Evrimsel Süreçte Körelmiş İnsan Organları
evvela organların körelmesini anlayabilmek için, organların öncelikle nasıl ve neden var olduğunu hatta temelde organ yapısının ne olduğunu anlayabilmek gerekir. organ, canlı bir vücudun görev veya görevlerini yapan doku grubudur. bu yapılar genetik veya çevre koşullarından dolayı, daha önce yerine getirdikleri işlevleri yapmamaları nedeniyle ortadan kalkarlar. bir canlı hayatta kalabilmek için, enerjiyi en az işi en çok yapacak şekilde evrimleşir, artık güncelliğini yitirmiş organlar ise yok olurlar.
evrimsel süreç, ağırlıklı olarak çevresel etkilerle şekillenir. tüm canlılar içinde anbean değişen bir biyolojik ve materyal evreninde yaşamaktadır. yani tüm canlılar yaşadıkları süre boyunca çevresinde değişen, gelişen her etkene karşı mücadele ederler. bu değişen çevresel etkenlere karşı en çok uyum sağlayan, genetik olarak yapılarını ortadan kaldırıp veya yenisini ekleyebilen canlıların yaşama şansı artar.
milyonlarca yıldır devam eden evrimsel süreç içerisinde enerji, en önemli ve en temel şekillendirici olmuştur. bir insanın doğumundan itibaren muazzam fazlalıkta enerji harcar. bütün hücrelerimiz 7 gün 24 saat durmadan enerji harcarlar ve görevlerini yerine getirirler. ortalama bir insan bir günde en az 3000 kaloriye ihtiyaç duyar. organlarımızın ise birbirinden çok farklı enerji ihtiyaçları bulunur. kalp ve beyin gibi hayati organlarımız diğer organlarımıza göre daha çok enerji ihtiyacında bulunur. beynimiz tek başına vücut enerjimizin %20'sini tüketir bu nedenle karaciğerin yaklaşık 10 katı kalori harcar bu da günlük kalori ihtiyacımızın 1-3 kadarına eşittir...
örneğin; ortalama 80 yıl yaşayan bir canlının ömründe 29200 gün bulunur. günde 30 kalori harcayan küçük bir organın bir insan hayatı boyunca sadece varlığını sürdürmesi için gereken enerji miktarı minimum 876.000 kaloridir. bu da 80 yıllık ömrümüzün 184 günü boyunca topladığımız enerjinin tamamını bir organda kullanması anlamına gelir. eğer bu organ işlevsiz ve hala aktif durumda olsaydı, 184 gün boyunca topladığımız enerjinin tamamı boşa gitmiş olurdu. günde 30 kalori harcayan bu küçücük organ bile, çok yüksek düzeyde enerji israfı yaparken, beyin kalp veya kollarımız gibi muazzam seviyede kalori tüketen organlarımızdan birinin fazla veya körelmiş olması neticesinde boşa giden gün sayımız binlerle ifade ederdik. bu organları ortadan kaldırabilen canlılar, bu organlar için tüketecekleri enerjiden kazanmış olurlar. bu da canlılar arası rekabet üstünlük ve evrimsel avantajın ta kendisidir.
örneğin; insan vücudunda 40 dan fazla körelmiş organ bulunmaktadır, bunlardan en bilineni 20 yaş dişleridir. üçüncü azı dişimiz olan yirmi yaş dişlerimizin çıkma nedeni, çok eski atalarımızın hem çenesinin daha geniş hem de diş sayısının fazla olmasıydı. o zamanlarda bu dişler otların daha hızlı ve daha etkili koparılmasına ve parçalanmasına yarıyordu. evrimsel süreçte insan, şempanze türünden ayrıldı ve ağaçlardan yere inmeye başladığında yaşantısını ağaçlarda değil, artık kısa çalıların arasında yaşamaya başladı ve bitki ve meyve çiğnemekten et yemeye yöneldiler. atalarımızın bu denli et tabanlı diyete başlaması neticesinde çenemiz daralmış, eski vahşi dişlere ihtiyacımız çok azalmıştı, çenemizin küçülmesi için de en dıştan başlayarak dişlerimizin birer birer eksilmesi gerekiyordu. yirmilik dişimize harcayacağımız enerji başka yerlerde kullanılabileceği için insan türü artık bu dişe ihtiyacı kalmadı... elbette ki evrim birkaç günde gözlemlenebilecek bir mekanizma değildir, zaman gerekir. zamanın ilerleyen çağlarında insan türü yirmilik dişi tamamen ortadan kaybolacaktır.
