Herhangi Bir Tanrının Olmadığı Din: Budizm Nedir?
budizm nedir?
budizm, m.ö. 6. yüzyılda kuzey hindistan’da yaşayan kurucusu siddharta gautama sakyamuni’nin öğretileriyle şekillenen ve evrensel nitelik kazanan bir dindir. m.ö. 6. yüzyılda hindistan’ın kuzeyinde 80 yıl yaşamış tarihi bir kişi olan buddha, sakya krallığında prens olarak dünyaya gelmiştir. esas adı siddharta, soyadı gautoma, ünvanı ise sakyamuni’dir.
tarihi ve çağdaş kaynaklarda buda’nın hayatına dair iki farklı anlatım vardır. bu anlatımlardan birine göre; buda, her türlü maddi imkâna sahip olmasına rağmen özlemini duyduğu huzur ve mutluluğu elde edemeyen, sürekli arayış içerisinde bir gençtir. 29 yaşına kadar sarayda rahat ve konfor içerisinde yaşar. ancak yaşlılık, hastalık ve ölüm gibi dünya hayatının kaçınılmaz olayları karşısındaki kaygıları onu arayışa yöneltir. bu süreç sonunda sarayı ve ailesini terk ederek münzevi bir hayat tarzını benimser. altı yıl katı riyazet hayatı sürdüren siddharta, katı riyâzetin hayatın acı ve sıkıntıları için çözüm olmadığını görür. bunun üzerine kendisinin “orta yol” olarak tanımladığı, aşırı rahatlık ve katı münzevilikten (ifrat ve tefrit)
uzak “sekiz dilimli yolu” ve “dört kutsal hakikati” keşfeder. bu yolu izleyerek, otuz altı yaşlarında iken tüm hayatı kapsayan acı ve ıstırabın kaynağına ulaşır ve bundan sonra eren veya ermiş anlamındaki buda lakabıyla anılmaya başlar. ömrünün geri kalan kırk beş yılını edindiği tecrübeleri ganj havzasındaki her sınıftan insana anlatarak geçiren buda, seksen yaşlarında ölür. buda’nın hayatına dair ikinci anlatım ise mitolojiktir. ilk vaazı “kanunun tekerleğini döndürmek”. buda'nın sözleri 5 asır sonra yazıya geçirilmiştir.
buda, hinduizm’in çok tanrılı inancı içinde yaşamış birisi olarak tanrılarla ilgili bilgi sahibi idi. hatta onun zımnen de olsa tanrılara inandığı da belirtilmektedir. ancak buda, tanrıların da insanlar gibi doğum-ölüm çarkına tabi olduklarını düşünüyordu. o kadar çok tanrı olmasına rağmen insanların mutlu olmaması buda’nın dikkatini çekiyordu. dolayısıyla tanrıların mutlak kurtuluş olan nirvanaya ulaşma konusunda insana yarar sağlayacağına inanmıyordu. ebedi gerçeklik (ebedi dinginlik) olan nirvananın tanrılardan daha yüksekte olduğunu düşünüyordu. bu yüzden de o, bağlılarına tanrılara bağlanmaktansa kendilerini kurtarmaya çalışmalarını salık veriyordu.
budizm, hinduizm’in bazı öğretilerine tepki gösteren bir yapıdadır. genel olarak hinduizm’de benimsenen kast anlayışı sebebiyle dinî emir ve yasaklar neredeyse sadece brahminler sınıfını ilgilendirmekteydi. brahminlerin dışındaki toplumsal sınıflar kast anlayışına göre bireysel ve toplumsal hayatın devamı için gerekli sosyal sorumluluklara sahipti. bu nedenle onlar, dinin öngördüğü nihai mutluluk hedefinden oldukça uzak ve samsara çarkından kurtuluş için yeni varoluşları beklemek zorundaydı. buradan hareketle buda geleneksel hindu anlayışına kast sistemine karşı çıkmıştır.
