İsrail - Filistin Meselesinin Tarihsel Arka Planı
bu konuya ilgi duyanlar tevrat’ın yaratılış kitabını muhakkak okumalıdır. kısaca özetleyecek olursak; kavmin kökeni hz. ibrahim’e dayanır. hz. ibrahim’in oğlu hz. ishak, hz. ishak’ın oğlu ise hz. yakub’dur. hz. yakub’un diğer adı olan israil, kavme adını vermiştir. hz. yakub’un 12 oğlu yahudilerin 12 kavmini oluşturmuş olup bunlardan en büyüğü hz. yakub’un 4. oğlu olan yehuda’nın kavmidir. yahudilerin kökeninin bu kavme bağlandığı kabul edilir. tevrattaki anlatıya göre hz. ibrahim yaşadığı şehirden ayrılınca kenan diyarı denilen yere doğru göç etmiştir. (buradan da mekke’ye giderek orada kabe’yi inşa etmiştir ancak bu durum islamiyet’i konu edindiği için yalnızca değinmek yeterli.)
hz. ibrahim’in kenan diyarına göç etmesi, tanrı’nın hz. ibrahim ve soyuna kenan diyarında (bugün filistin’i içine alan bölge) büyük bir ulus vadetmesi nedeniyledir. hz. ibrahim kenan diyarına göç etmiş ve burada, büyük ihtimalle girit kökenli olan yerli halk “filistler” ile karşılaşmıştır. kavmi sonraki süreçte bu “filistler” denilen kavim ile kenan toprakları için mücadele içinde olmuştur. bu kavim hz. davud döneminde mağlup edilmiştir.
hz. yusuf döneminde kenan diyarında yaşanan kıtlık ve hz. yusuf’un mısır’da yönetici olması nedeniyle hz. yakub, kavmi ile birlikte mısır’a göç etmiş, sonrasında kenan diyarı mısırlılar tarafından ele geçirilince yahudiler mısır’da kalmış ve köleleşmişlerdir. hz. musa yahudileri mısır’dan çıkarmış ve vaat edilmiş topraklara geri dönüşü başlatmıştır. ancak kavim bu yolculuk sırasında sina’da 40 yıl hapis kalmış ve bu sürenin sonunda kudüs’e ulaşmışlardır. burada asıl amaç bir tapınak inşa etmek olmuştur zira yahudiler dualarını ancak tapınaklarında gerçekleştirebilir. hz. musa tarafından asıl tapınak inşa edilinceye kadar mişkan (çadır tapınak) yapılmıştır. (tekraren ifade etmek gerekirse yahudilik inancında ibadet / dua için tapınak zorunludur. dualarının kabulü için bu tapınağın inşa edilmesi gerekmektedir.) tapınağın inşası için yahudilerin mücadelesi devam etmiş ve hz. davut döneminde yahudiler bölgeye egemen olmuş, tüm kavimler bir çatı altında birleşmiş ve tapınak hz. süleyman döneminde inşa edilmiştir. buradan sonra tarihleri belirterek ilerlemek mümkün...
mö 930
kurulan bu birlik uzun sürememiş ve kudüs’ün kuzeyinde 10 kavimden oluşan, israil krallığı ile kudüs ve güneyinde yer alan, 2 kavimden oluşan yehuda (juda) krallığı oluşmuştur. bu bölünme ile bölgedeki diğer gruplar ayaklanmış ve bağımsız şehir devletleri oluşarak yahudi egemenliği sona erdirilmiştir.
mö 710
asurlular, kuzeydeki krallığı işgal ederek buradaki 10 kavmi, güneye yani yehuda krallığı altındaki kudüs’e sürmüş, bağımsız şehir devletlerinin varlığı devam etmiştir.
mö 608 - 598
bir krallık olarak varlığını sürdürmeye devam eden yehuda krallığı, babil kralı nebukadnezar tarafından kuşatılmış ve krallık yani bölgede yahudi egemenliği son bulmuştur. ancak bu duruma yahudi topluluklar isyan edince kudüs'ü tekrar kuşatmış ve bu defa tapınak yıktırılmış, yahudiler de babil’e sürgün edilmiştir.
