II. Dünya Savaşı'nın Kaderini Değiştiren 100 Gün: Alamein Muharebesi

Alamein Muharebesi, İkinci Dünya Savaşı'nın seyrini değiştiren en önemli çatışmalardan biriydi.
II. Dünya Savaşı'nın Kaderini Değiştiren 100 Gün: Alamein Muharebesi

ikinci dünya savaşı esnasında 1941 ve 1942 yılları müttefikler adına iniş ve çıkışlar ile doludur. güneydoğu asya'da ingilizlerin egemenliği çökmekte ve kuzey afrika dışındaki tüm küresel stratejik konumlar, nazilerin önderliğindeki mihver bloğunun yoğun baskısına maruz kalmaktadır. ancak kuzey afrika'da da vaziyet pek iç açıcı gözükmemektedir; zira birinci dünya harbi'nde gerçekleşen caparetto harekatı sırasında sergilediği gözü pek ve yaratıcı performansıyla ilerleyen yıllarda neler yapabileceğinin kısa bir gösterimini sunan çöl tilkisi erwin rommel, müttefiklere zor günler yaşatmaktadır. karizması ve askeri yetenekleriyle komutası altındaki askerlerinin hem sevgisini hem de saygısını kazanmış durumda olan alman general, gerçekleştirdiği başarılı operasyonlarla ingilizlerin en önemli silahlarından biri olarak gördükleri ultra'yı etkisiz hale getirmeyi başarmış ve roma'daki yüksek komuta merkezinden gelen talimatlara uymak yerine, gerektiği yerde inisiyatif alarak mütemadiyen ingiliz istihbaratını gafil avlamıştır. nitekim 1941 yılında 100.000 asker, 849 tank ve 604 uçak ile gerçekleştirilen battleaxe harekatı ile başlayan felaketler silsilesi, ingilizler adına 1942'nin bahar aylarında doruk noktasına ulaşacaktır ...

ingiliz sekizinci ordu komutanı general neil ritchie, iyi bir personel subayı olmasına rağmen hızlı davranmak ve birliklerini koordineli bir şekilde yönetmek açısından yetersiz bir komutandır ve düşmanı okuma yeteneğiyle beynelmilel bir ün kazanmış olan rommel, pekala bu durumun farkındadır. sayı ve teçhizat bakımından müttefiklerin kendisinden üstün olduğunu bilen çöl tilkisi, mezkur dezavantajın üstesinden gelmek adına düşman ile topyekun bir savaşa tutuşmak yerine onları peyderpey üzerine çekmeye karar verir ve bu stratejinin ne kadar doğru olduğu kısa sürede ortaya çıkar. ingiliz zırhlı tümenleri birer birer ezilir. rommel, ingilizlerin güney taraflarını korumak adına oluşturdukları mayın tarlalarını da dahice kullanarak statik haldeki düşmanını dönme manevralarının sonucunda kendi silahlarıyla imha eder. özgür fransa ordusu, bir hakeim'de bir süre varlık göstermeye çalışmışsa da almanlar onları da saf dışı bırakır ve nihayetinde panzer ivler her bir cenahtan saldırarak, geride düşmanın kurtarabilecekken kurtarmadığı tanklardan oluşan bir demir mezarlığı bırakırlar. 1 sene evvel doğu libya'yı işgal etmek adına yola çıkan 8. ingiliz ordusu, harekat merkezleri olan tobruk'u tecrit edilmiş halde bırakarak mısır'a dek geri çekilmek zorunda kalır. sürekli bir halde devam eden bombalamalara daha fazla dayanamayan tecrübesiz ihtiyat birlikleri, 21 haziran 1942'de muazzam miktarlardaki ikmal malzemesiyle birlikte tobruk'u almanlara teslim ederler ve 25.000 asker esir olarak alınır. washington'daki roosevelt, işlerin iyi gitmediğinin farkındadır ve yaşanan hezimetten dolayı churchill'i arayarak yardım teklifinde bulunur. kahire'deki amerikan ataşesi ise başkente hemen her gün ingilizlerin yöntemlerinin verimsizliğine ilişkin ağır raporlar göndermektedir. kazanan tarafta ise ne yapması gerektiğini çok iyi bilen rommel'in hiçbir şekilde durmaya niyeti yok gibi gözükmektedir ...

tobruk'un ardından ricat halindeki ingilizler, mısır sınırında bir başka ağır darbe daha alırlar. tank sayıları artık 100'ün altına düşmüş durumdadır ve ağır silahlarının neredeyse yarısını kaybetmişlerdir. bugün dahi ders kitaplarının savunma sistemleri bakımından "korkakça bir ihtiyat" olarak kaydettiği bir tavırla birlikler statik şekilde mayın tarlalarınca korunan karakollara yerleştirilir. rommel ise yine ve yeniden bu karakolları kolayca baypas edecektir. ingiliz birliklerinin yeni kumandanı sör claude auchinleck, her ne kadar selefinin yaptığı hatalardan geri dönerek askerlerini mobilize etmeye çalıştıysa da artık çok geçtir. rommel'in hız kaybetmeyen ve tedrici şekilde artan baskısı karşısında ingiliz birlikleri, bir akdeniz kasabası olan el-alameyn'e dek geri çekilmek zorunda kalır. yıllar sonra geri dönüp baktığımızda o günlerde müttefiklerin durumunu en iyi özetleyen obje ise mareşal auchingleck'in, kederli ve çaresiz bir şekilde bol şortu içinde yolun kenarında dikilirken çekilmiş olan fotoğrafı olacaktır ...