buda, hindu anlayışında olan kurtuluş yöntemlerine karşı çıkıyor: bunlar; karmamarga (dinî ibadetleri ve kurban törenlerini icra ederek kurtuluşa ulaşma) ve jnanamarga (brahman, atman gibi soyut kavram veya metafizik hakikatlerin mahiyetini kavrayarak kurtuluşa ulaşma) olarak isimlendirilen geleneksel kurtuluş yöntemleridir. buda kurtuluşun ancak bireyin çabasıyla gerçekleşebileceğini, bu konuda hiçbir üstün gücün yardımına gerek olmadığını savunmuştur. politeist’i, çok tanrıyı reddediyor.
budizm, veda kutsal metinlerinin dini otoritesini kabul etmez. bu metinlerden kaynaklanan birçok dini uygulama gibi kast anlayışına da karşı çıkar ve bundan dolayı hindularca sapkın bir mezhep olarak görülür. buna rağmen budizm’de, hinduizm’in yeniden doğuş (renkarnasyon), karma ve nihai kurtuluş (mokşa) öğretileri bazen küçük değişiklerle bazen de olduğu gibi kabul edilmiştir. bağımlı varoluş yasası, dört temel gerçeklik, sekiz dilimli yol ve nirvana öğretileri ise, sadece budizm’e özgü inançlar olarak zikredilebilir.
budistler âlem için bir son olduğuna inanmazlar. ölüm konusunda, budist düşüncenin hindu düşünceden farkı, ruhun varlığından veya sürekliliğinden söz etmemesidir. budizm tekrar doğuşun varlığını kabul etmekle birlikte cevherin varlığını inkâr eder. budistlere göre, bir bedenden başka bir bedene geçiş ruhî bir olay değil, sebep-sonuç ilişkisine dayalı bir olaydır. kısacası, budizm’e göre tenasüh (ruh göçü) yoktur, fakat tekrar doğuş (reenkarnasyon) vardır.
ister sangha üyesi keşiş olsun, isterse sıradan bir budist olsun her budist, “üç cevher”e (buddist amentüsü), sekiz dilimli yol’a ve beş emir’e bağlı olmak zorundadır. beş emir’in en önemli maddesi ise ahimsa’dır (öldürmemek). kadınlarda da ahlak esastır.
inanç esasları
üç cevher: budizm'de “triratna” üç cevher olarak nitelendirilen iman ikrarı vardır: buda, dhamma ve sangha teşkilatı (keşiş topluluğu) gibi üç temel inanç kuralından oluşur. iman ikrarı, “buda’ya sığınırım, dhamma’ya sığınırım, sangha’ya sığınırım” şeklindedir. iman ikrarındaki üç cevherden birini kabul etmeyen budist sayılmaz.
buddha: üç cevherin ilkidir ve budizm’in kurucusudur. budist anlayışa göre; dhamma (doktrini) bilmesi ile diğer insanlardan temayüz eden insan, zaman içinde dünyada gerçeği bilen kalmayınca gelmesi beklenen budalardan birisi olacaktır. bu anlamda daha önce 24 buda gelmiştir. budizm’in kurucusu buda, bu budalar’ın yirmibeşincisidir. (25. buda tam aydınlanmış mutlak bilgi sahibi kişi.) theravada düşüncesine göre buda, sonuncu kurtuluşa (nirvana) ulaşınca bedenî hayatı ile ebedîleşmiş ve artık zaman-mekan boyutları içindeki
âlemle bir ilişkisi kalmamıştır. mahayana’ya göre budalar, ölümlü insanların yardım için başvurdukları “aşkın varlıklar”dır.
dhamma: (evrensel düzen, demektir, düzene uygun davranmaktır) dhamma, ontolojik olarak buda’dan öncedir. buda, dhamma’nın ifadesi ve tarihi tezahürüdür. buda’lar zaman zinciri içinde gidip gelir, fakat dhamma ebedidir. bu, bir anlamda, yunanca logosa karşılık gelen bir durumdur. budistler, dhamma’ya bu anlamda sığınır. buda’nın hitabeleri, dhamma gerçeğini konu edinir. bu gerçek de, doktrindir. doktrine uygun yaşanan hayat, buda tarafından “orta yol” olarak nitelendirilir.
