Madalyonun Öteki Yüzü: Kariyerde Doruklara Çıkaran Doktoranın Her Haliyle Yıpratıcı Süreci

Sözlük yazarı "procastinator", kendi yaşadıklarından yola çıkarak doktora sürecinin yıpratıcı yanlarını gerçekçi bir biçimde anlatmış.
Madalyonun Öteki Yüzü: Kariyerde Doruklara Çıkaran Doktoranın Her Haliyle Yıpratıcı Süreci
iStock


doktora, insanda kalıcı hasar bırakır. aman ne zor bi iş ah ah gibi bir şey değil anlatmaya çalıştığım, daha çok özel sağlık sigortası yapılırken mesela, doktora yapmış ya da yapıyor olmak paket fiyatını artırmalıdır, bu insanlar en çok strese maruz kalan gruptadır zira.

özetle yapılması gereken görevlerin takibi, sosyal hayat üzerindeki etkileri, yurt dışındaysanız yurt dışında yaşamak, hayatı erteleme, depresyonla başa çıkmak ve tüm bunlardan birer tutam içeren varoluşsal kaygılarla boğuşmak olarak özetlenebilir.

yapılması gerek görevlerin takibi

yapılması ya da olunması gereken model, kukla oynatma analojisiyle açıklanabilir. multi task denen şeye adapte olabilmektir bir nevi, doğru ipi doğru yerde çekiceksiniz ama kollarla bacakları oynattım, fakat kafayı döndürmedim gibi bi durumu affetmez. 


teaching assistantsanız kağıt okumayı, sonra halen almakta olduğunuz dersin ödevini yapmayı (ki bunun ön şartı yüz elli, iki yüz sayfayı devirmektir haftalık olarak her ders için), danışmanınızla sıkça buluşmayı ve hedefe yönelik davranmayı, komite üyelerine sürekli ziyaretler ve onay almayı, birinin beğendiğini diğerinin beğenmemesiyle nasıl başa çıkacağını belirlemeyi, danışmanın bir söylediğini iki hafta sonra yalanlar biçimde davrandığı zaman sınır krizi geçirmeyip danışmanınıza kafa atmama konusunda kendinizi telkin etmeyi, yeterlik sınavına çalışmayı, çoğu zaman ikinci bi şansınız olmadığını bilmenin stresiyle sınava girmeyi, yeterliği almayı, bir dahaki döneme öğreteceğiniz dersin kitabını seçmeyi, dönemlik plan çıkartmayı ama teaching konusunda verdiğinizin emeğin ise alım sürecinde bi boka yaramayacağını bilmeyi ve kabullenmeyi, işe alım sürecinde şansınızı arttırmak için yayın yapmayı, ve bunun ön koşulu olan ayrı bir literatüre okuma, uyglanacak modele karar, data toplama, analiz etme, yazma-red yeme, düzeltme tekrar gönderme gibi süreçleri içerir. bu süreçte ben yeterlilik, tez ve derslerime kaşıyorum, yalnız dönemlik ders planımı çıkartmadım ve kağıt da okuyamam kusuruma bakmayın artık deme şansınız yoktur. işte bu noktada da artık yaşanan haleti ruhiyeyi stres tanımlamaz, başka bi şeydir yaşanan.

sosyal hayat üzerindeki etkileri


olmayabilir, zira sosyal hayatınız kalmayabilir. ben eskiden çok sosyal böcektim diyen kesim, hiç olmazda bir zamanlar sosyal hayatı olanlardır, aslında diğer kesim için bu iş daha kolaydır, zaten hiç bi zaman hayatları olmamıştır, dolayısıyla sizin kadar zorlanmazlar da. haftada bir gittiğiniz barda insanların eğlendiğini görmek, pencere önü çiçeği olarak yetişmiş çocuğun eskaza sokakta oynamaya çıktığındaki “vay be, hayat var dışarıda” tepkisine benzer. bi yerden sonra ulan millet ilişki filan yürütüyor bi de bu durumda der, ilişkisi olan, hatta evli ve çocuğu olan bölüm arkadaşlarınıza yeni bi saygı geliştirmeye başlarsınız.

yurt dışı

bambaşka bi başlıktır bu, anlatmalarla bitmez. yurda dönüşlerde ailenin yaşlandığını farkedince duyulan vicdan azabından mı bahsedeyim, koptuğunuz can ciğer arkadaşlarınızdan mı, gözünüzü açıp başka bi dili konuşmaya başlamaktan mı, kültür farkından mı, yemeklerden mi, iklimden mi, yüzeysel ilişkilerden tiksinme noktasına gelmekten mi? deney maymunu gibi hissedersiniz, izolesinizdir, ne ordansınızdır artık ne burdan, iki arada mal gibi kalmaktır hayatınıza hakim olan sürecin adı.


hayatı erteleme

sürekli bir erteliyorum hissi içindesinizdir. bunun yurt dışı versiyonu bambaşka bi tattır. eğer "türkiyede olsaydım"lı binlerce olasılık uçuşur kafanızda. adapte olamamak değildir, adapte olsanızda bir noktasında bilerek baltalamaktır adaptasyonunuzu, kök salmaktan ve dönmemekten ölesiye korkarsınız çünkü. dönmekten ne kadar korktuğunuzsa ayrı bi boyutudur işin, hayat sizsiz akmaktadır, kimler yerinde olacaktır dönünce, müziğine, dizisine bile hakim değilsinizdir artık, dostlarsa apayrı bi alemdedir. 


