Kıraç'ın Türkçe Rock Tarihine Altın Harflerle Kazınan Efsanevi Albümü: Kayıp Şehir
mor ve ötesi - dünya yalan söylüyor
duman - eski köprünün altında
teoman - onyedi
kargo - yalnızlık mevsimi
şebnem ferah - kadın
vega - tatlı sert
emre aydın - afili yalnızlık
yavuz çetin - satılık
yasemin mori - hayvanlar
kayıp şehir... yukarıdakiler ve daha pek çok kült albümün gelip geçtiği türkçe pop-rock piyasasında hiçbir zaman değeri bilinmemesine ve orada burada konuşulmamasına rağmen bir numaralı tahta oturan ve 16 yıldır oradan inmeyen muhteşem kıraç albümü. kıraç'ın kendisi bile kayıp şehir'den sonra bu seviyeye çıkamadı, kendini tekrar eden albümler ve garip açıklamalarıyla kendisinin bir tür karikatürüne dönüştü (ki yine de garbiyeli ve yolcu albümleri anadolu rock'ın nelere kadir olduğunu son dönemde hatırlatan güzel işlerdir). nihayetinde, kayıp şehir ile finallenen süreçteki kariyerinin değeri asla bilinmedi.
kayıp şehir tam anlamıyla bütün parçaların güzel olduğu albümlerdendir
hatta bırakın şarkıyı tek bir boş nota, tek bir boş saniye bulamazsınız. bu toprakların tecrübelerini batının rock müziğiyle olabildiğine görkemli şekilde harmanlar. doğu ve batının biricik harmanı, bu nedenle tam bir türkiye ürünüdür aslında. arctic monkeys'ten alex turner gelse ve "bana bu topraklardan ilham verecek bir şeyler önerir misin?" dese tereddütsüz şekilde elimin gideceği ilk iştir. arada sırada "kimse bilmesin, bana kalsın" şeklindeki klasik duyguya kapılmakla beraber ümit besen şarkılarındaki klavye sololarına bile "abi aslında çok iyi" diye nur yağdıran hipster'ların bu albümü es geçmesi bana hep garip gelmiştir. tabii ki kıraç sivri görüşleri ve milliyetçiliği nedeniyle hipster kadıköy tayfasının kabullenebileceği bir isim değil (bırakın hipster'leri, herhangi bir anaakım mecrada da en iyi türkçe rock albümleri arasına dahil edildiğini asla göremezsiniz bu albümün).
ancak bir iki catchy riff barındırdığı için baştacı edilen yeni dönem indie şarkıların yanında kayıp şehir, bir albümlük malzemenin vereceği hissiyatı tek bir şarkısında veren epik bir sesörgüsüne sahiptir (kıraç'ın aranjörlük yeteneğine de dikkat çekerim bu noktada). flütler, kemanlar, korolar, deep purple-vari gitar soloları, distoriton'lı gitar ritmleriyle yükselir ve senden başka'yı bağlamayla, neşet ertaş şarkısı yolcu'yu davulla, esasında mut yöresine ait olan aman ayşam türküsünü kemençe ve tulumla yorumlar ve bu enstrümanlarla başarılı şekilde birleştirir. razıysan gel ve albüme ismini veren şarkı kayıp şehir görkemli, rüzgarlı ve epik yaylı enstrümanlarla devleşir. özellikle kayıp şehir şarkısı, 70'lerin efsane senfonik rock şarkılarından fazlası olan ancak eksiği olmayan mükemmel bir parçadır. ayşe ve tek hatıra gibi romantik şarkılarda serge gainsbourg esintileri duyulur. yalan, zaten yngwie malmsteen'in de dikkatini çekecek derecede güçlü, sert bir parçadır...
dediğim gibi, boş şarkı yok bu yeşil kapaklı uzunçalarda.
bu noktada albümde çalan müzisyenler için de bir not düşmek gerekir: davulda ersin gülseli, bas gitarda cengiz köroğlu, elektro gitarlarda barış bölükbaşı ve atakan yörük, klavyede mert topel, flütte burcu selçuk, grup kemanlarda ünlü topluluk kempa, saksafonda toygun sözen ve nejat demirbilek, klarnette ali rıza altınkeser, kabak kemanide kadir verim, bağlamada necati şenol, sipside murat toraman, kemanda ilker görgülü, koroda istanbul singers, soprano vokalde funda arar (evet funda arar), ek vokallerde onno süzme ve perküsyonda mehmet akatay mükemmel iş çıkarmıştır. (düşünün, günümüz türkçe albümlerin artık hangisinde böyle dev bir ekip çalıyor?)
kayıp şehir, internetin kılcal damarlarımıza nüfuz etmesi nedeniyle müziğin neredeyse her bir kişiye ayrı ayrı hitap edecek kadar kişiselleştiği, indie'leştiği zamanlardan hemen önce, herkesi aynı çatı altında birleştirme amacı güden "büyük" bir müziğin yapıldığı dönemde yayınlanan bir albüm dersek yanlış olmaz herhalde. artık büyük rock festivalleri yok, herkes sadece kendisine hitap eden az bilinir şarkıcısını evdeki kaliteli kulaklığından dinleyebiliyor. bu durumu kötülememekle birlikte, dünyanın öbür ucunda müzik sayesinde seninle aynı şeyleri hisseden birilerinin olduğunu bilmek yine de iyi bir duygu diye düşünüyorum.
kayıp şehir de bu zamanların ve bu türden duyguların bir çeşit temsili aslında benim için. çıktığı 2004'te harçlıklarımı biriktirerek 4.5 liraya kasedini almış ve koşa koşa evin köşesinde benim dışımda kimsenin kullanmadığı müzik setine takmıştım. çalan ilk şarkı senden başka'nın ilk notalarının bende yarattığı hissiyatı bugün hala, aynı şekilde hissediyorum (kaset hala odamda duruyor).
kısaca bu albüm özene bezene uğraşılmış, sözlerinden düzenlemelerine kadar emek verilmiş albümlerin çıktığı dönemin türkiye'deki en güzel izdüşümlerinden. zaman içinde underrated kelimesinin karşılığı haline geldiği için buraya not düşmek istedim.
kıraç'ın albüm kartonetindeki hitabetiyle bitirelim yazıyı
kayıp şehir; yani benim şehrim
öyle bir şehir ki kralı da soytarısı da benim
tek şehirden oluşan bir ülke
kimsenin gözü yok malda mülkte
yok kan emiciler gözü yüksekte
ben yaptığım halde benim bile bilmediğim
bir labirentte
kayıp şehir; rüzgarların şehri
uçsuz bucaksız bozkırları
bazen kıraç toprakları
bazen bereket ormanları
kayıp şehir; benim şehrim
çok şairane gelse de sözlerim
nereden geldiğini bir ben bilirim
çığlıklarımı birinin duyduğu
ve sadece onunla paylaşabildiğim şehir
dedim ya; kayıp şehir; benim şehrim
yani bu dünyada olmayan
ama olduğunu bildiğim şehir
bu albüm ve her şey için sonsuz teşekkürlerimle...