Londra'dan New York'a 3.5 Saatte Giden Süpersonik Yolcu Uçağı: Concorde
concorde, rolls royce snecma olympus 593 motoru kullanan ve kullandığı motorunda kendine ait hikayesi olan bir uçak
1947 yılında ilk defa sesten hızlı uçulduğunda sivil havacılığın ilerleyen yıllarda süpersonik hızda uçaklarla yolcu seferleri yapabileceği düşünülmüştü. küçük çaplı da olsa çalışmalar yapılmış. yıllar geçtikten sonra teknolojinin de gelişmesiyle süpersonik yolcu uçağı üretme isteği ortaya çıkmaya başladıkça sesten hızlı yolcu uçağı uçurabilecek motor çalışmaları da derinlik kazanmış. bu şekilde snecma olympus 593 motorunun geçmişi concorde'un ilk uçuşundan 14 yıl daha eskiye dayanmaktadır.
concorde ile uçuşlardan önce vulcan bombardıman uçağının (bkz: avro vulcan) bomba yuvasına hava girişi ile birlikte yerleştirilerek uçuş şartlarına karşı verdiği reaksiyon gözlemlenmiş ve çeşitli deneylere tabi tutulmuş. 1969 daki ilk uçuştan sonra concorde' un servise girip yolcu seferlerine başlamasından sonra da olympus motoru vulcan' ın bomba yuvasında test uçuşlarına bir süre daha devam etmiştir.
concorde ile yolcu taşımaya başlamadan önce motor atlantik aşırı uçuşlarda ve deneylerde türlü dayanıklılık testlerine maruz bırakılmış ve toplam 1000 saatlik uçuştan sonra cıvatalarına kadar sökülerek tüm parçaları tek tek kontrol edilip komponentlerin durumlarının çok iyi olduğu görüldükten sonra onay alabilmiştir. tabi bu onaydan sonra testler devam etmiş. 1976 yılına gelindiğinde 28000 saati concorde nin üzerinde olmak üzere 55000 saatlik bir toplam çalışma süresine ulaşılmış. bu toplam sürenin 8200 saati süpersonik uçuş ile yapılmış.
bu yıllara yayılan çalışmanın sonucunda, ses hızının iki katında 18.000 metre irtifada yakıt almadan 6750 km mesafe gidebilecek bir motor ortaya çıkmış.
bu motorun en kötü yanı gürültüsü. hatta concorde sadece hızı ile değil gürültüsüyle de meşhur. motorlar özellikle kalkışlarda çok yüksek gürültü çıkarmaktaydılar. uçağın daha yepyeni olduğu 1976 yılında yapılan ölçümlerde (pndb / perceived noise decibels sistemi ile) 129 db ölçülmüştür, zaman içinde yıpranmaya bağlı olarak gürültünün de arttığını hesap edersek geçtiği yerlerde kilometrelerce alana gürültüsünü yayan bir makine haline geldiğini düşünebiliriz. bazı yerlerde yasaklanmasının sebebi bu. bu arada kıyaslama açısından roketler fırlatılış anında ortalama 180 db ses çıkarırlar.
ilk uçuşunu yaptığı 1969 yılından son uçuşunu yaptığı 2003 yılına kadar teknik sicili sapasağlam ve hiç düşmemiş ama eninde sonunda çok alakasız bir sebep yüzünden film senaryosu gibi bir kazaya karışıp emekli olmuştur.
bu uçakla yapılan bir uçuş var ki, 1973 yılında ay tutulmasını gözlemlemek için afrika'yı bir uçtan bir uca sesten hızlı olarak uçmuş ve ay tutulmasını 74 dakika boyunca takip ederek içindeki bilim adamları ve gözlem heyetinin bu tutulmayı gözlemlemelerini sağlamıştır.
concorde ile ilgili kısa kısa
- fransa ve ingiltere desteğiyle imalatına başlanıyor.
- ilk süpersonik ticari uçak olarak üretiliyor. (tupolev tu-144 bundan arak)
- ilk uçuşunu 1969 da yapıyor.
- 100’den fazla sipariş alıyor.
- ancak 20 tane üretiliyor (1973’deki petrol krizi sebebiyle)
- sadece british airways ve air france tarafından kullanılıyor.
- ilk ticari uçuşunu 1976’da yapıyor.
- ilk uçuşlarda zarar edilince ceo emriyle yolculara yapılan bir anket yapılıyor. “sizce ne kadar fiyat ödediniz”. yolculuk yapan çoğu aşırı zengin biletlerini kendi almadıkları için tarife fiyatının 3-4 katı tahmin ediyor. cevaplar sayesinde fiyatlar 4 katına çıkarılıyor da biraz nefes alıyorlar…
- mach 2,02 hızıyla seyrediyor. (deniz üzerinde)
- jet türbinlerinde afterburner teknolojisi var.
- kanatları çok düşük kaldırma kuvvetine sahip (dolayısıyla sürtünme direncine), bu sebeple yüksek açıyla kalkış ve iniş gerçekleştiriyor. iniş plotajı en zor uçaklardan diye kabul ediliyor.
