Hristiyanlığın Doğumuyla da Bağdaştırılan Antik Çağ'ın Büyük Gizemlerinden: Orpheus Tılsımı
orpheizm inancına sahip putperestlerin sefahat alemleriyle insan kurban edişlerini, hristiyanlığın doğumuyla bağdaştıran antik bir tılsımdır. aynı zamanda nazilerin yükselişiyle birlikte gizemli bir şekilde ortadan kayboluşuna dair öyküleri barındırır.
bu cisim; çarmıha gerilmiş bir adamı, hilal şeklinde bir ay ve üzerinde birkaç yıldızla tasvir etmektedir. tılsım ilk bakışta çarmıhtaki isa’yı gösteren erken dönem hristiyanlığa ait bir kalıntıyı simgeliyor fakat tılsımın üstündeki isim isa değil, mitolojik bir figür olan orpheus’tur. orpheus’un bu şekildeki tasviri pagan inancında oldukça yaygındır. orpheus, yunancada karanlıkla ilişkilendirilmekte ve yer altına indiğine inanılmaktadır. ayrıca roma’nın altındaki yer altı mezarlarındaki duvarlar birçok pagan resmi ve hristiyanlarca isa olduğuna inanılan orpheus’un resimleri vardır.
orpheus saygın bir müzisyen ve genelde hayvanlara lir çalarken resmedilen bir figürdür. hristiyanlığın, roma’nın devlet dini haline gelmesinden sonra orpheus’un da kılavuz çoban olarak isa’yla birleştiği düşünülmektedir.
yunan mitolojisi orpheus’un yer altına gittiğini söyler. efsaneye göre izlediği yol, günümüzde bulgaristan sınırları içinde yer alan bir bölgededir: rhodope dağları’nın iç kesimleri, şeytan’ın boğazı adlı mağara.
efsaneye göre orpheus, ölen eşi eurydice’yi kurtarmak için yer altı dünyasına inip hades’in karşısına çıkar ve burada önemli bir değişim geçirir. yer altına inmeden önce müzisyen olan orpheus, bir peygamber olarak yer altından ayrılmıştır: tabii ki müthiş bilgilerle donatılmış olarak. orpheus bu sayede trakyalılara yeni diniyle ilgili bilgiler vermiştir. bu öğretiler, sokrates ve eflatun dönemlerine yani m.ö 5.yy’a kadar dayanmaktadır.
şeytan’ın boğazı adlı mağaranın derinliklerinde bizim dünyamız ile ölüler tanrısı hades’in evi olan yer altı dünyasıyla sınır olduğuna inanılan ve mitolojide styx nehriyle ilişkilendirilen yer altı akarsuyu vardır. antik çağlardan beri insanlar; ağaçlar gibi pek çok cismin yüzeyden aşağı doğru düştüğünü ve yer altı akarsuyunda kaybolduğuna inanmıştır, tıpkı orpheus’un yer altına inmesi gibi.
çarmıha gerilmiş adamı simgeleyen tılsımın üzerinde orpheus’un ismiyle birlikte bir başka isim daha vardır: bacchus. iki ismin arasında aslında yerel bir bağ mevcuttur: rhodope dağları’nın yüksek kesimlerindeki perperikon antik şehri.
perperikon; doğu rodoplarda, kırcaali şehrinin 15 km kuzeydoğusunda 470 m yükseklikte kayalık tepelerin üzerinde kurulu, taştan yapılmış ve 3m kalınlığındaki duvarlarla korunan görkemli, antik trakya kenti. sunaklar şimdi bile şehrin yıkıntıları arasında belli olmaktadır.
bu kent; bir zamanlar yunanlıların dionysos, romalıların ise bacchus olarak bildiği şarap ve cinsel zevk tanrısına adanmış tapınağın bir parçasıydı. dionysos’un ayinleri ve gizemleriyle ilişkilendirilen en kutsal tapınaklardan olan bu yapıda, bacchus’e sefahat alemleri yapılırdı.
efsaneye göre burası dionysos adına yapılan en sıra dışı seks alemlerine ve kurban törenlerine sahne olmuştur. mitolojiye göre orpheus, dionysos’un müritlerinden biri haline gelmiş fakat tarikatını terk ederek mantık ve akıl tanrısı apollon’un daha üstün olduğunu ilan etmiş; kafirliği yüzünden suçlu bulunarak, dionysos’un kadın müritlerinin elinde can vermiştir.
orpheus bir reformcuydu. yeni bir din ve yeni bir teolojiyi kurmayı amaçlıyordu. bu dinin en önemli yanı, insanların ruhlarını nasıl ölümsüz kılacaklarını anlatmaya dayalıydı. fakat bu din çok fazla taraftar toplayamadı.
hristiyanlık, trakya topraklarına geldiğinde havariler ve rahipler yeni dini yaymak konusunda çok iştahlıydılar. tanrıların adlarını ve burada yapılan ayinleri tek tek değiştirdiler. yani hristiyanlık bu topraklara ulaştığında, pagan dinine ait unsurları kendi içinde eriterek hristiyanlaştırmıştır.
orpheus ve isa’nın hikayeleri arasında birtakım benzer yanlar olmasına rağmen çelişkili durumlar da mevcuttur: orpheus, hades’e doğru inerken; isa, cennete doğru yükselmiştir. yoksa gerçekler farklı mıydı?
bu bölgede etkili olan ortodoks hristiyanlıkta, eski havari öğretisinde ortaya konulan doktrinler benimsenmektedir: cehenneme giriş adlı bir öğretiden yani isa’nın cennete yükselmeden önce cehenneme inişinden, şeytanla mücadelesinden ve iyi insanları serbest bırakmasından bahsedilir.
