Kişinin Aşamadığı Düşüncelerini Korkularıyla Yüzleşerek Yenmesi: Sistematik Duyarsızlaştırma
sistematik duyarsızlaştırma, biçimlendirmenin klasik şartlanmada kullanılmış hali olarak kabul edilebilir. özellikle korkuların tedavisinde kullanılır. kişi korktuğu uyarıcı ile kendisi için korkutucu olmayan bir derecede karşı karşıya getirilmektedir. bu düzeyde bir süre alıştırma yapıldıktan sonra uyarıcının derecesi biraz arttırılmaktadır. kişi belki biraz tedirgin olabilir ama tekrarla bu tedirginliği giderilir ve kişi bu düzeydeki uyarıcıya da alıştırılır. daha sonra uyarıcının derecesi biraz daha artırılır. bu şekilde aşamalandırılarak korku tedavi edilir.
uyarıcıyla baştan başlangıçta temas kurulmaz. pekiştirme yoktur. korkunun kaldırılması ön plandadır. korku nötr dönüşür. korku yavaş yavaş hiyerarşik olarak yaklaştırılarak ortadan kaldırılır. örneğin, yükseklik korkusu olan kişiyi önce kat 1, sonra 2, 3, 4 ... çıkarmak.
birden ve yoğun olarak tehlike olanı için:
(bkz: maruz bırakma)
başlangıçtan itibaren uyarıcı verilen ve istenmeyen tepkilerin kaldırılması için:
(bkz: eşik yöntemi)
organizmaya yeni bir davranış kazandırma yöntemi için:
(bkz: kademeli yaklaşma)
psikolojide fobi ve başka bir takım davranış bozukluklarının tedavisinde kullanılan bir yöntemdir. ingilizcesi “systematic desensitization”. bu yöntem hastanın kendini rahat hissettiği bir ortamda korku ya da tedirginlik kaynağı ile yavaş yavaş artan dozlarda yüzleştirilmesi sonucu tedirginliğinden zamanla kurtulması üzerine kurulmuştur. örneğin örümcek korkusu olan bir kişi için önce cam bir kavanozda bulunan örümceğe uzaktan bakma şeklinde başlayan tedavi, örümceğin hastanın elinin üzerinde gezinebilmesi ile son bulmaktadır.
buraya kadar her şey iyi, hoş.
ancak bir zamandır bu ifade sık sık kulağımda çınlar oldu. özellikle haberlerde kafalarına kurşun sıkılan insanları sıcacık evimde ayaklarımı uzatmış izlerken, afrika'da açlıktan ve savaştan kırılan insanlara portakalımı soyma esnasında şöyle bir göz atarken, bir okuldaki can pazarını aksiyon filmi tadında merakla takip ederken.
şimdilerde çok sevilen bir söylem var: biri olan biten bir takım şeylerden rahatsızlık duyduğunu ve gelecek için endişelerini dile getirdiğinde hemen “paranoyak olma” yanıtı yapıştırılmakta. ama sanıyorum ki azıcık paranoyanın kimseye pek bir zararı yok. paranoya yapılması gereken bir durum da bugünkü medyanın yüklendiği “misyon”. vahşet görüntüleri günün her saatinde dizi, film, hatta haber diye tanımladıkları şey kapsamında bile rahatlıkla yayınlanabilmekte. bu durum ölüme ve acıya karşı duyarsızlığı geliştirmenin yanısıra toplumdaki şiddet eğilimindeki artışa tek başına olmamakla birlikte önemli bir katkı sağlamaktadır ki bu ikinci etki ayrı bir başlığın konusudur.
medyanın sistematik duyarsızlaştırma politikası televole, bbg, gelinim olur musun, ünlüler çiftliği gibi sistematik beyinsizleştirme ve apolitizasyon programları ile birleşince hoş bir tat elde edilmektedir. bir de bunun üstüne fantastik-mistik gerilim türünde programlarla cila çekildiğinde afyon yutmuş, kıvama gelmiş bir toplum artık servise hazırdır. afiyet olsun.