Hurafelerin Ortaya Çıkışına Dair Çok Net Fikir Veren Deney: Güvercin Hurafesi
güvercin hurafesi, amerikalı psikolog b. f. skinner'ın 1950'lerde yaptığı güvercin deneyinden çıkardığı sonuç.
deney şöyle:
kafesimize aç bir güvercin ve 10 dakikada bir bu güvercine yem veren düzeneğimizi koyuyoruz. güvercin, yemin kokusunu alabildiği için derhal mekanizmaya doğru niyetleniyor ve kurcalamaya başlıyor. işlerin ilginçleşmeye başladığı nokta ise tam yemin verilme anı. bu anda, yemlerin çevresinde dönmekte olan güvercin de var, kafası ile yemliği itelemeye çalışan da ve yemliğin üstünde kanat çırpan da. bu güvercinlerin her biri o an yapmakta oldukları işi, ödüllendirilmeleri ile eşleştiriyorlar ve bu tip hareketlere ağırlık vermeye başlıyorlar. bundan sonra yem gelsin diye kanat çırpan güvercinimiz, yemini almaya devam ediyor ve doğru yolda olduğuna inancını kaybetmiyor. güvercinlerin bu sıkıntıya getirdikleri çözüm de "güvercin hurafesi" oluyor.
daha sonra 70'lerde bu deney farelerle tekrarlanıyor. yeni deneyimiz daha iş bitirici bir bilim insanının elinden çıkmış. fareler yemlerini alabilmek için düzeneğin düğmesine 9 ila 11 saniye aralıklarla 2 kere basmak zorundalar. ilk günün sonunda tüm fareler düzeneği çözdükten sonra her farenin çözümü farklılık gösteriyor. düğmeye bir kez basıp kafesin içinde iki tam tur atan da oluyor, düzeneğin üstüne çıkıp iki ayak üstüne yükselen de. ama işi çözen farelerin hepsi bu yaklaşık 10 saniyelik ritüelleri bitince ikinci kez düğmeye basıyor ve yemini alıyor. yani bir kez daha takım oynuyor.
bir sorunu çözdükten sonra nasıl çözdüğümüzden emin olmak gerekmiyor. çözerken izlediğimiz yolu ezbere tekrarlamak hiç yoktan iyidir diyoruz. tahminimce türlü ilginç hurafeler de böyle doğuyor.
mr. nobody isimli filmin açılış sekansında da yer verilen güvercin deneyine ait bir kavram güvercin hurafesi. filmi incelerken şu yazıda irdelediğim bu konuyu burada biraz daha açmak istiyorum:
soru-1: bence bu deneyde belirleyici olan bir detay var, şunu anlamak lazım, güvercin buton ile kapağın açılması arasında mi bağlantı kuruyor yoksa doğrudan düğmeye basmak ile yemeğe (ödüle) ulaşmak arasında mı?
muhtemel cevap: eğer ödül ile eylem arasında bağlantı kuruyorsa burada güvercinin sorduğu soru gösterildiği gibi ‘bunu hak edecek ne yaptım’ olacaktır. ancak güvercin eylem ile kapağın açılması arasında bağlantı kurduysa soracağı esas soru ‘kapağın açılmasına ne sebep oldu’ olacaktır. bu iki soru bence çok farklı şeyler ve deney sonuçlarını kökeninden değiştiriyor.
soru-2: güvercin kapağın açılıp kapanmasına ilişkin ‘bunu hak edecek ne yaptım’ sorusunu neden soruyor? kapağın açılması ve karşılığında ulaşabildiği ödül, karşılıksız ve nedensiz bir şekilde kendiliğinden var olmuş olamazlar mı? güvercin neden bu ihtimali doğrudan es geçerek kanat çırpışının kapağın açılması üzerinde etkisi olduğuna kendisini inandırmak zorunda kalıyor?
muhtemel cevap: çünkü önceden tanımlanmış şekilde zihninde yerleşmiş ya da temel bir şekilde öğrenilmiş bir düşünce biçimi var. nedensellik temelli bu düşünce (newton’un üçüncü yasasını da buna referans alabilirsiniz) herkes bir şeyin karşılığı olarak ödül alır diyor. diğer bir deyişle herkes çabası karşılığında bir şeye hak kazanır. zaten bu düşünceyi güvercin ilk seferde düğmeye basmak ve kapağın açılması arasında bağ kurarak pekiştiriyor. ancak güvercin özgür doğasında olsaydı dahi bu nedensellik ilkesine dayalı kavrayışı çok net bir şekilde öğrenecekti. öyle ki, daha gözlerini açamamış bir yavru iken bağırması ve buna karşılık annesinin onu beslemesi arasında bir ilişki olduğunu anlayacaktı mesela. örnekler çoğaltılabilir ancak hayatın doğal akışının bu düşünce sistematiğini bir şekilde kafamıza yerleştirdiği varsayımını temel almamız lazım bu deneyi yorumlamak için.
deneye benim eklemek istediğim bir diğer kavram ise ‘adalet duygusu’. deneyde gösterilen güvercinin sorduğu var sayılan ‘bunu hak edecek ne yaptım’ sorusu bana sorarsanız tüm bunların yanında aynı zamanda adalet duygusuna benzer bir mekanizmaya gönderme yapıyor. ya da bu bahsettiğimiz; dünyayı, doğanın işleyişini bir nedensellik çerçevesinde kavrama biçimi adalet arayışının kendisini oluşturmuş olabilir (doğa kanunu). (belki adalet hissini zedeleyen olaylar ve durumlar = doğadaki nedenselliğe aykırı durum ve davranışlar, diyebiliriz (?))
sonuç olarak güvercin şu refleks ile hareket ediyor diye var saymamız gerek: newton yaslarının bir şekilde geçerli olduğu dünya denen simülasyonda, temel anlamda neyin hangi prensip ile çalıştığını doğada kendiliğinden öğrenen güvercin, dolaylı olarak bu öğrenme neticesinde eylemler ve sonuçlar arasında bağ olduğunu öğreniyor ve prensip olarak doğada herkesin bir şeyin karşılığı olarak ödül aldığına koşullanıyor. diğer bir deyişle herkes eyleme dökülen çaba karşılığında bir şeye hak kazanır çünkü bu fizik yasalarının dolaylı bir sonucudur. peki bunun tersi olsaydı ne olacaktı? doğa yasalarında tanımlı olmayan bir olguyla karşı karşıyayız diyecektik ve bunu açıklamaya çalışacaktık. aynı şekilde örnekte, güvercin yemeği hak etmedi çünkü hak edecek bir şey yapmadı. oysaki öğrenilmiş prensipler aksini söylüyor, öyle ise mutlaka bir şey yapmış olmalı. (mesela kanat çırpmış olmak)