Her Bölümde Ayrı Bir İlginçlik Olan Yeni Program: Gümrük Muhafaza Türkiye

DMAX'te yayınlanmaya başlayan Gümrük Muhafaza Türkiye programında kara, hava ve deniz sınır kapılarımızdaki yasa dışı faaliyetlere karşı verilen mücadeleye tanıklık ediyoruz.
Her Bölümde Ayrı Bir İlginçlik Olan Yeni Program: Gümrük Muhafaza Türkiye

gümrük muhafaza türkiye, 23 eylül’de dmax'te yayınlanmaya başlayan program.

tanıtımlarından gördüğüm kadarıyla gümrüklerde yaşanan her türlü kaçakçılığın izini sürüp, suçluların yakalandığı gerçek olayları anlatıyorlar.

şöyle ki: ülkenin dört bir yanındaki kara, hava ve deniz kapılarında yasa dışı faaliyetlere karşı verilen amansız mücadeleye tanıklık edin. gümrük muhafaza türkiye, en ön saflarda görev yapan cesur ekiplerin nefes kesen operasyonlarını ekranlara getiriyor.

türkiye'de neden yapılmadığını da hep merak etmişimdir. sonunda birileri el atmış fakat yayınladıkları bölümler amatör eğlendirir seviyede seyrediyor. muadilleri olan uk border force, to catch a smuggler veya real responders'a nazaran çok daha zayıf bir içeriği var ama bu işlerin türkiye'de nasıl döndüğünü göstermesi açısından başarılı.

gönlüm el vermese de bizim gümrük muhafazanın gelişmiş ülkedekilere nazaran ne kadar yavan kaldığını söylemek zorundayım. öncelikle uyuşturucu kontrolü ve test kitleri konusu büyük prosedür ihmalleri içeriyor. polisimizin bir tek cebinden sustalı çakı çıkarıp bi parça uyuşturucu tatmadığı kalmış.

amerikalı meslektaşları numune alırken özel maske ve eldiven kullanıyor, alınan numune test kitine sokulacaksa, işlem özel bir cam kutu içerisinde yapılıyor. başka bir test yapılacaksa sürüntü alınıp özel makinelerde kontrol ediliyor. öyle ki yolcuların ayakkabılarından ter örneğine kadar alınarak anlık sonuç veren testlere sokuyorlar. çünkü fentanil gibi maddelerin en düşük dozları dahi ölümcül olabiliyor. bizimkisi kargo paketini yarıp bir parçayı burnuna dayayarak kokluyor.


jfk havalimanında uyuşturucu için ayrı, tarım ürünleri için ayrı laboratuvar ve uzman çalıştırıyor adamlar. heathrow da benzer şekilde kocaman bir laboratuvar, götüne kokain sokup gelenleri sıçtırdıkları özel tuvaletleri vs. var. bizimkisi bavuldan yemek çıkınca oof çok kötü kokuyor bu yav çekiyor. çıkardığı kuru böcekleri kurcalıyor. abd versiyonunda breaking bad tulumu giymiş adamlar, meyvenin içindeki kurtçuğun cinsine kadar tespit edip, özel kutularda merkez laboratuvara gönderiyorlar.

ekşi sözlük'te, çantaları kontrol eden memurun ingilizce bilmiyor olmasına takılmışlar fakat memurun dil bilmesi gerçekten mecburi değil. üstelik içlerinde işini belki de en düzgün yapan adamlar bu garibanlar. anadili ingilizce olmayan ülkelerde genelde dil bilen personel alınır fakat onlar da bilerek konuşmazlar. şüpheli kişiler iletişim sınırlandığında daha çok açık verirler. gerçi bizimki hiç dil bilmediği için mecburen iletişemiyor.


bir de memurların ara sıra yöneticilerine yalaklanma sekanslarını kesmemiş olmaları da çok eğreti duruyor. temu'da beş dolara almayanı dövdükleri teleskopik kamera için müdürlüğüne, amirlerine vs. teşekkür eden memurlar var. bunu da çok büyük bir teknolojik ürünmüş gibi anlatıyorlar.

favorim ise avrupa'dan yedek parça getiren dayılar. kendi araçlarımız için aldık dedikleri her parça başka marka araca ait. başka var mı sorusuna, yok dedikten sonra her bavuldan başka parçalar çıkmaya devam ediyor. hayır dört bavul dolusu mekanik parçayı geçirebileceklerini ne düşündürdü acaba? bir keresinde büyük tek bi bavula iki koyun sığdıran bir dayıya denk gelmiştim. parçaları güzelce paketlemiş, içinde milim yer bırakmadan lego gibi döşemişti. dayı hayvanları direkt canlı getirsen daha kolay olurdu, bu ne amk demişti memur.


zamanında bir kere beni de at sucuğu getirirken aynı masaya çekmişlerdi. bavuluna x-rayda baktık, bağırsak gibi bir şey görünüyor, nedir o? diye sordular. evet bağırsak o, organ nakli için getirdim, bozulmadan hastaneye gitmem lazım deyince bi an ciddiye aldılar. sonra ben patlayınca onlar da gülmeye başladı. ya dedim sucuk bu, evrağı küreği var, isterseniz göstereyim. sağ olsunlar, tek parça sucuk için kongo'dan üç çuval bok getiren mülteci muamelesi yapmadan bavulu açtırmadan göndermişlerdi.