konumuza dönersek...
insanda bulunan apendiks, üçüncü göz kapağı, yirmi yaş dişleri gibi organlar körelmiştir. ancak bir organın normal şartlarda hiç üretilmemesi veya eksik olarak çalışması o tür için bir eksikliktir dezavantajdır. bir organın körelebilmesi için işlevini tamamen yitirmesine neden olur...
bir organın körelmesi, onun çevresinin, yaşam tarzının, biyolojisinin değişmesine bağlıdır demiştik. bütün canlılar doğa içerisinde sürekli durmadan bir değişim hali içerisindedirler, canlılar yaşadıkları süre boyunca ortama en iyi adapte olmak ve en fazla üremek için çalışırlar. bir organ artık işlevini tamamen yitirdiğinde hemen hemen iki şekilde değişime uğrar. ilk olarak değişen çevresine ve artık işlevi olmayan görevini değiştirmeye çalışıp yeni bir işlev kazanmaya başlar. örneğin ilk kuşların atalarında bulunan üçüncü göz yapısı, günümüzde epifiz bezi olarak işlevini sürdürmekedir. evrim bu organları birbirine dönüştürebilir, veya yeni işlevler kazandırabilir.
bazı körelmiş organları ve yapılar ise tamamen işlevini yitirip yok olurlar. önce karadan sonra denize dönen memeliler olan balinaların arka bacakları tamamen yok olmuşlardır. bugün hala balinaların içerisinde hiçbir işe yaramayan pelvis yani leğen kemiği bulunmaktadır. bu kemikler, balinaların içerisinde hiçbir yere ait değillerdir. bu kemikler, bizim eskiden kuyruğumuzu destekleyen ancak işlevini yitirmiş, şu an ise orada bulunan kaslarımızın tutunması için yüzey alanı oluşturan coccyx kemiği gibi bir hal alabilir veya yok olabilirler.
peki organlarımız ve yapılarımız köreliyor, işlevini tamamen kaybediyorsa neden hala bu yapıları üzerimizde taşıyoruz?
cevap çok basit: zaman... yirmilik dişlerimiz gibi artık tamamen yok olacak organlarımız bir kaç milyon yıl gibi görece uzun bir sürede işlevini yitirmiştir. bazı organlar ilk on bin yıllık süre içerisinde ilk defa çalışma prensibi değişebilir. bu süre zarfında dahi insan türü olarak bizim üzerimizde 40 kadar körelmiş organ bulunmaktadır. bunların hepsi zamanla ya yeni işlevler kazanacak ya da yok olacaklardır...
aslına bakacak olursak tüm organlarımız birer körelmiş organdır. hiçbir organımız sonsuza kadar aynı kalmayacaktır, çevresel ve biyolojik etkilerle sürekli değişecektir. epifiz bezi göz organından evrimleşmiştir, ancak bu onun körelmiş organ olduğunu göstermemektedir. işlevini yitirmiş üçüncü göz artık, yeni ismiyle başka bir organ olarak varlığını sürdürmektedir. örneğin vücudumuzda bulunan apendiks eskiden selüloz sindiriminde kullanılan bir organ iken, şimdi hiçbir işlevi bulunmamaktadır... canlılar olarak vücudumuz her gün bizim için savaşıyor, her gün, her saat her dakika.. unutmayalım ki değişim, değişmeyen tek şeydir...