Iron Maiden Solisti Bruce Dickinson'ın Bosna Savaşı Sırasında Verdiği Saraybosna Konseri
scream for me sarajevo... 1992-1995 arasındaki saraybosna'yı anlatan her belgesel gibi, insanın boğazını düğümleyen, bir yandan da buruk bir tebessüm konduran bir belgesel.
orada bulunan bir gencin yerine koyun kendinizi... dışarıda, tepelerde keskin nişancılar çekirdek çitlercesine mermi sıkarken ve gece evinize geri dönme olasılığınız %50 iken, yıkılmış şehrinizin bir mekanında bruce dickinson size bakıyor ve "scream for me sarajevo!" diyor. 1.5 saatliğine sizin için savaş yok, sadece müzik var ve umut var.
bruce dickinson'un savaş zamanı saraybosna'da konser verdiğini bilmiyordum ve scream for me sarajevo belgeseli aracılığıyla öğrenmiş oldum. öyle bir dönemde saraybosna'ya konser vermeye gitmek, kaba tabirle en sıkısından göt isteyen bir olaydır. anlatılanlardan hem dickinson'un, hem de grup üyelerinin beklediklerinden çok daha zor şartlar altında şehre ulaştıklarını ve konseri verdiklerini anlıyorsunuz.
chris dale'in aktardığı bir anı var. konser mekanına geliyorlar ve ekipman araçlardan mekana taşınıyor. o sırada bir bm'ye bağlı bir ingiliz askeriyle konuşuyor. asker, dale'e "şu tepelerdeki kahverengi hattı ve yanındaki bayrakları görüyor musun?" diye soruyor. dale "evet, görüyorum." diyor. asker ise oraların sırp cephesi olduğunu söylüyor. dale kendi deyimiyle "tam bir turist" gibi "oh, daha önce hiç cephe görmemiştim, çok heyecan verici!" diyor ve cepheyi gözlüyor. asker ise "şu an senin onları izlediğin gibi onlar da seni izliyorlar, hem de namlularının ucundan!" diyor. dale ise "biz şu an bm ile birlikteyiz ve onlar kimsenin düşmanı değil, ayrıca biz siviliz, rock grubuyuz, rock'n'roll çalmak için buradayız, bize bir şey yapmazlar..." derken asker fena bir cevap veriyor: "seni vururlar, araçları da vururlar... genelde!"
öbür yandan da konseri izleme şansını elde etmiş (ve çok özür diliyorum bu tanımı kullandığım için, savaşın sonrasını görebilmiş) kişilerin de görüşleri aktarılmış. bu konserin, o insanlar için ne kadar anlamlı olduğunu ve onlara nasıl güç verdiğini görüyorsunuz. müziğin, savaş yıllarında onları yaşama bağlayan yegane etmenlerden birisi olduğunu açıkça belirtiyorlar.
dickinson ve grup üyeleri 2015 yılında tekrar saraybosna'yı ziyaret etmişler
savaş sırasında gördükleri yerleri ziyaret etmişler. o anlarda yüzlerindeki duygu yoğunluğunu da görüyorsunuz. bu konser orada bulunan herkesi çok etkilemiş. grubun bateristi alessandro elena "bu konserden sonra benim için hiçbir konserin anlamı olmadı. içinde bulunduğum en anlamlı konserdi. çünkü verdiğim tüm konserlerin sonrasında katılımcılar sıcak evlerine, yataklarına döndüler. saraybosna'daki konserdeki çocukların evlerine dönebilecekleri bile muammaydı." gibi bir açıklama yapıyor, gözleri dolarak...
belgeselin ilk yarısında savaş görüntüleri, çok fazla olmasa da, bulunuyor. pis pis korku filmlerini bile keyifle izleyen ben, bu görüntülere bakamıyorum. bosna'da yapılanlar o kadar vahşi ki, gerçekten insan izlerken kahroluyor. the death of yugoslavia'yı da grafik içeriği sebebiyle parça parça izleyebilmiştim. bu sebeple izlemek isteyenleri de bilgilendirmek gerek diye düşündüm. bu insanlara çektirdikleri acılardan dolayı slobodan miloseviç, radovan karadziç ve ratko mladiç adlı s*çmıklar geberdikten sonra bile rahat bulmazlar umarım...
sonuç itibariyle etkileyici, duygusal ama aynı zamanda buruk bir tebessüm hissettiren belgesel. izleyiniz.