Hayatı Sosyal Medyada Yayınlamak İçin Yaşamanın Bilimsel Adı: Histriyonik Kişilik Bozukluğu
bu bozukluktan muzdarip kişiler renkli, dramatik, abartılı davranan, duygusal kişilerdir.
toplumda % 2,3 oranında görülür, kadınlarda daha sıktır.
ayrıntılı öykü verirler, dramatik jestleri vardır. konuşmalarında renkli kelimeler kullanırlar. affektif oynaklık yaygındır. aşırı duygusal, iyileşme arayışı gösteren kişilerdir.
dikkat çekme davranışı belirgindir. duygu ve düşüncelerini abartan, ilgi çekmek için ağlama nöbetleri gösteren kişiledir. ayartıcı davranışlar sıktır. cinsel fantaziler yaygındır. ancak psikoseksüel fonksiyonları bozuk olabilir (kadınlarda anorgazmi, erkeklerde empotans gibi).
ilişkileri yüzeyseldir. stres altında gerçeği değerlendirmeleri kolay bozulur. regresyon ve dissosiyasyonu savunma mekanizması olarak kullanırlar.
tanı ölçütleri: ilgi odağı olmadığında rahatsız olurlar, başkaları ile olan etkileşimi cinsel yönden ayartıcı, baştan çıkartıcı davranışlarla belirlidir; hızlı değişen, yüksek duygular sergilerler; fiziksel görünümlerini kullanarak ilgiyi üzerine çekerler; başkalarını etkilemeye yönelik, ayrıntıdan yoksun konuşurlar; gösteriş yaparlar,yapmacık davranırlar ve duygularını abartırlar; telkine yatkındırlar, kolay etkilenirler; ilişkilerin olduğundan yakın olması gerektiğini düşünürler.
ayırıcı tanı: borderline kişilik bozukluğu, somatizasyon bozukluğu, kısa psikotik bozukluk ve dissosiatif bozukluk düşünülmelidir.
bu kişiler gerçek duygularının farkında değildirler. bu nedenle iç duygularının incelenmesi önemli olduğundan, psikoanalitik yönden tedavi yararlıdır. semptomlara yönelik antidepresanlar, antipsikotikler, anksiyolitikler kullanılabilir.
ekleme: her kim ki bu bilgileri okuya , sakın ola kendine ya da başkasına tanı koymaya kalkışmaya. bu özelliklerden bir ya da birkaçını kendinizde başkasında buluyor olabilirsiniz , mümkündür. bu kişilik bozukluğunuz olduğu anlamına gelmez. genelde kişilik özelliği düzeyinde kalır. kişilik özelliği düzeyinde kalması da klinik olarak sorun teşkil etmez.
kaynak : şu anda link açılmıyor fakat kaynak belirtmeden de olmuyor.
temelde dsm 4'te (psikiatrinin dünyaca kabul edilmiş tanı koyma rehberi) yer aldığı gibi histrionik kişilik bozukluğu tanısı koyulabilmesi için, aşağıdakilerden en az 5'inin olması ile belirli, genç erişkinlik döneminde başlayan ve değişik koşullar altında ortaya çıkan, aşırı duygusallık ve ilgilenilme arayışı gösteren sürekli bir örüntü;
1) ilgi odağı olmadığı durumlarda rahatsız olma
2) başkalarıyla iletişimin çoğu zaman uygunsuz bir şekilde cinsel yönden baştan çıkarıcı davranışlarla belirli olması
3) hızlı değişen ve yüzeysel kalan duygular sergileme
4) ilgiyi çekmek için fiziksel görünümü kullanma
5) aşırı düzeyde başkalarını etkilemeye yönelik ve ayrıntıdan yoksun bir konuşma biçimi olması
6) gösteriş yapma, yapmacık davranma ve duygularını aşırı bir abartı ile gösterme
7) telkine yatkın olma, kolay etkilenme
8) ilişkilerin olduğundan daha yakın olması gerektiğine inanma.
pratikte bu kişilerde kendilerini diğer insanlarda üstün görme (grandiyözite) durumu da vardır. bu bağlamda çok subjektiflerdir. özeleştiriden uzaktırlar. içgörüleri olduğunu düşünürler ancak genelde olmaz. doktora falanda gitmezler genelde öyle toplumda dolaşırlar.
Duruma güzel bir örnek
"bir restoranda, restoranın genel uğultusunu duyarız. ama birdenbire bir kadın gelir, müthiş kahkahalar atar, bütün konuştuklarını duymaya başlarız. ilginin merkezi olur. "centre of attention." seksten başka her şeyi seksüalize eder bu tipler. bir kadehi yudumlayışında bile "ulan be!" dersin. "histriyonik kişilik bozukluğu"dur bu. bir gösterme hali, bir "center of attention" hali. ama dünya böyle giderse, bu durum, bir hastalık ve kişilik bozukluğu sınıflandırılmasından kaldırılmak zorunda. çünkü normali bu oldu. hepimiz bir gösterme halindeyiz. histriyonik kişilik, bütün dünyaya yayılan bir rüzgar. artık sakin, efendi, ağır ve tevekkül sahibi doğulu'ya da bulaştı. artık herkes artist. herkes sahnede olunca, koltuklar boşalıyor. herkes vitrinde olunca, vitrinin önünden kim geçecek..."
cem mumcu
Sosyal medyadan çekilmiş bir Sözlük yazarı anlatıyor
üç yıldır elimi eteğimi çektim çok şükür. tek hesabım ekşi sözlük. burası da eh yani işte malumunuz.
benim merak ettiğim, insanlar sosyal medya hesabında bu kadar mutluyken, peki neden bu kadar mutsuz? sonuçta herkesin yaşam standartları aynı değil. ben görüyorum arkadaşlarımda, bakıyorum ki gelinlikleri, düğünleri, evleri, eşyaları hep birbirine benziyor. bi özgünlük yok. o onu almış aman eksik kalmayayım ben de alayım ya da ben de yapayım kafasındalar. o kadar klişe ve o kadar birbirinin aynılar ki. bir de bir yere kadar birilerini taklit edebilirsin. gücün yetmeyince ne olacak? sonra gelsin depresyonlar. sonra kocişlerinin başının etlerini yiyorlar vallahi ben çok üzülüyorum o fukara adamlara.
şimdi ben sosyal medyadan uzak yaşıyorum ya. ne kimse benim hayatımı görüyor ne de ben kimsenin hayatını görüyorum. bulaşsam ben de kıskanır mıyım? kıskanırım abi insanız sonuçta. ama benim canım çok kıymetli valla. kendi kendimi yiyip yaşlanamam. kendi dünyamda kendi ortalama hayatımın piremsesler gibi olduğunu zannediyorum çünkü kıyaslayamıyorum ki ve çok mutluyum. niye anın tadını çıkarmak varken; yüz tane fotoğraf çekip anı kaçırıp, üstüne bir de kaç like almış diye mental olarak da o anın güzel atmosferinden uzaklaşayım ki?
bence günümüz dünyasında artık bir hastalıktan ziyade yaşam biçimi şeklini almış durumdur. bunları yapmayan kadınları kadından saymıyorlar. aklı başında kadınlar ise genelde yerden yere vuruluyorlar.