İlginç Bir Gerçek: Baby Boomer Jenerasyonunun Türkiye'nin En Şanslı Nesli Olması
20. yüzyılın kaymağını yemiş, yemeye devam eden tayfadır baby boomers
hayatları sağlık ve teknolojik gelişmeleri görmeye yetecek, fakat artan nüfusun, rekabetin, çalışma saatlerinin dezavantajlarını çekmeyecekleri bir dönemde geçti. tek gelir ile çok çocuk büyütüp okutup mal sahibi de oldular.
nüfusun artmaya devam edeceği, dahası bunun şehirlerde olacağı mevcut konjonktürde, "kapattıkları" yerler getiri getirirken değer kazanmaya devam edecek ve miras yolu ile çocuklarına kalacak. bunun sonucunda da sırf dedeleri zamanında bir yerleri çevirdiği için multi milyon ve hatta milyar dolarlara konmak için doğmuş olması kafi olan, çalışmasına hiç de gerek olmayan bir tayfa olacak, var.
bu, çalışıp ürün yaratmış, bu ürünü lokal topluluk dışında teknoloji ve internet ile artık globalleşmiş dünyada tüm dünyaya hizmet olarak satmış, o yol ile zengin olmuş kişiler için de geçerli tabi.
iki senaryonun da sonucunda kapitalizm ile mülkiyet ve miras, feodaliteyi doğurmuş oldu. bunun hakkaniyetli olmadığı ortada iken olası bir çözüm mirasa üst sınır getirmek, evlat başına aslında ileride insan hakkı olarak sayılabilecek imkanları sağlayacak bir meblağ set etmek. downside'ı, çok fazla.
bugün çalıştığım şirkette biri emekli oldu
pastasını yedik. kutladık, tebrik ettik yolladık.
adam mezun olmuş, 23 yaşında şirkete girmiş. 42 sene aynı iş yerinde çalışmış. farklı farklı departmanlar gezmiş. ama genelde hep benzer mühendislik işleri yapmış. müdür olma gereği ya da baskısı hissetmeden güzel güzel işe gitmiş gelmiş. tam 42 yıl!
departman müdürü -ki kendisi 40 yaşında yoktur- adamı tanıtmak için özgeçmişini okurken ben de düşüncelere daldım...
baby boomers denilen nesil dünyaya gelmiş en şanslı nesil bence. bireysel olarak hepimizden rahat bir gençlik, rahat bir iş hayatı, görece daha az rekabete ve kendini geliştirme baskısına maruz kaldılar. teknolojinin hep kullanıcısı hatta şikayet eden kullanıcısı oldular. yani tam olarak yaprakları kıtır kıtır yediler sapına da mee diyebildiler.
orta sınıfta bulunanların hemen hemen hepsi makul bir borç yükü hatta kimi zaman borçsuz ev sahibi oldular, hem de otuzlu kırklı yaşlarında. en az 2 çocuk yapabildiler. çocuklarına düzgün ve ucuz eğitim verecek kurumlara sahiptiler. ve nihayet hala "emekli" kavramı varken bir de emekliliğin keyfine varıyorlar.
iklim değişikliğini, makro ekonomiyi ve daha nice büyük sorunu bazen hiç fark etmeyerek bazen de umursamayarak har vurup harman savurdular. ne babaları gibi savaş gördüler ne de dedeleri gibi kıtlık. hatta ve hatta geçen okuduğum bir makale baby boomers'ın bizim genel geçer ahlaki sorunlarımızla bile uğraşmadığını söylüyordu. mesela yapılan araştırmada baby boomers neslinin şimdiki nesle oranla daha çok seks yapabildiği, keyif verici maddelere daha kolay ulaşabildiği, politik olarak daha baskın olduğu filan yazıyordu.
neyse... gittim adamı tebrik ettim. sonra masama geri döndüm. bizim kübikte herkes genç. tabi goygoy da ister istemez başladı.
bir çocuk var daha 2 senedir çalışıyor. adamın emekliliğini 76 yaşında hesaplıyormuş sistem. benimkini ben bilmiyorum bile. kübikte 4 kişiden ikisi hala ailesiyle yaşıyor. hiçbirimiz evli değiliz. arabalarımız hep ikinci el. dünyaya karşı umutsuz bir bakış açısına sahibiz. politika, nüfus artışı, ilkim değişikliği, zenofobi ve bunun gibi gücümüzün yetmediği şeylerden şikayetçi ve muzdaribiz.
bireyselde ise hiç kimse evlenmeyi düşünmüyor. çünkü çocuk istemiyor. çünkü kimse ekonomik olarak buna hazır değil ve bu genel kötü gidişe bir de çocuk ekleyerek hepten amı götü dağıtmak istemiyorlar.