sangha: (buda’nın sağlığında kurduğu rahipler teşkilatı, buraya girmenin kuralları vardır) sangha, dünyanın en eski bekar rahipler topluluğudur. rahipler, manastırlarda toplu olarak ve münzevi bir şekilde yaşar. ruhban topluluğu, erkek ve kadın şeklinde (kadınlar sonradan alındı), rahipler ve rahibeler şeklinde ikiye ayrılır. ruhban hayatı fakirlik, bekarlık ve sessizliğe dayanır. katil, hırsız, esir, asker, bulaşıcı hastalığa yakalanan, bedeni özrü olanlar dışında herkes rahip veya rahibeliğe başvurabilir. rahip olmak için en az 20 yaşında olmak gerekir. teşkilata ilk giren saç ve sakalını keser, sarı elbise giyer, yetkili rahibin önünde üç defa iman ikrarında bulunur. ruhban, kendi isteği ve evlenme ile sangha’dan ayrılabilir. çünkü budizm’de rahip ve rahibe iken evlenme yasaktır. budistler arasında en büyük ayrılık, rahipler ile rahip olmayanlar arasındadır. önceki hayatında rahip olanlar hariç olmak üzere rahip olmayanlar, nirvana’ya erememektedir. günlük hayatta ve manastırlarda ruhbanların uyması gereken kurallar vardır. bu kurallar, yiyecekler için olduğu gibi giysiler için de geçerlidir. rahibin sadece bir takım elbisesi olur.
bağımlı varoluş yasası: budist öğretiye göre varlıkların oluşum sürecinde tanrısal bir kudretin müdahalesi söz konusu değildir. bir şeyin varoluşu, bir takım ön şartlara ve etmenlere bağlıdır. buna bağımlı varoluş yasası denir. bu on iki basamaktan oluşur. ilki eşyanın hakikatine dair yanılgı veya bilgisizliktir. sonuncusu ise yok oluştur. dolayısıyla her yeni durum veya var oluş kendisinden öncekinin bir sonucu ve daha sonradan ortaya çıkacak durumun da sebebi olmaktadır.
dört temel hakikat: budizm’e göre insan, nefsinin esiridir ve her zaman mutluluk, servet, güvenlik, başarı, uzun ömür ve haz peşinde koşar. ancak acı-ıstırap, hastalık veya başarısızlık insanı bırakmaz. ölüm de, herkesi bekleyen kaçınılmaz sondur. aslında insanoğlu hayata sarılmakla kendini samsara okyanusuna, acı-ıstırap deryasına atmış olur. bütün sıkıntılardan kurtuluşun tek yolu her türlü arzuyu terk etmektir. buda, maddî ve manevî bakımdan sıkıntı çeken insanoğluna, benzer durumları önceden yaşayan ve sonunda çareyi bulan biri olarak
dört temel hakikati:
1- hayat acı ve ıstırap doludur. acı ve ıstırap dünyevî varoluşun temel özelliğidir.
2- acı ve sıkıntıların nedeni arzu ve isteklerdir.
3- acı ve sıkıntıları sona erdirmek, arzu ve isteklerden vaz geçmeye bağlıdır.
4- arzu ve isteklerin üstesinden gelmek ve ıstırabı yok edebilmek için sekiz dilimli yoldan gitmek gerekir.
sekiz dilimli yol: budizm’de “orta yol” olarak tarif edilen bu sekiz dilimli yol, birbirinden bağımsız değildir. kişinin mutlak huzura kavuşması için bu ilkeleri bir bütün olarak düşünmesi ve gündelik yaşamını buna göre tanzim etmesi gerekir.
1- doğru bilgi: dört temel hakikatin idrâk edilmesidir. bu, hakikat bir guru (manevî lider) gözetimindeki eğitim sayesinde, onun hikmet ve sevgisinin elde edilmesiyle başarılabilir.
