Hepimizin Diline Pelesenk Olmuş, Doğru Kullandığımızı Sandığımız Yanlış Türkçe Kalıplar
1. "hatasıyla sevabıyla" ikilemesindeki sevap, doğruluk, dürüstlük mahiyetindeki 'savab' mefhumuyla kurulur: "hatasıyla savabıyla"
2. "kelli felli" de yine dilde yuvalanmış bir galattır. bunun doğrusu, "kerli ferli"dir. ker: kuvvet, ker: iktidar, şevket manalarını teşkil eder. bu ikileme de kuvvetli, kudretli, iktidarlı, muktedir şahsiyetleri sıfatlandırmakta işlevsellik kazanır.
3. "zürafanın düşkünü, beyaz giyer kış günü" vecizindeki zürafa yine meşhur galatlardan bir başkasıdır. zürafa ile kasıt esasında "zürefa"dır. yani zarifin çoğulu.
4."çaydanlık" sözcüğündeki '-dan' eki ise farsçadaki kap kelimesine tekabül eder. normal koşullarda çaylık kullanımı doğru iken sözcük galat haliyle kullanımında "çaylıklık" gibi meymenetsiz bir anlama denk düşer.
5. "kara sevda" terkibi de dilde konaklayan bir yanlış ifadedir. sevda arabi bir kelime olup, zaten kara manasındadır. hal böyle iken, kara sevda; 'kara kara' demeye gelir.
6. "antiparantez": 'antraparantez', 'entre parenteshes', yani 'parantez içinde' demektir.
7. "kısa kes aydın havası olsun" da külhanbeyi çıkışına dair bir deyim olarak kullanılır. lakin bu deyimin tarihi osmanlı imparatorluğu dönemindeki bir yasağa efelerin karşı koyuşunu içerir. efe kıyafeti ortodoks islami teamüllere, ahlaka mugayir olduğu gerekçesiyle yasaklı kılınır. ancak efeler tradisyonel (geleneksel) libaslarında ısrar ederek terzilere, "kısa kes aydın abası olsun" tembihinde bulunurlar.
8. "ali kıran baş kesen": kahhar, zorba, müstebit kişilikler için söylenen bu ifadenin orijini, "dal kıran baş kesen"dir.
9. "mesire": mesire, seyr kelimesinden neşet edip gezilen yer, seyrangah (seyir yeri, gezme ve eğlenti yeri) anlamına gelir. hal böyle olunca, mesire yeri bildirimi uygunsuz bir yinelemeye, ikilemeye düşer.
10. izbe: slavcadan türkçeye intikal eden izbe sözcüğü orijini bakımından izbe, kuytu, loş, nemli, basık yer değil de 'çalı çırpıdan yapılma kulübe' demektir.
11. "akıl var nizam var" deyiminin aslı da "akıl var izan var" demektir. izan anlayış, kavrama, basiret, akli meleke demektir.
12. sükutu hayale etmek söz öbeğinin bozulmamış hali "sukutu hayale uğramak"tır. buradaki sukut, parçalanmak, kırılmaktır. hayallerin parçalanması, cam gibi kırılması...
13. baraka: ispanyolcada balıkçı kulübesi olan baraka, bizde eğreti, üstünkörü yapıları tasvir etmekte dillendirilegelmiştir.
14. "ana gibi yar olmaz, bağdat gibi diyar olmaz" savsözün aslı da "ane gibi yar olmaz, bağdat gibi diyar olmazdır. ane orta doğu'daki bir uçurumun adıdır.
15. nerduban: farsçadan türkçeye dahil olan sözcük, mutasyona uğrayarak merdiven formunu almştır.
16. "ateş olsa cürümü kadar yer yakar" efelenmesinin esası da, "ateş olsa cirimi (ebatı, boyutu, bedeni, hacmi) kadar yer yakardır.
17. çarşı: farsça asıllı bu sözcüğün esası "çehar-su"dur (dört taraf).
18. perşembe: "farsça "penç şebih" terkibinden gelir. yani "beşinci gün". bizdeyse üçüncü gün olan çarşambadan sonraki gündür.
19. rüzgar: farsçada vakit, zaman manasına gelir.
20. şadırvan: cami avlularının orta yerinde konumlanan, yöresinde muslukların dizildiği üzeri kubbeli abdest alım yerini ifade eder. farsçada "akıcı su" manasına tekabül eden "şadab-ı revan"dan gelir.
21. "hayret bir şey" değil, "hayret edilecek şey", "şaşılacak şey" denmeli.
22. "cansiperane" değil, "cansiparane";
23. "demokles'in kılıcı" değil, "damoklesin kılıcı" denmelidir. damokles, meşhur siracusa tiranıdır.
24. maydanoz: arapça ve farsça selikası (alaşımı) bir sözcük olan "midenüvaz"dan (mide okşayan) gelir.
25. inkisar etmek değil, intizar etmek (ahetmek, ilenmek) doğrusudur.
26. "paşa hazretleri istanbul'a teşrif etti" dememeli, "....istanbul'u teşrif etti" demeli. "teşrif" şereflendirmek demektir.
27. "banyo, duş, kahvaltı aldım" demeyin, "banyo, duş, kahvaltı yaptım" diyin.
28. "kardeşim kadıköy anadolu lisesi'ne kaydoldu" demeyin, ".......lisesi'ne kaydolundu"veyahut "okula kaydını yaptırdı" diyin.
29. "restorant" demeyin, "restoran" ya da "lokanta" diyin.
30. "envaiçeşit" abes bir tabirdir ve "çeşitin çeşitleri" demektir. "enva", "nevi"nin çoğuludur.
31. "hata yapmak" yerine "hata işlemek, hata etmek" diyin.
32. "özveri ya da fedakarlık yapmak" yerine "özveride, fedakarlıkta bulunmak" denilmelidir.
33. "su küçüğün, söz büyüğün" ata/anasözü ise orta doğu'lu şifahi (sözel) ve pederşahi toplumlarda sözün, yetkenin ancak ve ancak, mutlak surette yetişkin erkekte olduğunu imleyen "sus küçüğün, söz büyüğün" formundadır.