müttefikler adına tüm kuzey afrika harekatı boyunca winston churchill, tabiri caizse tam bir baş belasıdır. 10 downing street'ten mütemadiyen kesin emirler içeren telgraflar göndermekte ve saha komutanları inanılmaz güçlükler ile boğuşurken, o eylem ve kesin zafer talep etmektedir. nihayetinde ise kahire'ye gelecek ve auchinleck'i görevden alarak yerine bernard montgomery'i atayacaktır. monty geçimsiz, kibirli ve aşırı detaycı bir adamdır. askerlerine kendisini anlatabilmek adına üstün gayret gösterir. burnundan kıl aldırmayan tavırları churchill'i dahi yıldırmıştır ancak ingiliz başbakanı sonunda pes eder ve daha önce hiç yapmadığı bir şey yaparak, monty'nin hazırlık ve bakıma zaman ayırmak istemesini kabul eder. oysa önceki komutanların bunu talep etmeleri, görevden alınmalarına sebebiyet vermiştir. işin aslı montgomery, rommel karşısında askeri ve teçhizat bakımından muazzam bir üstünlüğe sahiptir ancak yine de acele etmez. ikmal hatları düzenli işleyene ve hava üstünlüğü kurulana dek bekleyecektir. velhasıl artık önemli bir ingiliz zaferi ufukta yavaşa yavaş belirmektedir ...

23 ekim 1942'de 115.000 asker, 1000 top ve 559 tankla müttefik birlikleri nazilere karşı harekete geçerler. bu tarihin seçilmesindeki asıl sebep ise o sırada rommel'in hastanede tedavi görmesidir. ancak onun yerine vekalet eden komutanın, yaşadığı strese daha fazla dayanamayıp kalp krizi sonucunda ölmesi hasebiyle hasta rommel, tekrar görevinin başına döner. ingilizler, harekatın ilk günlerinde kısmi başarılar elde etse de düşman saflarında herhangi bir yarılma gerçekleştirmeyi başaramazlar. diğer tarafta ise rommel'in, etkin bir karşı saldırı gerçekleştirebilmek adına ne ihtiyat kuvveti, ne teçhizatı ne de yakıtı vardır ve zaman, hiçbir şekilde ikmal almayan almanların aleyhine işlemektedir. nitekim 1 kasıma gelindiğinde nazilerin 148, müttefiklerin ise 800 tank bulunmaktadır. asker sayısındaki fark daha da çarpıcıdır. müttefiklerin 100.000 askerine karşılık, rommel 9.000'den biraz daha fazla askere sahiptir. çöl tilkisi, artık geri çekilmenin dahi zor olduğunun farkındadır: kalmak ve bulunduğu yerde savaşmak zorundadır. 2 gün boyunca gerçekleşen kanlı çarpışmaların ardından 3 kasımda rommel, hitler'e çekilmek zorunda olduğunu bildirir ancak yüksek komuta talebini reddeder. bunun sonucu ise aynı gün wehrmacht'ın, royal air force'un 1208 sortide bıraktığı 400 ton bombaya maruz kalması olacaktır. artık yapacak bir şey kalmamıştır ve rommel, yine inisiyatif alarak geri çekilme emrine verir. daha sonra alman general, içinde bulundukları vaziyete dair düşüncelerini şu şekilde ifade edecektir: "hiçbir ihtiyat kuvveti yoktu, mümkün olan her adam ve top cepheye sürülmüştü. yapabileceğimiz her şeyi yaptık. ön cephemiz yarıldı ve tamamıyla motorize olan düşman arkamıza dolaşıyordu. üstlerin emirlerinin artık bir önemi yoktu. artık kurtarılabilecek olanı kurtarmak zorundaydık." geri çekilme esnasında rommel'in yardımcısı esir düşer. 4 kasımda monty, düşman saflarını yarmasına rağmen ihtiyatı elden bırakmaz; zira geçmişte rommel'in direnci yüzünden ingilizlerin nasıl kanlı sürprizler ile karşılaştıklarını iyi bilmektedir. ancak almanlar bozulmuş ve mevcut olarak 5000 asker, 20 tank ve 50 gibi mütevazi sayılara düşmüşlerdir. yine de rommel, birliklerini tunus'a dek 1600 km boyunca geri çekmeyi başaracaktır. montgomery'in ihtiyat konusunda ne kadar haklı olduğu ise çöl tilkisi'nin tunus'taki kasarin geçidi savaşı'nda pervasız amerikan birliklerine yaşattığı ağır hezimette kendisini bir kez daha gösterecektir (bu savaşta almanlar 1000 asker ve 20 tank kaybederken, amerikalılar 6000 asker, 183 tank ve 200 top gibi ağır bir kayıp vermişlerdir).

15 kasım 1942'de ingiltere'de kilise çanları çalınmaktadır (1940 yılından bu yana yalnızca bir alman işgali halinde çalınmaları öngörüldüğü için suskunlardır) ve nihayet ingiliz halkına bir zafer armağan edilebilmiştir. churchill zafer sonrası ulusa seslenişinde şu ifadeleri kullanır: "rommel'in ordusu yenildi. bozguna uğratıldı. savaş gücü yok edildi". ancak mesleğini fiilen icra eden bir tarihçi olarak da zaferi bağlamına yerleştirmeyi ihmal etmez: "bu bir son değil. hatta sonun başlangıcı bile değil. yalnızca başlangıcın sonudur". büyük harbin akabinde ise ingiliz lider, hatıralarında şunları yazacaktır: "alameyn'den önce hiç zafer kazanmadık. alameyn'den sonra ise hiç yenilmedik ..."

konuya dair daha fazla bilgi edinmek isteyenlere; birkaç yıl evvel kaybettiğimiz kıymetli hocam norman stone'dan ikinci dünya savaşı, basil liddell hart'tan ikinci dünya savaşı tarihi ve john keegan'dan ikinci dünya savaşı adlı eserleri tavsiye ediyorum.