2- doğru düşünce/amaç: şehvet, nefret ve hırs gibi kötü düşüncelerden kaynaklanan amaç ve eylemleri bırakıp diğergâmlık ve hoşgörü gibi erdemlere dayanan güzel eylem ve amaçlara yönelmektir.
3- doğru söz: dedikodu, iftira, yalan ve kırıcı sözlerden, yararsız boş konuşmalardan kaçınmaktır.
4- doğru davranış: öldürmek, yalan, hırsızlık, zina, alkollü ve bilinci giderici her türlü içeceği kullanmak gibi davranışlardan uzak durmaktır. manastır yaşamında ayrıca eğlenceli toplantılara katılmamak, altın ve gümüş kabul etmemek, parfüm ve takı kullanmamak, sert ve dar yataklarda yatmak gibi kurallara da uyulması gerekir.
5- doğru meslek: geçim kaynağı, dördüncü maddedeki beş ahlâki ilkeye uygun olmalıdır. bir budist, alkollü ve uyuşturucu maddelerin üretimi ve ticareti, kasaplık, tarım ilaçları ile av malzemelerinin üretimi ve satışı gibi mesleklerde çalışmamalıdır.
6- doğru çaba: güzel alışkanlıklara yönelme, kötü alışkanlıkları terk konusunda kararlı ve sürekli çaba göstermektir.
7- doğru gözetim: yapılan her eylemin farkında olmak ve kendini sürekli muhasebeye çekmektir. bu uygulama cehaleti ortadan kaldırır ve insanı olgunlaştırır.
8- doğru konsantrasyon: bir tür tefekkür uygulamasıdır. kendi içinde birbirini izleyen dört hedeften oluşur. ilk hedef, zihindeki çalkantılı düşünceleri bir tarafa atarak zihinsel huzura ulaşmak, olumsuz duygu ve düşüncelerle birlikte, haz ve mutluluk gibi iyi düşünceleri terketmektir. budizm’de “orta yol” olarak anılan bu sekiz kuralın hepsi aynı anda, bir arada uygulanmalıdır.
karma-samsara-reankarnasyon: budizm’de insanın mevcut yaşamının geçmişte işlemiş olduğu eylemlerin bir sonucu olduğuna ve gelecekteki yaşamının da şu andaki eylemlerine göre belirlendiğine inanılır. bu yasaya karma öğretisi adı verilir. samsara ise aydınlanmaya kavuşana kadar bu dünyada farklı varlık formlarında yeniden bedenlenmeye denir. bu noktada budizm’i, hinduizm’den ayıran başlıca husus ruh anlayışıdır. zira hindu inancında bedenden bedene dolaşan ruh, aynı ruhtur ve sabittir. budizm’de ise varlıkların özünü oluşturan sabit bir cevher veya sürekli aynı kalan bir ruh anlayışı bulunmamaktadır. buna anatman öğretisi adı verilir.budist düşüncede ölümden sonra başka bir bedene geçen ruh, aynı ruh olmadığına göre bu durumda tenasüh öğretisinin ahlakiliği tartışılır hale gelmektedir. zira böyle bir durumda “kişi ne ekerse bir sonraki yaşamında onu biçer” yasası tam olarak işlememektedir. budizm, bu sorunu bağımlı varoluş yasası çerçevesinde izah etmeye çalışsa da bu konudaki tartışmaların devam ettiği vakıadır. budizme göre tenasuh (ruh göçü) yoktur, fakat tekrar doğuş (reenkarnasyon) vardır.
