Harf Devrimi Neden Gerekliydi?

Bilal Erdoğan, geçtiğimiz gün CNN Türk yayınında Harf Devrimi için "Yunanistan, Çin niye alfabesini değiştirmemiş? Demek ki gelişmenin alfabeyle alakası yokmuş." gibi bir açıklamada bulundu. Bu vesileyle biz de Harf Devrimi'nin neden gerekli olduğunu açıklayalım.
Harf Devrimi Neden Gerekliydi?

türkler tarihleri boyunca birçok uygarlık ve medeniyet ile ilişki kurmuşlardır. aslen türkçenin özellikle araplar, farslar ile medeniyet ilişkileri sonrasında türkçemize o gün bulunmayan bir çok kelime dahil olmuştu.. arap ve fars kültürünün etkileşimleri arttıkça arapça - farsça kelimeler yerini türkçe çekimleri olan osmanlıca türetilen kelimelere bırakmıştı. örneğin arapçada, "kapı" anlamındaki bâb ile farsça -ı tamlaması arapça yüce anlamındaki âlî ile birleşti ve osmanlıca bab-ı ali adında yeni bir sözcük türetildi. bu tip sözcüklerin türetilmesi ile, ne türkçe konuşan kitle ne de arapça - farsça konuşan kitle bu dili anlayabiliyordu. bu türetilen dili, sadece osmanlıda saray uleması ve gazetecilerin bazıları anlayabiliyordu. gittikçe ağırlaşan ve anlaşılması güç hale gelen bu dil, tanzimat dönemiyle de beraber araştırmacılar, bu dili yalınlaştırma çalışmalarına başladılar. şinasi, muallim naci, ahmet cevdet paşa, namık kemal, ahmet mithat efendi, ömer seyfettin gibi isimler cumhuriyet dönemi öncesi türk dilinde yeni üslup arayışları içerisine girdiler ancak büyük bir aşama katedilmedi..

devam eden yıllarda ii. meşrutiyet'in ilan edilmesinden sonra yaygınlaşan milli benlik ruhu, genç kalemler, yeni lisan, türk dili gibi gençlik dergilerinde istanbul ağzının esas alındığı tek bir lisanın kullanılması fikri beyan edildi. ii. meşrutiyetin ilanıyla beraber mutlak bir harf ve dil devriminin yaşanması gerektiği bilinci herkeste olsa da akımı başlatma cesareti kimsede olmamıştır.

osmanlının son dönemlerinde, medrese eğitimleri çoktan yitirilmiş, bütün eğitim kurumları dağınık halde ve iş görmez vaziyetteydi. ülkemizde pazar faaliyetlerini arttırmak isteyen yabancı devletler kendi dilleri ile kendi mekteplerini açmış ve hem türkçe hem osmanlıca içten içe parçalanmaktaydı. daha sonra hınçak ve taşnak gibi cemiyetlerin okulları silahhane deposuna dönmüş buralara osmanlı askerlerinin girmesi imkansız hale gelmişti...

ilerleyen yıllarda türkçülük ve turancılık anlayışının popüler olduğu o günlerde orhun yazıtları nın çözülmesi ve divan-ı lugat-it türk ün basılması ile oluşan milli türk turancı oluşum osmanlı türkçesinin yenilikçi hareketine istanbul ağzının dışında eski türkçeden kelimeler alınması gerektiğini de belirtmişti. türk dili adeta yeniden uyanıyordu, dil ve harf devriminin ayak sesleri kürsülerde yankılanmaya başlamıştı.

kurtuluş savaşı halkın üzerinde büyük bir milli benlik şuuru oluşturmuştu. milli benlik ruhunun artması, insanların birbirleri ile iletişiminin ve tek tip öğretimin artması ile mümkündü. bu yüzden, türkiye büyük millet meclisi’nde 3 mart 1924’te tevhid-i tedrisat (öğretim birliği) kanunu kabul edildi. bu kanun ile medreseler kaldırıldı, ülke içindeki tüm okullar milli eğitim bakanlığına bağlandı. 1923 - 1928 yılları arasında arap harfleri kullanılmaya başlandı, ancak okur yazarlık oranı beklenilen düzeyde artmadı. halk arapça gibi öğrenimesi zor ve gayet yapay bir dil olan osmanlıcayı öyle kolayca öğrenemiyordu.
atatürk büyük hazırlıklardan sonra 1 kasım 1928 günü millet meclisi’nin açış söylevinde şu konuşmayı yapmıştır. ardından 1928 yılında uzun hazırlık süreçleri ile latin harfleri kabul edilmiştir.