diğer hristiyan kiliselerinde olduğu gibi ortodoks kiliselerinde de insanlar her pazar toplu halde kilise ziyareti gerçekleştirirler ve isa’nın ölümüyle dirilişini kutlarlar. bu durum, orpheus öğretisinin ayrıntılarına benzemektedir: yer altı dünyasına inmesi yeni bilgilerle geri dönmesi ve bu bilgilerin yeni bir din etkisiyle insanlara yayılması…
bu tılsımın sahte olduğuna inananların yanı sıra tılsımın gerçek yaşını tahmin etmeye yönelik hiçbir çalışma yapılamamıştır. fakat temsil edilen orpheus dininin tarihçesi m.ö 6.yy’a kadar gitmektedir. ilk hristiyanların ilham kaynağının bu gizemli tarikat olduğu düşünülmektedir.
yunanistan’ın kuzeyi, antik makedonya sınırları içerisinde yer alan selanik’te gözlerden uzak bir mezar, orpheizm öğretisi hakkında birtakım bilgiler içermektedir. mezar 2500 yıllıktır ve orpheus’un takipçilerinden birine aittir. mezar ilk açıldığında içinde bulunanlara ait bilgiler bir günlüğe kaydedilmiştir.
kazı günlüğü: mezarın içi bronz, gümüş, diğer değerli eşyalar, çömlekler, altınlar ve birçok farklı aletle doludur. ayrıca bir parşömene de rastlanmıştır. parşömen, ölüyle birlikte cenaze ateşinin yanına konulduğu için yarı yanmış durumdadır; bir yanı tamamen yok olmuş, diğer yanı ise kömürleşmiştir. parşömen şu an bir müzede muhafaza edilmektedir.
mezarın içerisinde bulunan hazine, burasının bir zamanlar çok zengin birinin nihai dinlenme mekanı olduğunu göstermektedir. arkeologlara göreyse en değerli keşif, avrupa’da günümüze kadar ayakta kalmış en eski yazıt olan kömürleşmiş papirüs.
feci şekilde yanmış olan papirüsü çıplak gözle okumak ise imkansız. adli arkeologlardan oluşan bir ekip, yazılanları ortaya çıkarmak için “çok bantlı görüntü” adı verilen bir teknikle papirüsün sırrını çözmeye çalışmıştır. ve orpheus, 2000 yıllık sessizlikten sonra nihayet sesini duyurabilmeyi başarmıştır: parşömende, orpheus’a adanmış dini bir şiirin yazılı olduğu ortaya çıkmıştır. şiir, orpheus diniyle hristiyanlık arasında bir bağ olabileceği ihtimaliyle eski yunancadan ingilizceye çevrilmiş ve bu iki öğreti arasında birçok benzerlik olduğu anlaşılmıştır.
orpheus dinine sahip olanlar; insanların ruhlarının olduğuna, öldükten sonra yargılanacaklarına ve yaşarken yapmış olduklarından sorumlu tutulacaklarına inanmaktaydı. törenlerinde tıpkı hristiyanlarınki gibi beden ve kanı temsil eden ekmek ve şarap ayini gibi suyun şaraba dönüşmesi sembolik olarak canlandırılıyordu. ve son olarak; dinin peygamberi olan orpheus’un, insanların kötülüklerine kurban olarak nitelendirilen vahşi bir şekilde ölümü anlatılır. tıpkı incil’in, isa’nın öğretilerini detaylandırması gibi papirüsün de orpheus’un öğretilerini inanlara ulaştırması amaçlanmıştır.
hristiyanlık, roma işgali altındaki kudüs’te gelişmiştir. burası, m.s 1. ve 2. yy.’larda dinlerin buluşma noktası olmuştu. baskın olan yahudilik inancının yanı sıra pek çok yunan ve roma tarikatı, topluluğu, mezhebi, öğretisi ve gizemli inançlar mevcuttu. pagan inançlarının, gelişim dönemlerindeki hristiyanlar üzerindeki etkileri günümüzde birçok tarihçi nezdinde de kabul gören bir teoridir.
orpheus tılsımı önemsiz bir cisimmiş gibi görünebilir fakat hristiyanlık inancının; pagan tarikatların inançlarının ve ayinlerinin bir kısmını kendine uyarladığı bir dönüm noktasını simgelemektedir. o dönemde hristiyanlığın, dünyanın en büyük dinlerinden biri olacağını kim tahmin edebilirdi ki…
üzerinde çarmıha gerilmiş bir adam figürü bulunan ve bunu açıkça orpheus ile bağdaştıran antik tılsımın ortadan gizemli bir şekilde kaybolmasının, tesadüfle açıklanamayacak kadar ciddi bir mesele olduğu ortada..!
* * * * *
tılsım ilk olarak italya’da özel bir koleksiyon içerisinde ortaya çıktı ve 20.yy’da berlin’deki bir müzeye bağışlandı. tılsıma kayda geçirildiği yıl olan 1922’de bir kez değinilmiş ve bu tılsım 1926 yılında sahte ilan edilmiştir.
nazilerin bu dönemde, doğaüstü güçlere sahip olduğuna inanılan cisimleri aramakla görevli avcıları vardı. tılsımın savaştan önce berlin’de olması, nazilerin eline geçmiş olabileceğini göstermektedir. hitler’in çöküşünden sonra söz konusu tılsımın demir perde ülkelerinde kaybolduğu tahmin ediliyor.
1945 yılında kızıl ordu’nun berlin’e girmesinden sonra birçok hazine de sovyetlerin eline geçmiş ve tılsım da, tılsıma dair bilgiler de yok olup gitmiştir.