nirvana: budizm’e göre herkese açık olan kurtuluş kapısı, tanrısal bir inayetten öte bireysel bir çabayla aralanabilir. buna göre öncelikle buda’nın keşfettiği dört temel hakikatin farkına vardıktan sonra sekiz dilimli yolun gereklerini hakkıyla yerine getiren kişi, kendisini yaşamaya bağlayan her türlü dünyevi ve şehevi arzuları mutlak olarak kırıp “aydınlanmış/uyanmış” kişi olarak nirvanaya ulaşır. kişi nirvanaya ulaşmakla yeniden doğum ve ölüm çarkından ve netice olarak acı ve ızdıraptan kurtulur. nirvana kısaca eşyanın gerçek
mahiyetiyle kavrandığı, dünyevi varoluş çarkının sona erdiği mutlak aydınlanma ve mutlak huzur hali olarak nitelenebilir.
kutsal kitaplar
pali kanon-tripitaka: budist kutsal kitapları, ilk dönemlerde sözlü olarak aktarılmış, buda’nın ölümünden sonra keşişler tarafından kayda geçirilmeye başlanmıştır. buna rağmen budizm’in ilk asırlarından günümüze bütün halinde ulaşan bir metin söz konusu değildir. ilk yazılı metinlere milattan önce 2. yüzyılda rastlanır. budist kutsal metinleri pali lehçesiyle yazılmıştır bundan dolayı budist kutsal metinleri genelde pali kanon diye isimlendirilir. budist kutsal koleksiyonu genelde pati kanon diye isimlendirilir. pali kanon için kullanılan diğer bir isim tripitaka’dır. tripitaka “üç sepet” demektir. sepet, öğretinin nesilden nesile aktarılması için kullanılan bir araçtır. bunlar; manastır kurallarını ele alan vinaya pitaka, buda’nın vaazlarını içeren sutta pitaka ve felsefi açıklamaları içeren abhidhamma pitaka’dır.
vinaya pitaka: sangha teşkilatı ve keşişler ile ilgili kural ve uygulama esaslarını ihtiva eder. bu yüzden “davranış kuralları koleksiyonu” diye de bilinir. rahip ve rahibelerin uyması gereken kaide, ayin, vaaz, beslenme ve giyinme kuralları gibi konular bu kitapta yer alır
sutta pitaka: buda’nın doğumu ve hayat hikâyesi. budda ve öğrencilerinin yaşadıkları dönemde yaptıkları konuşmaları, vaazları ve hitabeleri içeren suttalar “nikaya” adı verilen bölümlerden oluşur. burada dört hakikat ve sekiz dilimli yolun yanında budistler için gerekli birçok özel ve pratik bilgi de yer alır. bundan dolayı budist dini metinlerinin en önemlisi sayılır.
abhidhamma pitaka: budizm’in temel öğretilerine (dört temel hakikat, sekiz dilimli yola) dair felsefi açıklamalar ve psikolojik yorumlar yer alır.
mahayana kutsal literatürü: mahayana ekolünde pali kanon dışında kutsal kabul edilen başka metinler de bulunmaktadır. mahayana mezhebi, öğreti ve uygulamaları bakımından birbirinden farklı madhyamika, lamaizm, yogacara, çin ve japon budizmi gibi anlayışların genel toplamının adıdır. bundan dolayı mahayana kutsal metinleri sanskritçe, tibetçe ve çince kaleme alınmış pali metinlerinin yorumu niteliğindeki yüzlerce eserden oluşur.
üstelik bu eserler bütün mahayanistleri bağlamaz. sanskritçe kaleme alınan bu eserler mahayana kanonolarak adlandırılır.
kurtarıcı beklentisi (maitreya) :hint dinlerinin hemen hepsinde olduğu gibi budizm’de de âlemin her geçen gün kötüye gittiği şeklinde bir inanış bulunmakta. budist inanca göre böyle bir ortamda maitreya adında bir kurtarıcı ortaya çıkacaktır. hali hazırda tusita isimli kendine ait göksel bir âlemde yaşamakta olan maitreya, zamanı geldiğinde yeryüzüne inecektir. evrensel bir barış ve huzur ortamı tesis edecektir. onun temel işlevi, bozulan dharmayı yeniden tesis etmek olacaktır. yani kötülükleri yok edecek ve unutulmakta olan budist öğretiyi yeniden canlandıracaktır. kurtarıcı maitreya inancının budizm’de özellikle mahayana ekolü içerisinde yaygınlık kazandığı görülmektedir.