yani kısacası, baby boomers bizim ağzımıza sıçmış. biz de bokun içinde debeleniyoruz. telefonlarımız yarım inç büyük ekrana sahip olunca seviniyoruz. tinder'da match yakalayınca çiftleşme dürtümüzü tatmin ediyoruz. kutu gibi arabalara büyük paralar vererek çevreye karşı duyarlı hissediyoruz. instagram'da mutlu ve zengin imajı vermeye çalışıyoruz.
e tabi olmuyor, olamıyor. çünkü bize kalan mirasın yükünü omuzlarımızda hep hissediyoruz. 60 sene önce doğup dünyanın sefasını sürenleri bir yandan besleyip bir yandan da verdikleri zararı tazmin ediyoruz. toplumsal cinnetin sınırlarında mutlu rolü yapmak zorunda kalıyoruz.
"OK Boomer" deyişi üzerine
ok boomer tabirinin türkiye için de gayet uygun olduğunu düşünüyorum. evet belki türkiye batı ülkeleri gibi bir ekonomik refaha tarihinin hiçbir döneminde sahip değildi ancak nüfusun ve okuyan insan sayısının azlığından dolayı ortaokul lise mezunları bile zamanında gayet güzel işlere girdiler. bugün bankaya güvenlik görevlisi olarak başvursanız kabul edilmeyeceğiniz eğitim düzeyiyle o bankalara müdür oldular. 45-50 yaşlarında emekli olup ikramiyesiyle ev araba aldılar. ortaokul mezunu memur tek maaşla çocuk okutup üzerine birikim yaptı. üniversite mezunu çalışan bir anne baba çocuklarını sıkıntı yaşamadan özel okullarda okuttu, yine yanına arabasıyla iki evini aldı. neredeyse hiçbir üniversite mezunu, "senin gibi binlercesi kapıda bu işe girmeyi bekliyor" tehdidiyle karşılaşmadı. teknik üniversite mezunu mühendis asgari ücretle işe başlamak zorunda kalmadı. milyonlarca kişiyle beraber sınava girip kazandığı okuldan onbinlerce meslektaşıyla beraber aynı anda mezun olmadı. kısacası okuyan insan hayatını bir şekilde geçindirebiliyordu. evet belki renault broadway'e biniyordu, yurtdışında değil ayvalık'ta tatil yapıyordu ama şu anda aynı eğitim düzeyindeki bir insanla karşılaştırıldığında refah seviyesi daha iyiydi, en azından 10 yıllık maaş tutarında ev borcu yoktu. bugün en dandik sıfır arabayı almak için yemeden içmeden 40 aylık asgari ücret ödemeniz gerek.
yalnız burada şunu da es geçmemek lazım. bu durum bu insanların suçu değil. bugün 45 yaşında emekli olunabilseydi doğal olarak siz de olurdunuz evet. sovyetler birliğinin oluşturduğu tehditten dolayı devletlerin çalışanlara verdiği tavizler, yine dünyada soldan esen rüzgar sayesinde örgütlü bir işçi sınıfı mücadelesi, demin söylediğim gibi okumuş insan eksikliği ve nüfus azlığı, teknolojinin günümüzdeki kadar gelişmiş olmamasından dolayı özel alanlar haricinde iş bulmak için bu derece teorik uzmanlaşmaya çok da gerek olmaması, vs bir sürü neden sayabiliriz. ancak tüm bunlar 20 sene okumasına rağmen asgari ücret civarında bir maaşla işe başlayan üniversite mezununa "senin yaşında benim evim vardı, sizin nesil çok tembel, iş beyenmüyür, insta'da story paylaşmaktan başka bir şey yapmıyorsunuz, vs" diye bilmiş bilmiş konuşma cüretini gösteremez. yeni nesil yine terbiyeli çıktı da ok boomer diyip geçiyor. "sen bana laf söylemeden önce emekli olduğun bankanın online şubesine girip eft yapmayı becer allahın malı" falan demeleri lazımdı da neyse.
Alternatif bir yorumla bitirelim
baby boomers hiçbir zaman kayıp kuşak olarak nitelendirilemeyecek kuşaktır.
ikinci dünya savaşı sonrası rengi solmuş, birçok yeri yerle bir olmuş bir dünyadan fikirleriyle, icatlarıyla çok canlı bir dünya yaratabilmiş bir kuşaktır. 1980'ler aklımızda bu kadar canlı ve renkli olarak yer etmişse bu kuşak sayesindedir. bugün günlük hayatımızda kullandığımız birçok şey bu kuşağın aklından çıkmıştır. biz sadece bu şeylere yeni kullanım alanları buluyoruz, asıl işi bu kuşak yapmıştır. sevdiğim, çok şükela bir kuşaktır. 1980 ve sonrasında doğan efsane nesillerimizin de anası ve babası da bu kuşaktır.