26 yaşında gittiyseniz 30 yaşında döneceğinizi bilmek içinizi ürpertir. yaşlanmak bile değildir korkulan, başka bi şeydir, ya uyamazsam, ya mutsuz olursam? annenizin kabul edildiğinizi ilk duyduğundaki tepkisi gelir aklınıza, ağlamıştır telefonda, çok mutluyum senin için demiştir, uç, tabii ki uç nereye istiyorsan, ama çok uzun beş yıl düşündün mü? mevsim vicdan azabı değilse nedir, siz de bilmezsiniz bi noktadan sonra.

depresyonla başa çıkma

bu her doktora öğrencisinin bir noktada karşılaşacağı olmazsa olmazdır. hayat enerjiniz azalır, uyku düzeniniz sapıtır, kaygı düzeyiniz sürekli tavandır ve çok az rahatlama ani vardır. görev yapma bilinciyle de olsa, haftada en az bir ya da iki gün mutlaka dışarı çıkmak gerekir, sırf çıkmış olmak için. yoga çok etkilidir, fiziksel sağlığın akıl sağlığı üstündeki etkisi inanılmazdır. erteleme davranışını, kötü bir şey teslim etmek pahasına terketmeniz gerekir, yoksa panik atak geçirmeniz işten değildir. pimpiriğin bayrak tutanı olmanız gerekmez kendinizi bu durumda bulmak için, dünyanın en rahat insanı da olsanız, bu süreçte yaşarsınız kaygı bozukluğunu.

varoluşsal kaygılar


işte tüm bunların birlikte yarattığı bir yan etkidir varoluşsal kaygılar, ve geştalta saygıdan yola çıkarsak bütün parçalarının toplamından daha büyüktür. tüm bunlar birleşince varoluşsal kaygı topuna dönmeniz işten değildir. nereye gidiyorum dersiniz, ne yapıyorum allah aşkına deli miyim ben, değiyor mu dersiniz, ailemden sevdiklerimden hayatımdan çalmaya değiyor mu, şu yaptığım insanların umrunda değil, adımı soyadımı bi dergideki makalenin başında görmek mi motivasyonum, ne bok yiyorum ben dersiniz. iyi bir şey yapıyorum dersiniz sonra, bu yaptığım geleceğe yatırım, bu konuda benim kadar uzmanlaşmış/ uzmanlaşan kaç adam var dünyada dersiniz, elinde fırsatı olsa çoğu insanın seçeceği şeyi yapıyorum. ama hiçbir kaygınıza kesin bir cevap bulamaz, hiçbir savunma mekanizmanızı yeterince konumlandıramazsınız. sarkaçta bir ileri bir geri sallanmaya direnç göstermek tek başa çıkış yoludur.

peki bu şartlar altında neden devam eder insan?

bir yola girip dönememek olabilir, ama bu versiyon uzun sürmez, illaki bırakırsınız. konunuzu ve yaptığınız işi seviyorsunuzdur, ki sevmeden bu iş yapılmaz, sevmeden yapılıyorsa çok büyük bi hata yapmaktasınızdır, bu kadarına değmez sevmediğiniz iş. iş hayatını denemiş ve yaptığınız işten ölesiye sıkılmışsınızdır, ingilizcede “beni challenge etmiyor bu” diye tabir edilen bir belanızı arama güdüsüyle hareket etmektesinizdir. yurt dışı versiyonu için normal hayat seyrini takip etmek istememektesinizdir, türkiyede kalsanız, mezuniyet iş evlenme fikri açmaz sizi, sanki o tarafta daha mavidir gökyüzü, sanki gitmek için varsınızdır siz, kendinizi gerçekleştirmek ancak böyle mümkündür sanki. dahası, din, dil, ırk, kişisel yakınlık mevzu bahis olmadan sadece yaptığınız şeyle varsınızdır ve çok hoşunuza gider bu düşünce. başarılıysanız, tüm kapılar sonuna kadar açılır önünüzde, olasılıklar sonsuzdur.


hayatımın normal bi hayat seyri olmadığını kabulleneli çok oldu. hala sosyal hayat ve disiplinli olmak konusunda zorluklar yaşasam da, sanırım yine şansım olsa yine bu yolu seçerdim. büyük bir liman içimde uğuldayan tarzı artistliklere sıkça girdiğimden belki de bu yolu seçişim. tek bildiğim, ben artık başka bir benim, aynı nehirde tekrar yüzememekten azade, geri dönüşü olmayan ve buraya hiç gelmesem böyle olmayacağını bildiğim biçimde değiştiğimi hissetmek. bu noktada da, şahane bi seçim yaptım desem kaç yazar ya da geri döndürmeye çalışsam döndürebilir miyim bilmiyorum.

sonuç olarak, sırf yapmak için yapılacak bi şey değildir doktora, hele de yurt dışındaysanız. iyi ölçülüp biçilmesi gerekir. her bünyeye uygun olmadığı gibi, değip değmediğine emin olmadan yapılması doğru bi karar değildir. çünkü çok istiyor olsanız bile süreç içinde bin kere kendinizi ve varoluş amacınızı sorgulamanıza sebep olacaktır zaten.

edit: hello moto. yeterlik sınavına hazırlanırken hızlı okuma tekniklerine başvurun ve dakikada iki sayfa okuyup bir bok anlamamanız gibi muhteşem sonuçlara ulaşın ki daha etkili panik olabilesiniz.