ibadetler
oruç ibadeti bu daha çok manastırda yaşayan kimseler için geçerlidir. önemli günlerde ve dinî bayramlarda tutulan oruç, genelde perhiz şeklindedir. budizm’de kanlı kurban ibadeti yoktur. buda heykelleri önünde sunulan pirinç, süt, çiçek gibi takdimeler birer kurban olarak telakki edilmiş ve özellikle mahayana ekolünde bu tür adaklara önem verilmiştir. yoga ve meditasyon
budizm’de en dikkat çeken ibadetlerin başında yoga ve meditasyon gelir. zira buda, nihai hakikate bu yolla ermiştir. diğer hint dinlerinde olduğu gibi meditasyon, zihni meşgul eden şeylerden kurtularak sükûnete ermektir. budizm’de meditasyonun amacı kişiyi nirvanaya yaklaştırmasıdır. bu bağlamda meditasyon, derin bir konsantrasyon sağlanarak özne-nesne ayrımının ortadan kalktığı zihinsel bir farkındalık elde etmektir. böylece her şeyin iç yüzünü fark ederek eşyanın gerçek mahiyetini kavrama yetisi kazanmaktır.
kutsal mekan / mabet
budist dini yapıları vihara olarak adlandırılır.viharalar genelde yerleşke veya külliye şeklinde inşa edilir ve içerisinde günlük tüm ihtiyaçları karşılayacak yapılar bulunur. bir viharada: genel ibadet salonu, meditasyon odası, misafirhane, kutsal emanetler binası ve avlu yer alır. budistler dua ederken çakra denilen dua tekerlekleri veya tespihleri kullanır. dua tespihleri sayesinde yapılan secdelerin ve okunan mantraların sayısı karıştırılmaz. ibadet ferdi yapılır budizm’de ibadetin objesi buda’dır. buda, ilk dönemlerde mutlak aydınlanmaya kavuşmuş bir insan olarak algılanmışken, zamanla duyular dünyasının ötesinde bir varlık şekline dönüşmüştür. dualar çoğunlukla kutsal metinlerin orijinal dili palice yapılır. budistler, tapınaklara veya diğer kutsal mekânlara ayakkabılarını çıkararak girerler. tapınağa girince önce buda heykeli selamlanır, sonra tapınağın bir köşesine çekilerek derin düşünceye dalınır. eller göğüs hizasında birleştirilerek secdeye gidilir, uzun süre secde pozisyonunda kalınır. bu hareket genelde buda, dharma ve sangha adına en az üç kez tekrarlanır. budizm’de; secde, takdimeler sunma, günah itirafı, sevinç gösterisi, niyaz, buda ve boddhisatvaların dünyada aktif kalmalarını isteme, hediye verme yaygın ibadet şekilleridir. budist ibadet takvimi ay takvimine göre belirlenir. her ayın birinci (hilal) ve on beşinci (dolunay) günleri uposatha günüdür. uposatha ziyaret etmek demektir. budistler bu günlerde viharalarda oruç tutan, dua eden ve meditasyon yapan rahiplere katılır. rahipler tapınaklara gelen insanlara ibadetlerin eksiksiz yerine getirilmesinde yardımcı olur, diğerleri de onların ve dini yapıların yıllık maddi ihtiyaçlarını karşılamaya gayret eder.
budizm’de bir takım kutsal mekânlar vardır, fakat zorunlu ibadetler arasında bir hac ibadeti yoktur. budistler için bu kutsal mekânları ziyaret etmek isteğe bağlı ibadetlerdir. budizm’deki başlıca ziyaret yerleri buda’nın hayat hikâyesine göre belirlenmiştir. buna göre onun doğduğu (lumbini), aydınlanmaya ulaştığı (bodhgaya), ilk vaazını verdiği (sarnath) ve öldüğü yerler olan kuşinagar başlıca kutsal mekânlardır.
kutsal zaman
1- buda günü: budistler için en değerli gündür. budda günü, dünyanın her tarafında buda'nın
aydınlanma başarısını kutladığı gündür.
