İskandinav Ülkelerinin Nazi Almanyası Dönemi Sonrasındaki İkiyüzlü Davranışları

Batının ikiyüzlülüğü teriminden yola çıkarak İskandinav milletlerinin Nazi Almanya'sı dönemindeki tutumuna tepki gösteren kişisel bir yazıyı direkt olarak sizlerin yorumuna sunuyoruz. Buyrun.
İskandinav Ülkelerinin Nazi Almanyası Dönemi Sonrasındaki İkiyüzlü Davranışları

batı'nın ikiyüzlülüğü... bunun en net örneği ikinci dünya savaşı'nda tarafsız kaldığını beyan eden kuzey avrupa ülkeleridir. bunlara plase olarak hollanda ve ispanya'yı da alabiliriz.

savaş sonrası başlayan ve günümüzde devam etmekte olan iğrenç algı oyunlarına denk geldikçe midem bulanıyor. çünkü bu halklar gözlerini kırpmadan nazilere destek verdiler. haksızlığa karşı tek kurşun atmadılar, aksine almanlara kaynak ve koşulsuz destek sağladılar. yetmedi ellerindeki yahudileri bile isteye ölüm kamplarına gitmek üzere nazilere teslim ettiler. günümüzde hala, utanmadan günah çıkarıyorlar.

yakın zaman evvel izlediğim bir norveç filmi var. adı konvoi, 1941 senesinde sovyetlere mühimmat ve gıda ulaştırmaya çalışan norveçli denizcilerin alman u-botları ve uçaklarından kaçınma mücadelesini anlatıyor. filmin mesajı şu; bizim ılık kral almanlara ülkeyi teslim etmeseydi, biz nazilerin içinden geçerdik. ah bi imkan verileydi var ya! neler neler yapardık!

filmin sonuna; "bilmem kaç bin nötricina sürmüş norveçli balıkçı müttefiklere destek verdi, şu kadar mal taşıdı, bilmem kaç yüz insan ülkeden kaçıp almanlara karşı savaş verdi vs. yani biz de karşı çıktık ama tam şaapamadık, kusura kalmayın. bi dahaki sefere şeyederiz aramızda." şeklinde bir saçmalık eklemişler.

yahudi aileleri çocuklarıyla birlikte tutuklayabilmek için norveç tarihinde ilk kez, çocuk tutuklama yasası çıkarmış adamların aklanma çabası öyle komik ki. lan ibneler! binlerce insanı halkın organize ispiyon ağıyla kendi polisiniz tutukladı. bakın nazilere yol göstermediler. almanlar, tarantino'nun inglourious basterds filmindeki gibi köy köy gezip yahudi yakalamadılar. norveç'de bizzat lensmann yani norveç kırsal polisi/jandarması tutukladı ve toplama kamplarına gönderdi.

propaganda ve film demişken bir diğer aklama çalışması da riphagen. biz bi b*k yapmadık, böyle riphagen gibi şerefsizler yüzünden öyle zannedildi temalı bir sürü belgesel de cabası. almanların bütün suçu hitler'e atması neyse bunların da gerçekte kim olduğu şüpheli bazı kurgu/gerçek karakterler üzerinden aklanması da o. halbuki biz biliyoruz, hepiniz oradaydınız be! sınır komşusu olması hasebiyle almanya'dan kaçan yahudilerin birçoğunun ilk durağı hollanda idi. istatistiklere göre bu göç esnasında yakalananlar ve hollada vatandaşı olan yahudilerin %76'sı toplama kamplarında öldürüldü.

1936 Nuremberg Nazi Kongresi


kuzeyliler ile aynı yöntemi hollandalılar da kullanıyor. aman efendim, işte bizim yavşak kral ve hükümet londra'ya kaçmayaydı biz bilirdik nazilere yapacağımızı tandanslı bir sürü kolpa. hollanda halkı, yerel polis, demiryolu şirketlerine varana değin nazilere destek oldular. bu öyle bir destek ki o dönem gestapo'da yahudi biriminin başındaki adolf eichmann, hollanda demiryolları aracılığıyla kamplara taşınan yahudileri görüp şöyle demiştir; taşıma işlemleri o kadar sorunsuz çalışıyor ki bunu izlemek büyük bir zevk.

daha bu sene, yani 2024'de utanmadan bir de holokost müzesi açtılar. savaştan birkaç sene sonra neden açmadılar da bugünleri beklediler acaba?

anne frank'ın günlüğünü aşağı yukarı herkes bilir ama bu ailenin nasıl tutuklandığını bilmez. the betrayal of anne frank kitabı ihanet edenlere dair çeşitli iddialarda bulunduğu için çokça eleştirildi. benzer birçok gazete haberi, makale ve araştırma yayınlandı. gelgelelim hiç birisi ispiyocunun flemenk olmadığını söyleyemedi. birisi, saklanmalarına yardım eden flemenk ailenin küçük kızına suç atıyor, diğeri ya yahudi destekçisi bir iş adamından işkenceyle bilgi edindiği iddia ediyor. totalde kimse biz satmadık diyemiyor. amsterdam'a heykelini diktiler ya, içleri rahattır şimdi:


isveç de aynı b*kun laciverdi. yıllarca kabul etmediler, kulakları üzerine yattılar. sonra ne yapsalar beğenirsiniz? tabi ki holokost müzesi açtılar. çünkü bi noktadan sonra mızrağın çuvala sığmadığını kabul ettiler. jan guillou'nun görmek istemiyorum (bkz: inte vilja se) adlı kitabında bahsettiği üzere kuzey halkları topluca üç maymunu oynadılar.