mö 608 – 538 veya 586 – 516 babil sürgünü
kudüs nebukadnezar tarafından işgal edilip, tapınak yıkılmış ve yahudi kavmi babil’e sürülmüştür. 70 yıllık bir dönemi kapsayan bu sürgün, mö 538’de perslerin babil’i ele geçirmesi üzerine son bulmuş, pers kralı büyük kiros sürgüne son vermiş ve yıkılan tapınağı da tekrar inşa ettirmiştir.
mö 332
büyük iskender’in mısır’a ilerleyişi sırasında bölge fethedilmiştir. iskender’in tahtta olduğu süre boyunca ona itaat eden (daha doğrusu isyan etmeyen) yahudi kavmi, ölümünün ardından tekrar isyan ederek yehuda krallığını kudüs’te kurmuştur ki bu kuruluş yahudi halkınca hanuka bayramı olarak kutlanmaktadır.
mö 165 - 143 (yehuda krallığının tekrar kurulması)
iskender’in ölümü ile imparatorluk parçalanmış ve bağımsız devletçikler oluşmuştur. bunlardan biri olan ptolemaios hanedanı altında varlığını sürdüren kavim daha sonra mö 200 yılında selevkos imparatorluğunun yönetimine geçmiştir. bu dönemde tapınak yağmalanmış ve bir zeus sunağı haline getirilmiştir. selevkos krallığının zayıflamaya başladığı 165 yılı ile birlikte ayaklanmalar artmış, 164’te makabi ayaklanması ile haşmonayim krallığı kurulmuş ve bu krallık 143 yılında bölgeye tamamen egemen olmuştur. bu krallık, yahudilerin kurduğu son bağımsız devlettir.
mö 37 - 4 vali-kral hirodes (roma) dönemi
haşmonayim krallığının yıkılışı sonrası romalılar bölgeye egemen olmuş, yahudilerin yönetimini ise hirodes’e bırakmışlardır. bu dönemde yahudi krallığı bir ölçüde roma’ya bağlı bir devletçik durumundadır. hirodes, işgaller ve ayaklanmalar döneminde yapılan ikinci tapınağı onarmış ve genişletmiştir. işte büyük kiros’un inşa ettiği, hirodes’in ise genişlettiği bu tapınağın istinat duvarı olan ve bugün ağlama duvarı olarak bilinen parçası günümüze ulaşmıştır. ağlama duvarı tapınağın parçası değildir. tapınağın yükseldiği alanı çepeçevre sarar, üstünde inşa edilmiş olan tapınağın yerinde ise bugün kubbet’üs sahra yükselmektedir.
4 - 70
hirodes sonrası roma imparatorluğu içinde tetrarşiyle yönetilen bir bölge olan yehuda krallığı, yahudilerin isyanları nedeniyle sürekli kuşatma altında bulunmuş ve sonuç olarak titus tarafından ikinci tapınak yıkılmıştır. bu olay ile birlikte yahudilerin kudüs bölgesinde bulunması da yasaklanmıştır. bu nedenle yahudilerin göçler ile farklı bölgelere dağılması hızlanmıştır.
324 – 335
1. konstantin’in roma hakimi olması ile birlikte hıristiyanlık da resmi din olarak kabul edilmiş, iznik konseyinde dinin genel esasları belirlenmiş, kudüs şehri hristiyanlık için mukaddes bir şehir olarak öne çıkmış, imparatorun annesi (azize) helena ise bir takım kutsal emanetler ile hz. isa’nın defnedildiği alanı bulmuş ve burada 1. konstantin kutsal kabir kilisesini yaptırmıştır.
637
islam dini için mukaddes bir şehir olan kudüs müslümanlar tarafından fethedilmiştir.
687 – 691 / 705
abdülmelik bin mervan tarafından tapınak tepesine önce kubbet’üs sahra ardından da mescid-i aksa inşa edilmiştir. bu yapının adı aslında kıble mescidi olup mescid-i aksa, aslında tapınak tepesindeki alanın tamamını ihtiva eder.
705 - 1897 arasındaki gelişmeler
bu dönemde şehir hristiyanlar ile müslümanlar arasında sürekli el değiştirmeye başlamıştır. emeviler, fatımiler, kudüs krallığı, eyyubiler, moğollar, memlükler ve osmanlı elinde 1100 yıllık bir güç mücadelesinin odak noktası haline gelen bölge milliyetçilik akımları ile tekrar yahudi toplumunun gündemine gelmiştir.
