulundurma kotası. dizide gay olmaktan çekinen ama ana karakterlerimizden gay olan çocukla takılarak cinsel kimliğini kabullenen bir genç var. sorun şu ki dizide bu karakter neden var? hikayeye zerre etkisi yok. arada bir bizim esas oğlanla fingirdeşip sahneden ayrılıyor. gördüğüm en absürt gay koyalım izlensin karakteriydi. karakterin tek etkisi bizim oğlanın gay olduğunu anlamak. bu kadar.

mantık hataları çok belirgin. kurgusal her yapıtta illa ki mantık hataları olur ama gerçek hayatın akışına aykırı hareket etmek seyirciyi hikayeden uzaklaştırıyor. örneğin cassandra başrol kadını dolaba kilitliyor, yetmiyor küçük çocuğa silah buldurup şarkı söylerken sahnede ateş ettiriyor, yetmiyor fırında bir kızı kızartıyor yetti mi yetmedi, bir de bizim gay oğlanın sevgilisini tehdit ediyor, bunlar benim evlatlarım yanların görürsem seni öldürürüm diye. tüm bunları başrol kadın kocasına anlatıp bak bu makine manyak diyor. adamın cevabı şu; senin profesyonel yardıma ihtiyacın var hayatım. delirdin. bu mantık dışı bir şey. gerçek hayata aykırı. lan fırında kızaran kız zar zor çıkmış oradan. en azından bir usta çağırır fırına baktırırsın. karım deli demezsin.

mesela başrol kadın son sahnede eve bodrumdan gizli saklı girip izlendiğini zaten bildiği koridorlara gitmesi. lann niye gizli giriyon ya. bu manyak cassandra kapıları kilitleyebiliyor. hiçbir insan gerçek hayatta bu saçmalığı yapmaz.

cassandra'nın kocası; hamile karısını süpersonik ultraviyoleye sokacak kadar umursamaz, hem bebeği mahveden hem karısını kanser yapan, üstüne karısını en yakın arkadaşıyla aldatan, oğlunu zerre sevmeyen kalpsiz bir adam ne oluyorsa karısına kendini borçlu hissedip onu ölümsüzleştirmek için yazılıma yükleyip cassandra'yı yaratıyor. lan niye? hele son kaçış sahnesi. kızını saklamak ve öyle büyütmek fikri ondan çıkmışken, babalık hissiyle ölüme de terk edemeyip evde besleyen adam hiçbir neden yokken kızı terk ediyor. neden? nedeni yok.

bir de başrol kadının kocası kitap yazarı. fırında kızaran kızın kızarmadan önce annesine bir işi düşüyor. tesadüfe bak kadın meğerse kitap dükkanı işletiyormuş ve bu yazarın hayranıymış. adam da erotik polisiye roman yazan biri. aşırı bayağıydı bu. 1 saat içinde çam ağacı alıp dönmeye gidiyor yine bu kadın. peki karşılaşınca ne mi oluyor? her şeyi anlatıp yardım et diyor. ama kadın hiçbir şey yapmıyor. peki bu sahne neden var? yok yere.

olumlu eleştirim

dizi izletiyor. klişelere rağmen merak duygusunu diri tutuyor. bir de finalini ben beğendim. genelde finalde çoğu yapım cortlar. bunlar güzel bir son yapmış. tebrik ederim.