hatta bu oyunu öyle güzel oynadılar ki, dünyada pek az insan bunların ne kadar ırkçı ve nazi destekçisi olduğundan bihaber. ekşi sözlük'te dahi bir tane iskandinav ırkçılığı üzerine başlık yok. halbuki bu iskandinavizm ile nazilerin ari ırk teorileri pek uyuşuyordu. üstün ırk olduklarını düşünüyorlardı. onlarda da komünizm karşıtlığı vardı. binlerce isveç vatandaşı waffen-ss'de hizmet etmek için gönüllü oldular. bazılarının treblinka imha kampında gardiyan olarak görev yaptığı ıspatlı delilli bir gerçek.

bütün bunlara karşı yine ortak bir argüman sunuyor iskandinavlar. bizim ölüm kamplarından haberimiz yoktu diyorlar. tam bir allah allah kontesi kim s*kti aymazlığı. hadi kampları bilmiyordunuz. bunca insanı toplayıp disney land'a mı götürüyordu lan bu almanlar? dünya, salağa yatmanın bu kadar ucuzunu gerçekten görmedi. velev ki kampları bilmiyordunuz, bu insanları siz ispiyonlamadınız, nazi kamplarına bekçi olmadınız diyelim. e bugün ne sikime holokost dernekleri, müzeler, anıt heykeller dikiyorsunuz demezler mi adama?

demezler anam. bakın daha savaşın ilk üç yılı sapır sapır herkesi teslim ederken savaşın hitler'in g*tüne gireceğini anladıkları saniye tornistan yapan danimarka'ya gelemedim bile. bunu da destan gibi anlattılar senelerce. totalde kurtardıkları yahudi sayısı, bizim türk büyükelçilerimizin türk pasaportu vererek kurtardığının yarısı kadar değil. schindler'in kendi başına kurtardığı kadar insanı koca devlet koruyamadı. neredeyse bir asır olacak, iskandinav mitolojisi gibi anlatıp duruyorlar.

bu ülkeler arasında iskandinavlara komşu olan fakat tam tersini yapan tek ülke finlandiya

almanlar tarafından sovyetlerin önüne atıldılar, çük kadar ordularıya uzunca süre aman vermediler. almanlar sovyetlere savaş açınca onlardan destek alarak savaşa devam ettiler ama bir avuç yahudi vatandaşını korumayı ihmal etmediler. habersiz bir baskında sadece 8 yahudi almanlara teslim edildi ki bu o dönem halk tarafından büyük öfkeyle karşılandı. bir çok bakan savaşın ortasında durumu protesto etmek için istifa etti.

zaten diğerleri ile finlandiya arasındaki bu fark her şeyi özetliyor. çünkü finler, yahudilere neler yapıldığını biliyorlardı. bu yüzden sinagoglarını korudular ve sadece sekiz kişi için yönetimden halka büyük bir kitle isyan etti. o zamanki finlandiya başkanı mareşal mannerheim 6 aralık 1944'te helsinki sinagogu'nda şehit düşen fin yahudileri için düzenlenen anma törenine katıldı. 80 sene sonra değil, savaşın fiili sonu gelmemişken yaptı bunu. finlandiya vatandaşlığına sahip yahudiler savaş boyunca korundu. çatışmanın sonlarında almanya'nın helsinki büyükelçisi wipert von blücher, hitler'e yazdığı raporda finlilerin yahudi kökenli vatandaşlarını hiçbir durumda teslim etmeyeceklerini yazdı.

diğerleri ise kulaklarının üstüne yattılar, hala bizim haberimiz yoktu yalanını söylemeye devam ediyorlar. sonra siz bunların ülkelerine neden sapır sapır pkk destekçisi kürtleri, eski ışidçileri, tür tür kökten dinciyi aldıklarını anlamıyoruz diyorsunuz. petrol zengini bizden binelrce kilometre uzaktaki isveç'in ne s*kime orta doğu'da amerikacılık oynadığını, ypg'e silah hibe ettiğini, dağ örgütü liderlerine vatandaşlık verdiğini tarihlerinden anlayabilirsiniz. yarın bir gün ilk bunları kullanacak daha sonra satacaklar. nato'ya girebilmek için anında sattılar zaten bir kısmını. elimize tarihi bir koz geçti ama bu iktidarla ne kadar avantajımıza kullanabildik, belli değil.

bunun bir de polonya kısmı var ama o kendi başına bir yazının konusu. aman ali rıza bey ağzımızın tadı kaçmasın diyerek yüzbinlerce insanı ölüme gönderdiler. yetmedi malına mülküne çöktüler ve iskandinavlar kadar dahi vicdan azabı göstermediler. halbuki her şeyin olup bittiği, en kanlı kampın ev sahibiydiler.

franco ispanyası'na ise hiç giresim yok. bizzat hitler ve mussoli'nin kankası olan adamın yönettiği yerde direkt ölüm kampı kurmamış olması daha enteresan bir konu. neyse işte, batının ikiyüzlülüğü tabirini duydukça aklıma nordlar ve dadaşları gelir. onu demek istedim...