Evrimde Bireysel Seçilim mi Yoksa Grup Seçilimi mi Akla Daha Yatkın?
öncelikle evrimin doğal seçilim mekanizması ile çalıştığını biliyoruz. yani çok kısa canlılardan en uygun olanının ayrışarak, hayatta kalması. fakat burada sorulması gereken soru, en uygun derken bireylerden mi, en uygun ırklardan mı, en uygun türlerden mi, yoksa en uygun başka bir şeyden mi söz ediyoruz? bilhassa konuşulan şey özgecilik ise (yani türün faydası için kendini feda edebilme) bu husus çok hassas bir noktaya gelmekte. darwin'in var olma mücadelesi olarak gördüğü şey için çekişenler eğer türler ise, bunu aslında satranç oyunundaki bir piyona benzeterek açıklamak makul. şimdi 2 grup bir canlı topluluğu düşünelim. birincisindeki canlılar, kendilerini gruplarının hayrı ve geleceği için feda etmeye hazır bireylerden oluşsun. diğer gruptaki canlılar ise, kendi bencilliklerini, grubun geleceğine göre ön planda tutan çıkarcı bireylerden oluşsun. hangi grubun soyunun tükenmesi daha muhtemeldir? elbette 2. grubun. dolayısıyla dünyanın genellikle üyelerinin kendini feda etmeye hazır canlıların bulunduğu grup ya da takımlarla doldurulduğunu varsayabiliriz. bunun ismi "grup seçilimi" teorisidir. çok uzun bir süre de biyologlar tarafından doğru olduğu varsayılmış bir teoridir. özellikle robert ardrey'in 1970'te yazmış olduğu ve 404 sayfadan oluşan "the social contract" yani toplumsal sözleşme isimli kitapla daha da üne kavuşmuştur.
yukarıda anlatılan ve herkese sanki çok mantıklı gelebilecek olan evrimdeki bu "grup seçilimi" teorisi, aslında kusurlu olan bir teoridir. karşıt bir görüş olan "bireysel seçilimci" perspektifinden durumu yeniden gözden geçirelim. özgeci yani fedakar bireylerden oluşan bir grupta bile fedakarlık yapmayı tümüyle reddedecek yani farklı davranan küçük bir azınlık olması kesindir. diğerlerinin fedakar davranışlarını istismar etme eğiliminde olan bu bireylerin, hayatta kalma şansı diğerlerinden daha fazla olacak ve zamanla sahip oldukları yavrularına da bu bencilliği aktaracaklardır. doğal seçilimin nesiller boyunca devam etmesi ile, başta bahsedilen bu özgeci grup zamanla bencil. bir gruba evrilecektir ve bu grup, doğadaki diğer bencil gruplardan ayırt edilemeyecektir. başka bir perspektiften bakarsak, imkansıza yakın ama hadi diyelim ki başta aldığımız bu fedakar grubun içinde hiç bencil bireyler olmasın. bu durumda bile diğer bencil gruplardaki bireylerden bu grubun içine bir bencil birey karışmayacağını kim söyleyebilir? diğer gruba göç ve evlilik ile grubun saflığı yine bozulacaktır.
bireysel seçilimi benimseyen biri yine de grup içindeki bireylerin davranışlarına bağlı olarak grupların yok olabileceğini kabul eder. ancak bir grubun yok olması, bireyin yok olmasına göre uzun vadeli ve yavaş ilerleyen bir süreçtir.
sonuçta günümüzde evrimi iyi anlamış biyologlar arasında "grup seçilimciliği" çok az bir desteğe sahiptir. aslında grup seçilimciliğe bu zamana kadar insanların inanma eğilimi, bizlerin paylaştığı ahlaki ve politik idealler ile uyumlu olduğundandır. çünkü idealist düşünce yapımız, başkalarının iyiliğini kendi iyiliğimizin önüne koyma yani bencil davranmama eğilimindedir. "sendikacılık" gibi oluşumlarımız da buna bir örnektir. ancak sendikacılıkta grup içindeki fedarlık olsa da gruplar arasında bir bencillik söz konusudur. yani grup seçilimciliği aslında burada da tam olarak işlemez. diğer yandan askerlik gibi vatani görevler, yine bireylerden ulus için kendini feda etme anlayışı ile sürdürülür kısaca grup seçilimciliği bizim ahlaki anlayışlarımız ile uygun gibi hissettirdiğinden mutlak doğruymuş gibi görünü ancak durum böyle değildir. aslında kapı şuna çıkar: bireysel seviyeye yani bencil genlere.
kaynak: "richard dawkins, gen bencildir, kuzey yayınları" dan derlenmiştir.