Instagram'a Neden Fotoğraf Yüklüyoruz?

Instagram'a fotoğraf yükleme eyleminin kısaca bilimsel açıklaması ve Sözlük yazarlarının görüşlerini derledik.
Instagram'a Neden Fotoğraf Yüklüyoruz?
iStock

Bilimsel tahmin şu yönde

Sosyal medya kullanmak, beynimizdeki haz mekanizmalarını tetikliyor. Instagram gibi sosyal medya uygulamaları, beynin ödül merkezi olarak adlandırılan "nucleus accumbens" isimli bölgenin uyarılmasına sebep oluyor. Bu bölge aynı zamanda yemek yemek, içmek ve seks sırasında da uyarılan bölge. Yani her bir like, yemekten alınan bir lokmanın yarattığına benzer bir etki yaratıyor. kaynak 


Fotoğraf albümü işlevi

çünkü instagram yalnızca bir online albüm. anı biriktirme köşesi. sevdiğin bir filme dair ekşi sözlük'te yazmaktan daha kötü değil, daha iyi de değil. haberdar etmeye (örneğin bir kitaptan söz ederek) ve haberdar olmaya (kültür ve sanat hesapları sayesinde) yarıyor, hoşlanmadığın birini kabul etmezsin, ilgi çekmek için paylaşımlarla uğraşmazsın falan filan işte. bu soruyu çok fazla kurcalamak bana instagram'a anlam yüklemek gibi geliyor asıl. sürekli kendi fotoğraflarını paylaşan, portföy oluşturuyormuş gibi davrananların bile bu kadar anlam yüklediğini sanmıyorum. kendimizi ifade ettiğimize inandığımız, olmasa da olur bir uygulama işte yalnızca.


İnsan bilinçaltındaki roller

kişilerin iç dünyasında-bilinçaltı düzeyde- iki karakter var diyebiliriz. bu karakterleri “ezik karakter” ve “ideal karakter” olarak adlandıralım (alter ego gibi terimlere falan hiç girmeyeceğim).

kimse tarafından görülmesini, fark edilmesini bile istemediğimiz hatta kendimizin bile üzerine toprak atıp yok etmek istediğimiz “ezik/karanlık karakter”imiz daha önce yaşadığımız olayların bizde yarattığı olumsuz hislerden oluşuyor. mesela abin ensene tokat attığında, hoşlandığın kız/erkek seni reddettiğinde, birine selam verdiğinde o kişi sana selam vermediğinde “acaba görmedi mi, tanımadı mı, yoksa beni sallamadı mı?” gibi düşünceler içine girip anlamak için tekrar selam vermeye cesaret edemediğin anda hissettiğin görünmezlik duygusu gibi. bunları yaşayan “ezik karakter” sen olmamalısın çünkü kendini gerçekten kötü hissettin. bu hisleri sürekli sindiren biri olmamak için o hisleri yaşatan olayların üstüne gitmeden yaşanmamış sayarsın. daha sonra sana bu hislere benzer hisler yaşatacak durumlardan olabildiğince kaçarsın. belki de sana kötü hissettiren kişi sana ne yaptıysa sen de aynısını başkasına yaparak bu histen sıyrılmaya çalışırsın ama konumuz bu değil.

gel gelelim bir de kişinin sürekli ulaşmak için çabaladığı, her gün kendini aşmaya çalışmasındaki en büyük motivasyonlardan biri olan “ideal karakter” var. bu karakter etrafındakiler tarafından saygın, komik, sanat anlayışı yüksek, kültürlü, zeki, müzik zevki iyi, mutlu, güzel/yakışıklı veya sağlıklı benzeri sıfatlardan oluşuyor ve hayatımız boyunca potansiyelimizi kullanarak bu kişi olmak için uğraşıyoruz.

bir insan kendisinin zeki, yakışıklı vb. gibi olumlu sıfatları tanımlayabilmesi için etrafındaki kişilerden onay alma ihtiyacı hisseder. aynada güzel olduğunu görse bile yeterince inanmaz. dünyadaki tüm kitapları okusa da kendini kültürlü hissetmez. bu onaylanma ihtiyacının nedeniyse kişinin kendinden sürekli olarak şüphe etmesine neden olan, içinden bir türlü sokup atamadığı “ezik karakter”inin ta kendisi oluyor maalesef.