1897 i. siyonist kongresi
dünyada milliyetçi akımların önemli bir rol almaya başlaması yahudi topluluklarını da etkilemiş ve avrupa’da yahudi milliyetçisi grupların ortaya çıkmasını sağlamıştır. bu dönemde siyonist hareketin kurucusu olarak ortaya çıkan theodor herzl bağımsız bir yahudi devletinin kurulmasına yönelik görüşlerini der judenstaat (yahudi devleti) adlı kitabında (1896) yazmıştı. aynı zamanda bu fikrini deklare etmek, diğer yahudilerin de desteğini almak için 29 ağustos 1897’de i. siyonist kongreyi toplamış, burada filistin topraklarının satın alınması, bu alımlara finansal destek sağlayacak bir fon oluşturulması, satın alınan topraklarda bir yahudi devletinin kurulmasına yönelik çalışmaların yapılması gibi kararlar verilmiştir. herzl bu kongre hakkında; “ben basel'de israil devletini kurdum. en geç 50 yıl içinde bu gerçek olacak” demiş ve gerçekten de israil devleti, bu kongreden 50 yıl sonra kurulmuştur.
1901 herzl’in ii. abdülhamit ile görüşmesi
filistin topraklarının osmanlı devleti elinde bulunması nedeniyle herzl ii. abdülhamit ile görüşerek bu isteğini padişaha ifade etmek istemiş ve 17 mayıs 1901’de bu görüşmeyi gerçekleştirmiştir. görüşmede filistin topraklarının satışına onay verilmemiştir. yahudilerin tek bir alanda yaşamalarını uygun görmemiş olan ii. abdülhamid, mezopotamya’da değişik bölgelerde yaşayabilecekleri bir teklif sunsa da bu teklif de herzl tarafından kabul görmemiştir.
1917 balfour deklerasyonu
birinci dünya savaşı sonrasında osmanlı devleti yıkılıp bölge ingiliz mandası altına girmiştir. bu dönemde ingiltere dışişleri bakanı olan arthur balfour’un yayınladığı deklarasyonda, “ülkedeki (aslında filistin topraklarındaki) öteki sakinlerin medenî ve dinî haklarının ihlal edilmemesi” şartı ile bir yahudi devletinin kurulmasına izin verilmiştir. bu müsaade ile birlikte yahudiler filistin’de toprak alımı ve devlet kurma çabalarını yoğunlaştırmıştır. bu nokta önemli zira çoğu tenkit “araplar da topraklarını satmasaydı” şeklinde geliyor ancak yahudilerin bu şekilde satın aldığı topraklar, alanın %6’lık bir kısmını ihtiva ediyor. diğer bölgeler ise işgal neticesinde israil’in eline geçmiş durumda.
1931 islam genel kongresi
panislamizm hareketinin öncü kuruluşlarından biri olarak yapılan kongre siyonizm hareketinin karşıtı olması nedeniyle önemli dönüm noktalarından biri olarak görülür. merkezi kudüs’te yer alan teşkilatın 1931 kararlarında beytülmakdis’in korunması, yeniden imarı ve yahudi göçünün önüne geçilmesi konularına değinilmiştir.
1939 – 1945 ii. dünya savaşı ve bm’nin kuruluşu
1947 bm’nin taksim planı
ii. dünya savaşı’nda 6 milyondan fazla yahudi’nin öldürülmesi, yahudilerin kendilerine ait bir devlet kurmaları yönünde çabaları oldukça hızlandırmış ve neticesinde bm tarafından konu ele alınmıştır. bm tarafından yapılan taksim planında; “celil, akka, aşdod kentinden refah kentine uzanan sahil şeridi, batı şeria ve mısır sınırında bulunan sahra bölgesini içeren 11.000 kilometrekarelik alanda bir arap devletinin kurulması, yahudiler için ise hayfa sahilinden tel aviv’e, doğu celil, negev, eilat ve taberiye gölünü içine 15 bin kilometrekarelik bir devletin kurulması planlanmıştır. kudüs, beytüllahim ve civarındaki beldelerin ise uluslararası vesayet altında kalması hedeflenmiştir. filistinliler ve arap devletleri tarafından kabul edilmeyerek hiçbir zaman uygulanamamış bu plan halen dile getirilmektedir.
