Kaymakamlıktan Libya Başbakanlığı'na Uzanan, Film Gibi Bir Hayat: Sadullah Koloğlu
kimi kaynaklara göre 1884, kimilerine göre ise 1885 veya 1886'da derne'de doğup, 1952'de libya'da ölmüştür. doğan koloğlu'nun babasıdır. çok iyi derecede arapça ve farsça'nın yanı sıra fransızca da bilen, kaymakamlığı sırasındaki icraatlarıyla pınarhisar'da büyük iz bırakmış biridir. 1913-1917 arasında pınarhisar'da kaymakamlık yaparken burada bir okul inşa etmiş, savaşlardan bıkmış, bezgin halkı inşaat çalışmaları için ikna etmiştir. bu sırada halkı zorla çalıştırdığı iddiaları üzerine vize kaymakamı ile becayiş edilmiş fakat kendisini şikayet eden küçük bir kesim dışında pınarhisarlıların gönlünde taht kurmuştur. kendisi de bu ilçeye gönülden bağlanmış ve cumhuriyetin ilanından sonra nüfusa pınarhisar'dan kayıt olmuştur.
vize ve saray kaymakamlıkları süresince eşkıyalarla ve bulgar çeteleriyle mücadele etmiştir. yunanlar saray'ı işgal ettiklerinde ilçedeki bir grup müslüman halkın işgalcileri alkışlarla karşılamasına kahrolup, karakol komutanı, hakim ve birkaç memurla hükümet konağından yunan askerine ateş açmış ve esir düşmüştür. yunanları alkışlayan grubun ve onların başını çeken imamın hakaret ve yumrukları arasında idam edileceği ana dek kalacağı hücreye götürülmüştür. idamını bekleyen 'arap kaymakam', o gece bir bulgar çetecinin yardımı ile hapisten kaçar. kendisini kurtaran bulgar, sadullah bey'in emrindeki askerlerce yakalanan bir çetecidir. sadullah bey bu çeteciyi öldürmek isteyen askerlere mani olup çeteciyi mahkemeye göndererek onun canını kurtarmıştır. bunu unutmayan bulgar da arap kaymakamın hücre kapısını açmış ve ona gizlenmesi için bir kadın çarşafı vermiştir. sadullah bey, balkanlardan göçmekte olan muhacir kafilesinin arasına karışır. durumunu anlattığı muhacirler kucağına bir de bebek verirler ki iyice kamufle olsun.
kafileyle birlikte istanbul'a varan arap kaymakam milli mücadeleye katılmak amacıyla ankara'ya geçer. ancak kendisini bir sürpriz beklemektedir. yunan askerini alkışlarla karşılayan saraylıların bu ihanetinin faturası arap kaymakama kesilmek istenir. iki kez istiklal mahkemesi'ne çıkan sadullah bey, sonunda beraat eder. 1922'de maçka kaymakamı olduktan sonra mübadele anlaşması gereği sahile indirilip gemilerle yunanistan'a gönderilecek rumları gemilere teslim etme görevini üstlenir. bu görevi yerine getirirken rum halkı, hem intikam isteyen türklerden hem de dağlardaki rum çetecilerden korumayı başarmıştır.
mübadele anlaşmasına göre sümela manastırı'nın tahliyesi sırasında manastır kütüphanesindeki kitaplar dahil buradaki tüm değerli eşyalar yerinde kalacaktır. eşyaların bir bölümünün kaçırılacağını duyan arap kaymakam, bu eşyaları ele geçirip ankara'ya yollar. isa'nın gerildiği çarmıhtan yapıldığı iddia edilen değerli taşlarla süslü bir haçın ise yolda sahtesi ile değiştirilirdiği anlaşılır. papazın bu haç için sadullah bey'e çok miktarda altın teklif ettiği ancak bu teklifin reddedilmesi üzerine haçı ankara'ya götüreceklerden birini ayarttığı söylenir.
maçka'daki görevi sırasında trakya'daki bulgar çeteleri ile yaptığı mücadeleyi bu kez rum çetelerine karşı veren sadullah bey, yakaladığı eşkıyayı teşhir edip halkın moralini yükseltir. halka verdiği güven sayesinde bölgedeki pek çok kan davasının sona ermesini sağlar. buradan sonra of kaymakamlığı'na geçen sadullah bey, burada da ağalık sistemi ile mücadele etmiş, sonunda da devlet otoritesinin galip gelmesini sağlamıştır. yörede baş gösteren hayvan vebasının kontrol altına alınmasındaki çabaları neticesinde, trakya'da tarımsal çalışmaları nedeniyle aldığı liyakat ve iftihar madalyalarına karadeniz'de de özel bir takdirname eklemiştir.
sürmene'ye kaymakam olduktan sonra eşinin buradaki kadınlar yük taşırken erkeklerin elleri boş şekilde önden yürümelerine tepki gösterip, bunun değişmesi için çabalaması yüzünden halkın tepkisiyle karşılaşmıştır. özellikle kadınlar 'eski köye yeni adet' getirilmeye çalışılmasına kızmışlar ve erkeklerinin gururunu kırdığını düşündükleri bu girişime karşı ellerinde sopalarla kaymakama saldırmaya kalkmışlardır. bu saldırı girişiminden atının hızı sayesinde kurtulan sadullah bey, yine de halka kızmamış, bunu cahilliklerine vererek yöreye hizmet için çalışmayı sürdürmüştür.