2- dharma günü (asalha puja): bu bayramda, budizm’de “triratna”olarak ifade edilen üç cevher'in ikincisi olan dharma anılmaktadır.din adamları bu dönemde göreve seçilir..
3- sangha günü (magha puja) : kasım ayının dolunayındakutlanır. sangha gününde esas olan topluğun manevi varlığından duyulan sevinçtir.
4- parinirvana günü: parinirvana günü, budda'nın ölümünün anıldığı gündür.
mezhepler
budizm’de hinayana (theravada) ve mahayana olmak üzere iki temel mezhepten söz edilir. bunların ne zaman ortaya çıktıkları belli değildir. ancak daha milâdın ilk yıllarında var oldukları bilinir.
hinayana(theravada) mezhebi: güney budizm’i denilen hinayana mezhebi, sri lanka, birmanya, tayland, vietnam ve laos gibi güney doğu asya ülkelerinde yaygındır. bireysel kurtuluşu savunurlar.
hinayana mensupları, kendilerini “atalarının öğretilerine sadık kalanlar” anlamında theravada diye isimlendirir ve buda’nın öğretilerine en sadık kalanların kendileri olduğunu iddia ederler (küçük araç)
mahayana mezhebi: tibet, çin, japonya ve kore gibi ülkelerde varlığını sürdüren mahayana mezhebi, kuzey budizm’i diye bilinir. hinayana mezhebinin aksine kendi içinde daha fazla çeşitliliğe sahiptir. bünyesinde lamaizm, çin budizm’i ve zen budizm gibi birbirinden oldukça farklı anlayışları barındırır. mahayana mezhebi yayıldığı bölgelerin yerel kültürlerine kolayca adapte olmasıyla da dikkat çeker (büyük araç)
semboller
lotus (nilüfer çiçeği): budizm ile özdeşleşmiştir. lotus, insanın ulaşması gereken saflığı, dünya çamuruna bulanmamış, cahilliğe bürünmemiş ve aydınlık olan öz varlığını, hakîki doğasını simgeler.
dharma çarkı: sekiz bölümden oluşan çarktır. sekiz dilimli yolu temsil eder. bunun döndürülmesi dahi ibadet olarak görülür.
mandala: iç içe geçmiş kare ve dairelerden oluşur. evrenin başının ve sonunun olmadığını simgeler. birtakım mistik anlamlar da yüklenir.
bodhi ağacı: gautama budda, bu ağacın altında aydınlanmaya eriştiği için incir (bodhi), yani bilgelik ağacı olarak adlandırılmıştır.
stupa: buda’nın ya da kutsal bir keşişin kutsal emanetleri veya küllerinin saklandığı sembolik bir anıt mezardır.
boş taht: buda’nın kraliyet ailesine mensubiyetini ve manevî dünyanın kurucusu olarak manevî krallığın ve aydınlanmanın bir simgesidir.
aslan: budizm’in önemli sembollerindendir. geleneksel olarak aslan, kraliyetle ve güçle ilişkilendirilir.
hindistan’da hindu sembolleri arasında sayılan svastika ve om (aum) budizm’in sembolleri arasında da yer alır. svastikalar genellikle asya’daki küçük ya da büyük bütün budda heykellerinin üzerinde bulunur.
bodisatva: (onların hızır’ı gibi) buda olabileceği halde insanlara yardımcı olabilmek için buddalığını erteleyen kişi demek.
arhat: nihai kurtuluşa ermiş böyle bir kimseye şehvet, hırs ve arzu gibi düşmanların üstesinden gelmiş değerli kimse manasında arhat adı verilir.
...
faydalanılan kaynaklar:
- fatih şahin, “budizm'de nirvana anlayışı”
- arnie kozak, “budizm 101”
- carl gustav jung, “doğu metinlerine psikolojik yaklaşım”