instagram’ın besin kaynağı da insanların kendi içinde yaşadığı bu çatışmadan doğuyor bence. mesela kendini güzel hissetmiyorsun. belki bir de güneş ışığı güneyden 25 derecelik acıyla gelirken hafifçe gülümsediğinde güzelsindir. 100 tane selfie çektin, 1’inde kendini beğendin. ama o kadar da emin değilsin. koy bakalım instagram’a kaç kişi beğenecekmiş, senin düşündüğün kadar var mıymış hemen öğren. fotoğraftaki her şey, yanındaki herkes iyi görünmeli. iyiden kastım karizmatik, komik veya en azından yanındayken seni iyi gösterecek bir sıfatı olmalı. çektiğin objelerin hepsi otantik, gördüğün manzaraların hepsi paha biçilemez olmalı mesela. bunların değerini like'larla ölç bir bak. ya da sevgilin mi var? koy instagram’a bir fotoğraf, insanlar senin ne kadar sevilebilir, ne kadar özel, ne kadar mutlu olduğunu görsün. belki inanırlar... sen kendin inandın mı ama? az like mi aldın? ideal karakterine ulaşmak için biraz daha çabalaman lazım. insan düşününce önce "oha yok artık bu kadarı ruh hastalığı herhalde" diyor ama çoğu hesapta durum bu bana kalırsa.

ben hesabımı anı defteri gibi kullanıyorum mesela iyi ya da kötü, bir şekilde hatırlamak istediğim bir andaysam bir şey çekip koyuyorum. sonra da albüm olarak instagram’ı kullanıyorum. neden instagram? çünkü filtre var, anılarım canlı görünmeli ehehe...

Cinsellik

karşı cinse çekici olduğumuzu göstermek ve bunun onayını almak için. aslında en güzel senfoniden en anlamlı tabloya kadar yaptığımız şeylerin temelinde bu yatıyor ama sığ olarak değerlendiriyoruz bu etmeni. zeka ve yaratıcılık gelişmiş beyinlerimizin bir yan ürünü ve tek temel amacı hayatta kalmamızı ve ürememizi devam ettirmek. genlerimizin kuklalarıyız ama bunu kabul etmek zor tabi.


İfade edebilme gücü

instagram'ı seviyorum, tıpkı ekşi sözlük'ü sevdiğim gibi. instagram da diğer her sosyal medya fenomeni gibi insanın kendini ifade etme biçimi. kendimizi ifade etmesek ölür müyüz? ölürüz. insanoğlu kendini ifade etmezse ölecek hastalığından mustariptir, yapacak bir şey yok. çünkü onu yaratan öyle yaratmış, bilinmekliği sevmiş de yaratmış. tabii bu tür ortamlarda niyet önemli, teşhirle ifade arasında kalın bir çizgi var. sanat, kültür, nitelikli bir şeyler ortaya koymak adına yapılıyorsa güzel. diğeri çöp.

ben mesela emrah ablak'ı takibe bayılıyorum. karikatürist olarak zaten severdim. instagram'da yaptığı son derece orijinal karikafilm ırızının hastası oldum. düpedüz dünyanın başka yerinde olmayan bir şey yapıyor herifçioğlu. böyle ilham verici nice adam var. müzelerin, dergilerin, yayınevlerinin, festivallerin, fotoğraf ajanslarının sayfaları da nefis. yani bir şey iyiyse her ortamda iyidir. ne diyor, bir ortamı anlamlandıran oradaki insan, insanın hâli, tavrı, yapıp ettiğidir. instagram dijital, boş bir sayfa, tıpkı hayat gibi, onu ne ile doldurduğumuz önemli.


Final yorumu

yunan mitolojisi ve ileri görüşlülüğü neden fotoğraf yüklüyoruz sorusuna aslında asırlar önce cevap vermiş (bkz: narcissus). sisifos sonrası en sevdiğim mitolojik hikayedir. narcissus'un hikayesi ne zaman son bulur? yansımasını görüp kendisine aşık olduğunda, her birimiz kendi yansımalarımızı insanlarla paylaşıp narsistliğimizi doyuma ulaştırmaya çabalıyoruz, ama asıl paradoks burada başlıyor; asla doymuyoruz.

Kadınlar Vücutlarının Belirli Bölümlerini Sosyal Ortamlarda Neden Göstermek İsterler?

Instagram Nasıl Oldu da Böylesine Muazzam Bir Başarı Yakaladı?