rus işgali sırasında yanan sürmene hükümet konağı'nın yerine planlarını kendi çizdiği bir idare binasının inşasına başlayan kaymakam, inşaatta amelelik de yapar. binanın balkonu için gereken inşaat demiri bir türlü temin edilemeyince arap kaymakam ilginç bir maceraya atılır. işgal sırasında rusların demiryolu yapmak için trabzon limanı'na yığdıkları ve daha sonra yapılan anlaşma ile geri alma hakkı elde ettikleri demirlerden çalma fikri uygulanır. sadullah bey gece vakti bir grup sürmeneli ile birlikte kayığa atlayıp nöbetçilerin koruduğu demir yığınına ulaşır. çatışma olmaması için grubunu silahsız götüren sadullah bey, nöbetçilerin kendilerini fark edip, müdahale etmeleri üzerine kimliğini açıklayıp, sürmenelileri tutuklanmaktan kurtarır. üstelik sadullah bey ve grubu çaldıkları demirleri de alır götürür. olay duyulunca trabzon valisiyle şiddetli biçimde kavga eden çılgın kaymakam bu iş yüzünden disiplin ve para cezası alır ama hükümet konağı'nı bitirir ve binanın açılışında trabzon valisi halka rus demiri ile yapılan balkondan hitap eder.
sürmene'den kadınhanı'na atanan arap kaymakam, burada da irtica ile mücadele verir. bir gün çarşıda gezerken başındaki sarıkla etrafa hocalık taslayan birini çevirir ve ona kuran'dan bazı ayetler okuyup, bunların açıklamasını sorar. hiçbir yanıt veremeyen ve foyası ortaya çıkan sarıklıya sağlam bir tokat atan kaymakam, halkı din konusunda bu gibilere itibar etmemeleri için uyarır. sabah namazından çıkanları toplayıp, birer saat bağ dikiminde çalıştıran kaymakam burada da 'zorla çalıştırma' nedeniyle şikayet edilir. fakat o kıraç kasaba birkaç yıl sonra yeşil bağlarıyla ünlü olunca halk o sırada başka yerde görev yapmakta olan arap kaymakam'ın ayağına gidip ona teşekkür eder.
of'ta eşkıyalık yeniden azıp, kan davaları hortlayınca devlet, çareyi sadullah bey'i bir kez daha of'a atamakta görür. arap kaymakam, sıkı bir takip sonucu kısa sürede bölgenin en azılı eşkıyasını kendi elleriyle yakalayıp ilçede teşhir eder. daha sonra iznik'e atanan sadullah bey, burada bağcılığı başlatıp, geliştirir; karacabey ve çatalca kaymakamlıklarından sonra da hakkari valisi olur. sadullah bey, hakkari'yi çevre yerleşimlere bağlamak için zap suyu üzerine bir köprü yaptırılmasını gerekli görür. ankara'ya yaptığı her başvuru reddedilen sadullah bey sonunda maliye bakanı'na çıkar ve bakanın yakasına öyle bir yapışır ki adam 'kurtarın beni bu delinin elinden' diye feryat eder. sonuçta köprüyü yaptıramaz ama hakkari'ye iki yılda yedi okul inşa ettirir. sonraki görevi olan bingöl valiliği'nden sonra 1941'de emekliye ayrılır.
sadullah bey, emekli olduktan sonra geçim sıkıntısıyla toprak ofisi ve çocuk esirgeme kurumu bünyesinde çalışır ve 1947'de aile mirası işleri için bingazi'ye gider. burada kendisine bingazi emirliği'nin başvezirliği teklif edilir. kendisi bu görev için türkiye'nin iznini alması gerektiğini söyleyerek yurda döner ve üç yıl sonra bu izin çıkar. neticede bingazi başbakanı olan sadullah bey, libya'nın bir devlet olarak ortaya çıkış sürecinde önemli rol oynar. libya'yı kuracak olan kadroların öğrenci olarak ingiltere'ye değil, gizlice mısır'a gitmelerini sağlayan ve bu iş için ingiliz valisi ile kavga edip, öğrencilerin yol masraflarını kendi cebinden karşılayan adamdır bu. türkiye'de 'arap kaymakam' olan sadullah bey, libya'da ise 'türk başbakan' olarak anılır. libya'nın bağımsız olmasından sonra libya meclisi'nde senatör olan sadullah koloğlu, hastalığı nedeniyle türkiye'ye döneceği gün yola çıkmadan hemen önce vefat eder.
ekleme: öldüğünde şahsi hesabında sadece 45 sterlin bulunduğunu ve geride bıraktığı maddi mirasın bundan ibaret olduğunu belirtmeyi unutmuşuz. bir de cenazesi yurda getirilmemiş, libya'da toprağa verilmiş.