Galatasaray'ın Kendini Gösteren Defoları Üzerinden Gerçekçi Bir Okan Buruk Eleştirisi
peşinen söyleyeyim: galatasaraylıyım
23-24 sezonunun ortalarına doğru söylemeye başladığım ve halen de söylediğim bir argüman var. gerek burada, gerek twitter'da ve gerekse youtube'daki programlarda çok az kişi bunu söylüyor: bu takımın planlanmış kurgulanmış bir set oyunu hiç olmadı. ve bunun sorumlusu da maalesef ki hocanın ta kendisi.
bu tarz bizden güçsüz veya bizden çok düşük profildeki takımlara puan kaybedince yazılanların çoğu:
- hakem çok kötü yönetti
- x sakat y cezalıydı ondan kaybettik
- oyunu açacak oyuncumuz yoktu, yaratıcı olamadık
- şanssızdık, adamlar geldikleri tek pozisyonda gol attı gitti
şeklinden öteye geçemiyor. 22-23 sezonunu saymazsak, 23-24 sezonu dahil olmak üzere galatasaray'ın kadrosu, çoğu rakibinden fersah fersah üstündü. kadrosunda hep avrupa'da kendini ispatlamış, belirli yetenek seviyesinin üstünde olan oyuncular var oldu, olmaya da devam ediyor. ama değişmeyen tek bir şey var, takım ne zaman topu alsa/almak zorunda kalsa sorun yaşıyor. mesela dünden sonra da burada yazanlar olmuş; yunus olmayınca set oyunumuz çalışmadı diye. keza benzer şekilde mertens aranıyor sürekli. ama kimsenin dili şunu söylemeye varmıyor:
"sen tek bir oyuncunun yokluğunda yaratıcılık konusunda bu kadar sıkıntı yaşıyorsan esas problem kurguladığın (daha doğrusu kurgulayamadığın) oyundadır."
allah aşkına bana söyleyin, gerek avrupa'da gerek ligde kaybedilen maçlarda rakipler bizden daha yetenekli oyuncuları olduğu için mi kazandı yoksa daha iyi oyun planları daha iyi sistemleri olduğu için mi kazandılar? sparta prag taş gibi oynadı, kadrosu yetenek seti olarak bizden daha mı iyiydi? az alkmaar içimizden geçti, bizden daha mı iyilerdi? young boys'un, frankfurt'un kadrosu bizden çok mu iyiydi? sana ecel terleri döktüren, her ne kadar rahat bir maç gibi görünse de bodo glimt'in kadrosu bizden daha mı iyi? ve daha niceleri... hepsinin cevabı hayır. hepsinin daha makul ve gerçekçi bir oyun planı var, ona sadık kalıyorlar ve belli ki iyi de çalışıyorlar.
bir futbol takımının oyun planı rakibin ağzına kadar basıp onu hataya zorlayarak pozisyon bulmak üzerine olabilir, bunda bir sıkıntı yok. ama bu panzehiri çok bariz olan bir sistem. dolayısıyla galatasaray gibi oynadığı maçların çok çok büyük kısmını kalite olarak kendisinden daha düşük kalibrede takımlara karşı oynayan takımların ana planı bu olamaz, olmamalı. dolayısıyla sen biraz da topu alıp üretmek zorundasın. toplu oyunda takımın tek yapabildiği topu şişirip uzun oynamak veya kanatlardan orta açıp osimhen'in bir şeyler yapmasını beklemek. bu kesinlikle kabul edilebilir değil. hoca toplu oyunda hiçbir şey yapamadığının farkında olacak ki sürekli pahalı transferler yaptırarak bu açığı teknik ve fiziksel kaliteyle çözmeye çalışıyor. o bel bağladığı oyunculardan bırak 7-8'ini, 2 tanesi formsuz veya sakat olunca da böyle patlıyorsun işte. halbuki galatasaray'ın gerek ligde gerek şampiyonlar ligi'nde geçmiş seneler de dahil olmak üzere şu ana kadar aldığı sonuçları almak için ne transfere 150 milyon euro harcamasına gerek olmalı ne de o kalibrede oyunculara. benzerlerini çok daha makul kadrolar ve bütçelerle yapan sayısız takım var avrupa'da. bazılarıyla oynadın sen hatta. yani içeride bodo glimt'i veya berbat halde olan ajax'i yenmek için, geçen sene yenildiğin az alkmaar'ı, young boys'u filan yenebilmek için, ligde gençlerbirliği'ni, karagümrük'ü, kayseri'yi yenebilmek için osimhen'e 75 milyon bonservis + yılda 20 milyon vermene gerek olmamalı. ki zaten onları da ne kadar rahat yenebildiğin tartışılır.
hoca belli ki takım mühendisliğinden anlamıyor maalesef, yoksa takımda 3-4 farklı pozisyona yazabileceğin 5-6 oyuncun olmaz, olmamalı. o tarz "joker" diye tabir edebileceğin en fazla 1-2 oyuncun olur. avrupa'daki başarılı sistem takımlarına bakarsanız bunun böyle olduğunu zaten görürsünüz. aksi takdirde birkaç sakatlık ve ceza durumunda şu an olduğu gibi got gibi kalırsın ortada.
takım mühendisliğinden anlamadığı gibi antrenman yaptırmaktan veya teknik ekip kurmaktan da anlamıyor belli ki. iki ihtimal var; ya takım çok sıkı ve yüksek şiddetli antrenman yapıyor ya da tam tersi hiç antrenman yapmıyorlar. ortası yok bence. geldiğinde mermi gibi olan şara'nın beli dönmüyor. yıllardır çok nadiren sakatlanan ilkay gündoğan birkaç ay içinde sakatlanıverdi hemen. diğerlerine girmiyorum hiç. hadi ıcardi kendine bakmıyor diyebilirsin de her sezon sürekli en az 3-4 haftalık birkaç sakatlık veriyorsan bu oyuncuların sakatlığa yatkınlığı veya kendilerine bakıp bakmamasıyla açıklanamaz. ya oyun planın yanlıştır ya rotasyon yapmayı bilmiyorsundur (ki bunun ucu kadro mühendisliğine de dokunuyor) ya teknik ekibin kötüdür ya da sağlık ekibin problemlidir ve oyuncuları zinde tutacak şekilde tavisyeler vermiyordur. her halükarda bütün bu ihtimallerin ucu hocaya çıkıyor. aslında hoca ve onun üzerine ortaya sportif bir akıl koyacak birini getiremeyen yönetime. çok uzaklara gitmeye gerek yok, bunu birkaç senedir çok iyi yapan iki kulüp var gözünün önünde; göztepe ve samsunspor. uzaklara gidersen de saymakla bitmez zaten.
daha anlatacak çok şey, verebileceğim çok örnek var ama hepsini değinmeye kalksam yaz babam yaz bitmez bu yazı. işin özeti şu; her ne kadar ilk zamanlarında hocayı çok sevip beğensem de maalesef hatalarından ders çıkarmıyor, gördüklerini anlamıyor ve takımı ileri götürecek ayarlamaları yapmıyor, yapamıyor. bu da kendi miadının dolmasına neden olacak çünkü hem içerde hem avrupa'da senin rakiplerin artık seni çözmüş, ezberlemiş durumda. böyle giderse mbappe'yi falan isteyecek bir şeyleri değiştirebilmek için.