İkinci El Araba Almak Varken Sıfır Araba Almak Mantıklı Bir Seçenek mi?
sıfır araba almak yılda yapacağınız km’ye, arabaya gösterdiğiniz algıya ve beklentilerinize göre değişecek olan durum. gerçekten mallık da olabilir, akıllılık da
öncelikle arabaların birçoğu değer kaybını eksponansiyel olarak azalan bir şekilde yaşıyor. yani sıfır bir arabanın değer kaybı ilk 2-3 yılda diğer yıllara göre biraz daha fazla, özellikle premium markalarda bu biraz daha şiddetli çünkü ikinci el piyasasında alıcı sayısı azalınca aracın pazardaki değeri de azalıyor.
extreme bir örnek vermek gerekirse porsche panamera aracını satılığa çıkarsan ancak galerilere satarsın onu alacak şahıs zor bulursun ama atıyorum vw jetta’yı sahibindene koysan bir hafta 10 güne satarsın. bmw 3 serisi bir aracı satmaya kalksan bu iki durumun ortalaması bir durum çıkar ortaya.
yani aracın değeri yükseldikçe ikinci el piyasasındaki hacim daralacağından dolayı, sıfır alınan bir aracın ilk 2-3 yıldaki değer kaybı daha alt segment araçlara göre daha hızlı olur.
ikinci elin ise kendine göre riskleri var
malum insanlar üçkağıt çevirerek satış yapmaya pek bir meyilli, bu yüzden temiz ikinci eli anlamak da kolay değil. bir de gerçekten araç kazasız bile olsa, kullanıcı profiline göre önceki kullanım çok hoyratsa, mesela araç sürekli kök gaz kullanılmışsa durup dururken de arıza çıkarabilir. ikinci el içinde her zaman böyle bir risk unsuru barındırır.
sıfır araba almak, eğer senede 30 bin üzeri km yapacaksanız ve 2-3 yılda bir araba değiştiren biri değilseniz ikinci el almaktan çok daha mantıklıdır, ama türkiye’de bu profilde kullanıcı sayısı çok azdır. araba bir statü göstergesi olduğundan dolayı, insanlar her fırsatta araba değiştirmeye meyillidir.
ister alt ister üst segment olsun, ben bu aracı ciddi bir sorun olmazsa 10 yıl kullanırım diyorsanız sıfır almak en mantıklı tercihtir. gerek aracın kasko masrafları, gerekse mtv sistemi nedeniyle araç yaşlandıkça masraf kalemleri azalmaya başlayacaktır. ilk 2-3 yıldan sonra ise aracın senelik değer kaybı ivme kaybetmeye başlayacaktır.
burada diyebilirsiniz ki, ilk 2-3 seneden sonra aracın değer kaybı yavaşlayacaksa neden sıfır alayım 2-3 yaşında ikinci el almak yerine. çok saçma bir soru değil ama şöyle bir handikap var. ne olursa olsun ikinci el almak her zaman içinde bir risk barındırır. siz bu riski alıp karşılığında maddi bir getiri elde etmek istiyorsunuz.
alt segmentte bu değer kaybının aracın sıfır değerine oranı çok yüksek değil, yani aldığınız riskin karşılığında elde ettiğiniz maddi getiri yüksek değil. üst segmentte ise ülkemizdeki kullanıcı profilinin sicili pek bozuk. yani ülkedeki lüks araç kullanıcısının trafikteki davranışlarını biliyorsunuz. bunun iki sakıncası var, bir kazalı aracın size kazasız diye kakalanma ihtimali yüksek, iki kazasız olsa dahi aracın hoyrat kullanılmış olma ihtimali alt segmente göre daha yüksek zira motor ve sürüş dinamikleri alt segment araçlara göre daha gelişmiş zaten bu da aynı nedenle aracın kazalı olma ihtimalini artırıyor.
tüm bunlar dışında, aracı sıfır olarak almış ve kullanıcısını tanıyorsanız ikinci el almaktaki risk unsurunu düşürmüş olursunuz, ama bu istisnai bir durum olacağı için genele pek yansımaz.
özetle, 2-3 yılda bir araba değiştiren araba meraklısı bir tipseniz hevesinizi alana kadar ikinci el alıp satmak sizin için daha karlıdır. ama araba aldığınızda 8-12 sene arası bir süre kullanma fikriniz varsa yukarıdaki istisnai durum da ortada yoksa, alt üst segment fark etmez bu ülkede azınlıksınız ve sıfır almak sizin için daha mantıklıdır.
günümüzde sıfır araba almak daha mantıklı bir seçimdir.
