Karpatların Maradona'sı Gheorghe Hagi Hakkında Az Bilinenler

1996 yılında Galatasaray'a transfer olduğunda, Real Madrid ve Barcelona'dan sonra kariyerinin düşüşte olduğu, Türkiye'ye yatarak para kazanmak için geldiği düşünülüyordu. Ama o işler hiç de öyle olmadı ve bir efsane olarak futbola Galatasaray'da veda etti.
Karpatların Maradona'sı Gheorghe Hagi Hakkında Az Bilinenler

• bugün bazı gençler bile malzemesini başkalarına taşıtırken, o kendisi taşır.

• buz tedavisini kendisi yapar.

• kendi bandajını kendisi yapar.

• son derece ciddidir. fazla şaka yapmaz.

• asla popescu ile yatmaz. hep türk oyuncuları tercih eder.

• herkes onu, gençlerin öğretmeni gibi görür. ama o, asla gidip yardım etmez. etmez ama, futbolcu isterse iş değişir. o zaman her şeyi yapar.

• cep telefonunu bile ancak 2000 yılında kullanmaya başladı.

• arabası geldiğinden beri tempra'dır.

antrenmanlara hep bir saat önce gelir. en son çıkar.

• ufak hatalara çok kızar. kaybetmeye tahammülü yoktur.

• ufak şeylerden çok mutlu olur. yılbaşında gollerini toplayan bir video kasedi hediye edilince, sevinçten havalara uçtuğu hala söylenir.

florya'da izin günlerinde gelmeye başlayan ilk hagi oldu. sonra tüm futbolcular izinli gününde gelmeye başladı.

Hagi ve ayak bileğinden hiç çıkarmadığı bandajı

• saha içinde arkadaşlarına hep bağırır. ama hiçbir futbolcu buna tepki göstermez. çünkü hagi durup dururken, hiç bağırmaz.

maça bileğinde bandajsız çıkmaz. bileği son derece kıvraktır ve sakatlık yaşamamak için bandaj yapar.

• çıplak ayakla krampon giydiğini herkes bilir. ama neden giydiğini kimse bilmez. çünkü hagi topu hissetmek ister. bu şekilde topa daha iyi yön vereceğini düşünür. bu nedenle çıplak giyer.

• hocaya büyük saygısı vardır. aralarında mükemmel bir ilişki vardır. bakışları ile anlaşırlar. hocanın saha içindeki en büyük yardımcısıdır.

hiç kimseyi ayırmaz. onun için herkes birdir.

• müthiş hırslıdır. antrenman maçlarında bile canını dişine takar. kaybederse çok bozulur. uykusu kaçar.

• özel hayatı kutsaldır. karısı ikinci eşidir.

• röportaja hiç çıkmaz. evine gazeteci sokmaz.

müthiş pintidir.

• boş bulduğu günlerde hep romanya'ya gider. ama cezalı ya da sakatsa, mutlaka maça gelir. eğer tribünde oturuyorsa fanatik bir gealatasaraylı gibi davranır. yerinde duramaz. avaz avaz bağırır. bıraksan sahaya girecektir. bazen saçını başını yolar, bazen sevinçten herkese sarılır, kucaklaşır.

• rakip takım oyuncuları ile kimi zaman sürekli tartışır, kimi zaman da sohbet eder. samsunspor maçında sakatlıktan yeni kurtulmuştu. kale arkasında ısınırken, kaleci göksel'le sohbet ediyordu. "göksel merak etme. ben gireceğim. gol atacağım" dedi. göksel gülümsedi. oyuna girdi, beş dakika sonra golünü attı. buna göksel bile güler.


• bir gün florya'da korner atıyor. yanındaki gazeteciler. "kolaysa gol at" der. yanıtı "atarım. bekleyin" olur. hem de kalede taffarel vardır. vurur, gol olur. gazetecilere bakar, sonra gider. gazeteciler de bakıyordur, ama şaşkın şaşkın.

• bir gün yine florya'da taffarel ile iddiaya girer. ortada on şut vardır. on şut atacak ve hepsini gol yapacak. taffarel birini kurtaracağından emin. kaybeden ailece yemeğe götürecek ve ısmarlayacak. hagi pinti ya, işi sıkı tutar. onda on yapar. sonra taffarel ailesi ve hagi ailesi hep birlikte yemeğe gider.

en sevdiği yemek ekmek arası domates peynir olan adam türk futbolunu değiştirmeye geliyor.

(bkz: i love you hagi)