La Casa de Papel'in 3. Sınıf Aksiyon Filmi Tadı Veren 5. Sezon İncelemesi
bütün sezonlar arasındaki en derinliksiz, en kötü sezon açık ara farkla yeni yayınlanan 5. kısım.
senaristler ve yönetmen eski sezonlarda olduğu gibi dahice planlarla ve karakterlerin iç dünyalarını yansıtan diyaloglarla zaman kaybetmek yerine aksiyonu dayamışlar da dayamışlar. sezon tam anlamıyla 3. sınıf hollywood aksiyon filmlerine dönmüş. hemen hemen her aksiyon sahnesi insanda yok ebesinin *mı ali sami tepkisi uyandırıyor. hatta daha da ileriye gidersem şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki insanların büyük bir kısmı son sezonu, daha önceki sezonların hatırına izledi. eğer bu sezon bir la casa de papel sezonu olmak yerine yeni başlamış bir dizinin ilk sezonu olsaydı izleyicilerin %90'ını ikinci bölümden sonra izlemeyi bırakırdı.
tek tek karakterler üzerinden eleştiride bulunacak olursak tokyo'dan başlayalım
bütün sezon tokyo'nun rio'yla tanışmadan önce başından geçen bir aşk hikayesinin flashbackleri ve saniyede atılan 1000 mermiden ibaret. fakat tokyo ve eski aşk hikayesi konusunda öyle bir nokta var ki bu durum izleyiciyi hiçbir şekilde tokyo ile empati kurmaya itmiyor. 4 sezon boyunca rio için yanıp tutuşan, onun için özel kuvvetlerin önüne kendini atan tokyo'nun bu sezon bir anda yeni bir aşkı daha çıkıyor ve biz aslında tokyo'nun onu hiç unutamadığını görüyoruz. bütün bunlar olurken sezon boyunca izleyiciye tokyo ile rio arasında 3-5 dakikalık duygusal yakınlaşmadan başka bir şey gösterilmiyor. ikilinin birlikte olduğu sahneleri toplasanız 10 dakika bile etmez. bu ne perhiz ne lahana turşusu? dört sezon tokyo ve rio aşkı izlettikten sonra bir anda ''ya ama o iş öyle değilmiş'' diyerek seyircinin hiç tanımadığı ve yakınlık kurmasının imkansız olduğu bir eski aşkı diziye dahil etmenin ne anlamı vardı? sırf ''her insanın birden fazla hayatı vardır'' kamu spotu yapmak için buna değer miydi? zaten eski aşk konusundaki oyuncu seçimi de yanlış. hepimizin sense 8 dizisinde lito rodriguez olarak tanıdığı üzgün kaslı miguel angel silvestre'yi tokyo'nun unutamadığı eski aşkı yapıvermişler. miguel angel silvestre gerek üzgün kaslı tipiyle gerek hiperaktif, tiyatral oyun tarzıyla bir aşk adamını oynayacak son kişi. zaten sense 8'teki lito karakteri yapıştı adamın üstüne. başka oyuncu mu yoktu piyasada bilemedim. ya da biraz da miguel angel silvestre fanlarının ekmeğini yiyelim demiş olabilirler.
peki bir önceki sezonun karakter derinliği anlamında bel kemiğini oluşturan palermo ve berlin hikayesine ne oldu?
4. sezonun en önemli ismi bir anda neden toplasan 3-5 dakika diyalog sahnesi olmayan helsinki gibi bir yan karaktere dönüştü? nerede eski palermo'nun liderlik çatışmaları ve grup üzerindeki baskıcı tutumu. nerede şimdiki palermo'nun hiçbir şeye etki etmeyen ''hadi yapabiliriz'' tarzı klişe sahneleri. harbiden ne oldu bu adama? bir anda neden böyle oldu?
rio meselesine yukarıda değindim fakat bir daha değinmek istiyorum
dizinin en önemli yan hikayesinin odağındaki adam neden bir anda sağda solda kendi halinde bir şeyler yapmaya çalışan işlevsiz bir adam haline geldi? rio'yu son 5 bölümden çıkar, dizide değişen hiçbir şey olmayacak. 5. sezonda var mıydı yok muydu anlamadık bile. adam bütün bir sezonu kafasına silah dayanmış da zorla oynatılıyormuş gibi memnuniyetsiz bir yüz ifadesiyle oynadı.
nairobi'yi öldürdünüz, helsinki'ye bir yas bile tutturmadınız
adam koca bir sezon boyunca sadece elinde dürbünle dışarıdaki son durumu bildirdi ekibe. eminim helsinki'nin bütün sahneleri 15 dakika içerisinde çekilmiştir. 13 dakikasını ayağına mermer heykelin düştüğü sahneye veriyorum. kalan 2 dakika, camın önünde dürbünle özel kuvvetleri ve askeri timi kontrol ettiği sahneler. eski sezonlarda grubun en adanmış en cesur karakterlerinden birini sihirli annem avni olarak izledik.