1932 yılında türk dil kurumu kuruldu. bu kuruluşun amacı türk dilinin etimolojik, linguistik, terminoloji, gramer gibi en temel kavramlarını araştırmak ve yabancı kelimelerin türkçe karşılıklarını üretmekti. ülkemizin tüm valiliklerine gönderilen tebligatla beraber tüm iller kendi içerisinde sözcük tarama faaliyetleri başlattı. bu tarama faaliyetleri sonucunda sadece ilk yıl 35.000 yeni türkçe kelime hazinesi oluşturuldu. 1929 yılında başlatılan "dil encümeni" çalışmaları 1932 yılında atatürk'ün kurduğu "türk dilini tetkik cemiyeti"nin kurulması ile sonuçlandı. bu cemiyetin iki temel amacı olacaktı. birincisi türk dilinin yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarılarak özüne dönmesini sağlayarak konuşma dili ile yazı dili arasındaki ayrımı ortadan kaldırmak ve sadece eğitimli kesimin değil vatandaşların tamamının kendi konuştuğu dil ile yazabilmesini ve okuyabilmesini temin etmek. bunun için arapça ve farsçadan zamanla türkçeye yerleşmiş, türkçeye yabancı dil bilgisi kuralları ve yapıların kullanımdan kaldırılarak yerine doğru türkçelerinin konmasını sağlanacaktı. halk şivelerinden taramalar yapılarak terim haznesi meydana getirilecekti. ikinci amacı ise olan ölü dillerin mukayeselerinin yapılıp ortaya çıkarılmasıydı....

yine atatürk

**milleti bilgisizlikten kurtarmak için kendi diline uymayan arap harflerini bırakıp lâtin esasından türk harflerini kabul etmekten başka çare yoktur.** -1928-

**her şeyden evvel, her gelişmenin ilk yapı taşı olan soruna değinmek isterim. her araçtan evvel, büyük türk milletine kolay bir okuma yazma anahtarı vermek gerekir. büyük türk milleti bilgisizlikten, az emekle kısa yoldan, ancak kendi güzel ve soylu diline kolay uyan böyle bir araç ile sıyrılabilir. bu okuma yazma anahtarı, ancak lâtin esasından alman türk alfabesidir. basit bir deneyim, lâtin esasından türk harflerinin, türk diline ne kadar uygun olduğunu, şehirde ve köyde yaşı ilerlemiş türk çocuklarının ne kadar kolay okuyup yazdıklarını güneş gibi meydana çıkarmıştır. ** -1928- demiştir..

arap alfabesinin türk diline uygun olmadığının tespiti, uzun yıllardan gelen bir sorun olarak bilinmekteydi. başlangıçta arapça ve farsça dilleri ile kelime düzeyinde birlik sağlanmasına rağmen, yıllar içerisinde bu dillere özgü bazı kurallar dahi türk diline dahil edilmişti. bunun sonucunda türkçe kökeninden kopup arapça - farsça temelli melez bir dil haline gelmişti. 19. yy da bilim ve teknik konularda batıdan geri kaldığımız kabul görmüş, dil nedeniyle çevrilemeyen çevirisi yapılsa dahi anlaşılamayan bilim ve teknik konularından sonra, osmanlı yüzünü batıya döndürmüştür. bilim teknik ve iç yazışmalarda türkçe dışlanmıştır. osmanlı batılılaşma sürecinde vatan millet gibi milli kavramlar dilimize girmiş, avrupaya giden öğrenciler ve türk aydınları batılılaşmanın sadece kıyafet ve bilim sanatta değil dilde de yapılması gerektiğini savunmuşlardır. hatta ii. abdulhamit döneminde enver paşa enveri harfler adında türk dilinin latin harfleriyle denemesini yapmıştır. yine fransız gazetelerinde ve son dönemde bulunan kültürel dilbilim dergilerinde ve gazetelerinde yine latin harfleriyle türk dilinin kullanılması denemeleri yapılmıştır. sami dil ailesine ait olan arapçanın ural altay dil ailesine ait olan türkçeyle olan uyumsuzluğu osmanlı döneminde dahi bilinen bir olaydır.. atatürk bir gece uyuyup, uyandığında milletin dilini değiştirmemiş, aksine artık gereksinimi tartışılmaz olan bir meseleyi çözüme kavuşturmuştur...