- afterburnerlar kalkışta birkaç dakika açık kalıyor ve kapatılıyor. deniz üzerindeyken tekrar açılıyor ve süpersonik hıza çıkılabiliyor.
- 18.000 metre yüksekten uçuyor, türbülans nedir bilmiyor. (bkz: stratosfer)
- seyir esnasında diğer ticari uçaklarda buzlanma yaşanırken, konkordumuzda sürtünmeden kaynaklı ısınma yaşanıyor.
- hatta bu ısınma o kadar önemli ki uçak 25~30 cm genleşmeye uğruyor.
- küçük bir tübe sahip, 2+2 oturma düzenli tek koridorlu üretiliyor. 100 yolcu, 9 mürettebat taşıyor.
- konfor sıfır (mış).
- kendinden 2,5 kat fazla yolcu taşıyan ortalama bir uçaktan 4 kat yakıt tüketiyor. (yolcu başına 10 kat diyebilir miyiz? evet)
- mach hızını geçince yolcular dışarıdan ses duymuyor (bkz: doppler etkisi), sadece yapıda oluşan vibrasyonun içeriye etkilerini duyabiliyorlar. (actionary’ye selamlar)
- zaman koridorunda uçabildiğinden örneğin yeni yıl saatler boyunca yaşanabilir(di). bunu tur haline getirmişlikleri de var ama link bulamadım.
- kendine ait marşı olan tek uçak.
- 1986 yılında türkiye’ye uğruyor.
- 2000’de ilk ve son kazası gerçekleşiyor.
- ayrıca 2000’de düşen uçak, alain delon ve george kennedy'nin airport'79 filminde kullandığı ve düşürdüğü uçak(mış).
- 2003’te son tarifeli uçuşunu yapıyor.
- son tarifeli uçuştan bir ay sonra ünlü yolcularla son kez uçuyor.
- dünyanın en karizmatik uçağıdır (bence amk!).
teknoloji ve görselliğin geriye doğru gittiği iki teknolojiden biri olan uçak sanayini ve bizi bu görsel keyiften mahrum bırakanları kınıyoruz.
concorde artık uçmasa bile en azından uçak lastiği üretimi ve teknolojisinin gelişmesinde önemli bir rol oynamıştır
lastiğin parçalanmasından dolayı, uçağın yanmasına ve düşmesine neden olan kazanın ardından, concorde lastiklerinde geliştirmeye gitti. ve bu sistem günümüzdeki uçakların çoğunda kullanılıyor.
lastik, yüksek süratlerde genleşip (genişleyip), geriliyor ve herhangi bir darbede patlamak için daha hassas hale geliyor. bir lastiğin gergin olmaması/ inik olması, patlaması veya kesilmesi için dezavantajdır. bir bıçakla sert lastiği mi kesmeniz daha kolaydır, yoksa yumuşak, basınçsız lastiği mi?
bu nedenle, kazadan sonra yeni lastiklerinde farklı bir iç iskelet sistemi, ve iskeletin üstüne oturan formülü açıklanmamış 5 katmanlı bir sarmal kullanılmış. bu sayede yüksek süratte hem lastik aşırı gerilmiyor, hem de çarpan darbelerde artık lastiğin yapısında kullanılan kevlar(kurşun geçirmez yeleklerde kullanılır) 'dan dolayı lastik kesinlikle kesilmiyordu, hatta yapılan testlerde çarpan bıçakları bile kırıyordu.
kaderini etkileyen kazaya gelince; bugün uçuş teknolojilerini değiştiren uçak kazaları 'ndan öğrendiğime göre daha önce izleyip okuduklarımdan farklı bir senaryo ile düştüğü iddia edildiğini gördüm (sanırım doğru olanı bu).
bu belgeselde ise, başka bir uçaktan yere düşen 2,5 cm'lik bir parçanın, kalkan concorde 'un lastiğine saplanıp lastiği parçalamasından dolayı, kopan kauçukların tekerleklerin fren sistemindeki elektrik kablolarını kestiğine ve gene lastikten kopan parçaların yakıt tankının delinmesine neden olduğuna işaret ediliyordu. ardından akan yakıtla elektrik kablosunun birlikteliğinin de uçağın yanmasına neden olduğu belirtilmişti.
kazadan sonra yakıt tankları da kevlarla kaplanmış, lastikler de. daha önce anlatıldığı gibi water deflector 'un konumunun sıkıntılı olduğu doğru olabilir. fakat tek farkla; içinden kopan parçaların motora kaçması değil de yakıt tankını delmesi kazaya neden olmuş olabilir. bir önceki paragrafta anlattığım belgeselde kopan lastik parçalarının, dolaylı yoldan veya direkt water deflector'a zarar vermesi nedeniyle yakıt tankına zarar verdiği belirtilmedi. fakat bugüne kadar anlatılmış teorileri ve bu son duyduğumu birleştirirsek son tespitin doğru olduğu kanısındayım.