arturito saçmalığı artık kabak tadı verdi
4. sezonla birlikte bu boktan karakteri de devre dışı bırakmaları gerekiyordu. hayatını dümdüz bir banka memuru olarak geçirmiş, en büyük aykırılığı sekreterini parmaklamak olan bir insan bu kadar natural evil olamaz. yapmayın etmeyin, her seferinde dozunu arttırıyorsunuz. neyse ki bu sezonla birlikte arturito devreden çıktı diyebiliriz. fakat devreden çıkana kadar yaptıklarıyla herkese ''bu kadar da olmaz'' dedirtti. eski banka memuru, yeni kişisel gelişim zımbırtısı uzmanı part time rambo oluverdi.
stockholm de bu sezon devre dışı kalan isimlerden biriydi
bütün olayı arturito'yu vurmak ve zırt pırt onun hayalini görüp kafayı yemekti. denver ve stockholm tamamen apayrı bir sezon geçirdiler. sayın senaristler, bunlar karı kocaydı haberiniz var değil mi?
denver ve manila'ya birlikte değinmek istiyorum
manila'nın denver'a yanık olduğu daha 4. sezonda diziye ilk girdiğinde belliydi. 5. sezon boyunca denver'ın kuyruğunda dolaştı, sondan bir önceki bölümde denver'a aşkını ilan etti. yani bu ikilinin bu sezondaki tek görevleri buydu. manila denver'a aşkını ilan edecek, denver ben değiştim stockholm'e aşığım diyecek ve bingo tokyo ''herkesin ikinci bir hayatı vardır'' kamu spotuyla kapanışı yapacak. ya kardeşim biz salak mıyız? zaten ilk günden beri manila'nın denver'a aşık olduğu apaçıktı. neden kabız gibi uzattınız da uzattınız mevzuyu? sırf bunu yapabilmek için denver gibi önemli bir karakteri de devre dışı bıraktınız. manila, denver'in kuyruğunda dolaşacak diye adam ne operasyonda etkili olabildi ne de stockholm'le arasındaki git gelli ilişkiye şahit olabildik. manila'nın babasının yaptığı o çiğ pembe kıyafet mavi kıyafet tiradına girmiyorum bile. herhalde o sahneyi ekşi sözlükten 3. dlga feminist bir üniversiteli yazdı.
berlin'e gelecek olursak
madem 5. kısımda berlin'in oğlu operasyona dahil olmayacaktı o zaman ne diye her bölümde önemli bir süre boyunca berlin ve bir anda peydah olan oğlunun sahnelerini izledik. vay anasını çocuk doktorasını mit'te yapmış çok başarılı bir bilişim uzmanıymış. fakat nedense ilk sezonlarda adı bile geçmiyordu. rio yerine neden berlin'in oğlunu almadınız hacker olarak ekibe. çünkü son sezonda farklılık olsun diye bir anda götünüzden uydurdunuz berlin'in bakir oğlunu. ekip köşeye sıkıştığı anlarda berlin'in oğlu devreye girecek diye bekledik de bekledik. sonuç? babasının manitasına göz diken bir adet eli s*kinde ezikten başka bir şey göremedik.
ve tabii ki profesör
ulan yazık size! sırf kolaya kaçmak, akıllıca sahneler ve diyaloglar yazma zahmetinden kurtulmak için profesörü üç buçuk bölüm sandalyede bağlı beklettiniz. adam ilk defa üçüncü bölümün ortasında iki cümleden fazla konuştu. aradaki bölümlerde toplasan beş tane repliği de yok zaten. ha kalan bir buçuk bölüm bir s*ke yaradı mı? yaramadı. kurtulsa da ekibi kurtarsa dediğimiz adam çatıya çık, çatıdan in gibi basit komutlardan başka bir şey vermedi. eski profesörün, ekibini o cehennemden çıkaracak önceden hazırlanmış bir planı kesinlikle olurdu. fakat kim uğraşacak değil mi? bu dizi profesör üzerinden yürümüyor mu? ne yaptınız lan profesöre? değdi mi üç buçuk bölüm sandalyede bağlı oturan profesör izletmenize? dizinin ana karakteri hakkında hiçbir şey yazamıyorum çünkü adamın sezon boyunca etkinliği, görevi özel kuvvetlerin çadırında bilgisayar başında oturmak olan memurlarla aynı seviyedeydi. ne gerek var profesörün a, b, c, d planlarına değil mi? atın saniyede 1.000 mermi, olsun bitsin.
daha yazmak isterdim de bu dizi için değmez dostlarım. ha son olarak ispanya özel kuvvetlerine ait belalı askeri timin operasyon öncesi yaptığı saçma sapan hareketlere ve yüz boyası sürme sahnesine girmek istemiyorum bile... aynı sahneyi bir türk yapımında bordo bereliler yaparken görsem utancımdan yerin dibine girerdim...