1948 israil devleti’nin kuruluşu (14 mayıs)
filistinliler tarafından kabul edilmeyen taksim planı israil tarafından kabul edilmiş ve plana uygun sınırlar içinde yer alan israil devleti david ben-gurion tarafından kurulmuştur.
1951 ürdün kralı ı. abdullah suikasti
ürdün kralı ı. abdullah, 1937'de filistin için önerilen ve içerisinde küçük bir israil ile geri kalan arazilerin ürdün krallığına bırakılacağı peel komisyonu'nu desteklemiş, yahudiler'in isteksizce kabul ettiği karar araplar tarafından kabul görmemiş ve uygulanmamıştır. yine 1946-48 yıllarında, ingiliz mandası altındaki filistin'in bölünmesini desteklemiş, israil istihbaratı ile çok defa görüşme yapmış bu görüşmelerde; karşılıklı olarak bölünmede ve 1947 ingiltere bağımsız bölünme planı üzerinde mutabakat sağlanmış ise de kralın öldürülmesi ile hayata geçirilememiştir.
1967 israil’in doğu kudüs’ü işgali (altı gün savaşı)
1956'da başlayan "tiran boğazı" üzerindeki anlaşmazlık, mısır'ın deniz geçiş yollarının israil gemilerine kapatılması üzerine israil'in mısır'ı işgal etmesi ve süveyş krizi olarak bilinen olayların sonucunda tiran boğazı israil gemilerine yeniden açılmış olsa da mayıs 1967'de mısır devlet başkanı cemal abdülnasır , tiran boğazı'nın yeniden israil gemilerine kapatılacağını duyurmuş, daha sonra mısır ordusunu israil sınırındaki savunma hatlarına doğru harekete geçirmiş ve tüm unef personelinin derhal geri çekilmesini emretmiştir. bunun üzerine 5 haziran 1967'de unef bölgeyi terk etme sürecine başlayacağı gün israil ani bir hava harekatı düzenleyerek mısır'ın hava kuvvetlerinin tamamını bir günde imha etmiş ve aynı gün gazze şeridine kara harekatı düzenlemiştir. sonuç olarak sina yarımadası'nın boşaltılması ile savaşın altıncı gününde israil sina yarımadasının tamamını ve doğu kudüs'ü işgal etmiştir.
1969 mescid-i aksa saldırısı
altı gün savaşları sonrasında doğu kudüs’ü işgal eden israil’in, iki yıllık işgal sürecinin ardından 21 ağustos 1969 tarihinde mescid-i aksa yakılmış, yangına müdahale edilmesi israil güçleri tarafından engellenmiş ve 5 saatlik yangının sonunda yapı ciddi oranda hasar almıştır.
1973 yom kippur savaşı
savaş, yahudi dinî bayramı yom kippur'un kutlandığı tarihlerde ilk defa mısır'ın saldırısı ile başlamıştır. 1967'de israil tarafından işgal edilen bölgelerde cereyan eden savaşta , mısır'ın nihai hedefi süveyş kanalı'nın doğu yakasında güvenli bir alan elde etmek ve işgal altındaki sina yarımadası'nın geri kazanımını sağlamak olmuş ancak savaşı israil kazanmıştır.
1978 mısır devlet başkanı enver sedat’ın israil’i tanıması (tanıyan ilk müslüman devlet / islam cumhuriyeti)
savaş sonrası sovyetler birliği ile ilişkileri kesmesi (1975) sonucu kudüs'ü ziyaret ettiği 19 kasım 1977 tarihinden itibaren israil ile iyi ilişkiler geliştiren enver sedat, 17 eylül 1978 tarihinde abd'nin ara buluculuğunda israil'le masaya oturarak, camp david sözleşmesini imzalamıştır. bu anlaşmayla mısır israil'i tanımış, israil de altı gün savaşı'nda ele geçirdiği sina yarımadası'nı mısır'a geri vermiştir. barış çabalarının sonucu olarak, menahem begin ile birlikte 1978 yılı nobel barış ödülünü alan enver sedat mısır'da gerçekleştirilen bir suikast neticesinde öldürülmüştür.
1980
israil’in kudüs’ü başkent ilan etmesi (bmgk 478. madde gereği bm tarafından tanınmadı)
1987 – 1993 1. intifada
israil işgaline karşı arap halkının ilk isyanı olan 1. intifada, 1987'de başlamıştır. 1991'de gerileyen direniş, 1993 ağustos ayında norveç´te "özerk filistin yönetimi"nin kabul edildiği oslo anlaşmasının imzalanması ile sona ermiştir.