10 yıl kadar önce benzinli motorların büyük çoğunluğu atmosferikti. dizeller o zaman da turboluydu ama onların da turbo şarj sistemleri basitti. ayrıca şu anda moda olan dayanıksız robotize otomatik şanzımanlar yoktu. araçların çoğu manueldi, otomatikler de zaten manuele yakın sağlamlıkta olan tork konvertörlü sistemlerdi. yani demek istediğim eski araçların karmaşık intake ve şanzıman sistemleri yoktu. sorun varsa otomobillerden iyi anlayan biri 1-2 saatlik incelemede anlayabiliyordu. şimdi işler o kadar karmaşık ki sorunları anlamak için sökme takma ya da dyno gerekiyor çoğu zaman.buna da sahibi izin vermez doğal olarak.
mesela güncel araçlardan birkaç tane tespit edilmesi zor sorun yazayım
1- mesela turbolu bir araç alıyorsunuz ve araçtan muhteşem anlayan birisiniz. turbo sistemi hava kaçağı yapsa anlarsınız aşırı ıslık çalar. peki intercooler'a aşırı yağ kaçıracak hale geldiyse nasıl anlayacaksınız? iki yolu var. birincisi, dynoya çıkaracaksınız. çünkü petek içi hacim azalışından emişteki havayı soğutma kapasitesi azalacağı için güçten bir miktar düşer. aynı aracın temiz intercooler'lısını sürmediyseniz güç farkını anlayamazsınız. güç kaybı %5-10 arasıdır. "ya bu kadarcık güç kaybı sorun değil" demeyin. mesele güçteki kayıp miktarı değil. intercooler ciddi anlamda yağ topluyorsa turbo ömrünün sonuna yaklaşmıştır. dynoya çıkmak şart. çoğu araç sahibi de dyno'ya izin vermez. şahsen ben de vermem. mesele alıcıyı kandırmak değil. alıcılar istedi diye sürekli dyno'ya çıkarsanız bu sefer aracın motoru yıpranacak. gelelim ikinci yönteme. intercooler'ı söküp, içindeki yağ miktarını dökerek tespit etmek. alıcı merak etti diye intercooler'ın sökülmesine izin verecek bir araç sahibi tanımıyorum.
hadi buyrun araçtan muhteşem anlıyordunuz. ki haklı olabilirsiniz gerçekten iyi anlıyorsunuzdur ama şu yazdığım sorunu tespit edemediğiniz için ortalama bir marka ve segmenti düşünürsek yetkili serviste 4000-5000 tl size girecek.
2- "ya hocam ne intercooler'ı o iş bitiyor bak tdi motorlar artık emilen havayı intercooler yerine su ile soğutuyor. bunda yağ toplama falan yok." diyebilirsiniz. evet yağ toplamaz. mis gibi tok kapı sesli, harikalar harikası, ekşi sözlüğün premium aracı dizel golf'ü almaya gittiniz ikinci el. intercooler peteği olmadığı için yağ toplama yok, peteğe giden uzun hattın bağlantı noktalarında hava kaçağı yok mis gibi. peki bu kapalı sistem su soğutmada kaçak olursa başınıza gelecek şey nedir? yanma odasına su girmesi ve motoru elinize almanız. işin kötü yanı böyle bir kaçak ihtimaline aracın yakın olup olmadığını inceleme imkanınız bile yok. tek teselliniz kandırılmadınız en azından. aracı size satan kişi bile böyle bir tehlikenin eşikte olduğunu bilemez.
3- geçelim robotize şanzımanlara. robotize şanzımanların çoğu yarı kavrama halinde titreme ile ve yük altındayken mesela çok dik yokuşlarda 3-4 ve 4-5 geçişlerindeki darbe ile sıkıntıların eşiğinde olduğunu belli eder. hadi bunlarıtest edecek fırsatınız ve bilginiz vardı. ki bana göre yokuştaki testi kolay kolay yapacak imkan bulamazsınız.
işin kötü yanı söylediğim belirtileri hiç göstermeden de servosu dağılmak üzere olan robotize şanzımanlar var. garanti yoksa ve çift kavramaysa geçmiş olsun. 10.000 tl'ye yakın masraf çıkarır.
4- motor yazılımı ile oynanmış araçlar. arkadaşlar eski atmosferik motorlu araçlarda yazılım ile oynamak pek bir şey fark ettirmiyordu güç açısından ancak yüksek hava beslemeli günümüz araçlarında yazılım ile aracın gücünü teorik açıdan sınırsız miktarda artırabilirsiniz. bu yüzden yüksek hava beslemeli araç sahiplerinin bir kısmı yazılımı değiştirerek veya chip ile ecu'yu kandırarak motorun yanma sistemini değiştiriyor yüksek güç adına. daha yüksek güç için yanma odasında daha yüksek basınç ve sıcaklık oluşuyor ancak araç başta buna göre tasarlanmadığı için motor ömrünün çoğunu doldurmuş oluyor. bunu anlamak için aracı uygun programla incelemelisiniz ancak çoğu araç sahibi ben aracımı ne idüğü belirsiz programa bağlatmam diyor. yetkili servise götüreyim diyorsunuz çoğu bu konuda ekspertiz vermiyor. ayrıca şu anda yazılım ve chip olayı o kadar gelişti ki kaldırıldığında anlayamıyorsunuz.
yazsam daha uzar gider. cold start segman kaçağı, cold start öncesi dizel enjektör işemesi, vb... gibi yeni tip motorlarda söküp takma yapmadan anlayamayacağınız onlarca sıkıntı var.
ikinci el satışta toplumumuzun ahlak ve dürüstlük seviyesine falan girmiyorum. olaya tamamen teknik açıdan yaklaştım. bu işlerden iyi anlıyorsanız benzinli atmosferik motora ve manuel şanzımana sahip bir aracın önemli sorununu zaten yakalarsınız. sorun yoksa da gönül rahatlığı ile alın. ancak turbolu veya robotize şanzımanlı günümüz araçlarında bu işin piri de olsanız yakalayamayacağınız noktalar olabilir. bu yüzden sıfır km alanlara çok da laf etmeyin derim.