1996 israil’in ağlama duvarına tünel açması
israil 1980 tarihinde harem-i şerif bölgesinde başlatılan arkeolojik araştırmaları sebep göstererek tapınak tepesinde bir tünel açmıştır. eski şehir bölgesindeki ömeriye okulu'ndan burak (ağlama) duvarı'na kadar uzanan tünelin aynı zamanda filistinlilerin mülklerinde de derin çatlaklara yol açması nedeniyle bir sorun olarak öne çıkmıştır.
israilin arkeolojik iddasında bulunduğu çalışma
2000 - 2005 mescid-i aksa baskını ve 2. intifada(el aksa intifadası)
oslo anlaşması israil tarafında muhalefete neden olmuş ve 1995'te anlaşmayı imzalayan başbakan izhak rabin suikast ile öldürülmüştür. yerleşim planlarında yaşanan anlaşmazlıklar sürmüş, çözüm arayışları da (camp david zirvesi) sonuçsuz kalmıştır. bu ortamda israil muhalefet lideri ariel şaron 28 eylül 2000'de, likud partisinden bir delegasyon ve yüzlerce ayaklanma polisiyle tapınak tepesi’ni ziyaret etmiş, filistin yönetiminin güvenlik şefinden gezi esnasında bir problem çıkmayacağına dair alınan teminattan sonra, turist ziyaret saatlerinde alana girmiş, ancak bu durum sembolik bir başkaldırı olarak yorumlanarak filistinliler tarafından protesto edilmiştir. bu ziyaretten bir gün sonra kılınan cuma namazı sonrasında kudüs'te büyük ayaklanmalar meydana gelmiş, ardından ayaklanmalar batı şeria ve gazze'ye de yayılmıştır. bu yüksek tansiyon 12 ekim'de ramallah'ta iki israil askerinin tutuklanması ile daha da artmış; tutuklu askerler, ajan oldukları iddiası ile karakolu basan filisitinli bir grup tarafından öldürülmüş, bunun üzerine israil, hava saldırıları ile batı şeria ve gazze şeridi’ndeki filistin yönetimine ait hedefleri vurmuş ve ölümlerin gerçekleştiği karakolların boşaltılmasını sağlamıştır. bu şekilde başlayan olaylar 2003 yılında harem-i şerif’e giriş - çıkış düzenlemesi adı altında (yahudi girişlerinin serbest bırakılması ve müslümanlara kısıtlama getirilmesi) provakatif olarak youmlanan uygulamalar neticesinde devam etmiştir. intifada, 2004 sonu (yaser arafat'ın ölümü) ile 2005 başında (mahmud abbas'ın cumhurbaşkanı seçilmesi) deklare edilen bir bir anlaşma olmaksızın sona ermiştir.
2016
bmgk’nın doğu kudüs ve filistin topraklarında yasa dışı yerleşim faaliyetlerini durdurma talebi
2017
abd tarafından kudüs’ün israil’in başkenti olarak tanınması
2023 (3. intifada olasılığı)
günümüze dek özellikle müslümanların kutsal günlerinde yoğunlaşan israil saldırıları devam etmiş, filistin halkı batı şeria ile gazze şeridinde ablukaya alınmıştır. bu ablukayı delme girişimleri de günümüze dek devam etse de bir sonuç alınamamıştır. 7 ekim 2023'de son yıllarda ablukanın delinmesi yönündeki en ciddi harekat, el-kassam tugaylarının israil sınırına giriş yapması ile başlamıştır. bu durumun bir intifada olarak yorumlanması için henüz erken olsa da yıl başında israil basınında bu şekilde bir harekatın olasılığının yüksek olduğuna yönelik haberler yayınlanmıştır.
kişisel kanaatim
bölgede iki devletli, kudüs'ün ise uluslararası bir statüde olduğu çözümün tek çıkar yol olduğudur. ancak yukarıda da belirttiğim gibi israil tarafı, tapınağın yeniden inşa edilmek istenmesi nedeniyle bu çözümü benimsememektedir.
(3000 yılı aşan tarihi bir geçmişe sahip olan konuyu ana hatları ile elimden geldiğince özetlemeye çalıştım. eksik noktalar kalmış olabilir.)